Bu ülkede Ordu’nun (TSK’ nın) ve hukukun yedeği yok. Eğer bu değerler tahrip edilirse yenilenmesi, onarılması veya eski haline getirilmesi bir yıkıma, bir çöküntüye sebep olabilir.
Bizi yöneten iktidar 12 sene boyunca ortağı ile bu değerleri gizli ajandasına göre tekrar tanzim etmek için iç ve dış destekli güçlerle ele, omuz omuza çalıştı; hani Allah’ı var, çok da çaba sarf etti.
Kısmen de başarılı oldu. Nihai darbeyi her iki can alıcı meselede de vurmaya çalıştı, ama vuramadı. Ah ah, birde siyasi ortağı Pennsylvania mahreçli, “Has Adamları” ile menfaatleri çatışmasaydı! 17 ve 24 Aralık 2014’te birbirlerine girdiler. Öyle bir kavga ki dolarlar, para kasaları, rüşvet gezileri, lüks semtlerde daire alabilecek değerde rüşvet kol saatleri ve daha neler, neler…
Halk seyretti. “Ben bu iktidara mı rey verdim?” diye kendi kendine soranlar oldu. Ancak Başbakan R.T.Erdoğan ve ekibi hiç o konulara girmiyorlar, akıl hocaları yolsuzluk, vurgun, adaletin işleyişinin bizzat iktidar tarafından sabote edilmesini yok farz edip, mecra değiştirmek, ters yüz etmek istiyorlar.
Zor ki ne zor! Ama beceremediler, her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Birde Amerikan güdümlü “Has Dost” tan oldular. Ancak gene de umutları var. Biri giderse diğeri gene Amerikan kontrollü: Erbil – Diyarbakır – İmralı güdümlü kurgulanmış iki partiden oluşan ortaklar bazı pürüzlere rağmen desteğe hazırlar. Erbil’den her ay bir yetkili Washington’a gidip gerekli icazeti, talimatları alıyor. Bir ay Başbakan Neşirvan Barzani, diğer ay Mesut Barzani, sonraki ay Kandil güdümlü başka bir yetkili Pentagon’un kapısında.
Benim güzel ülkem böyle bir yönetime lâyık mı?
Düne kadar Atatürk’e ve ilkelerine veryansın eden, onu aklının erdiğince, kendine zarar vermeyecek şekilde kötüleyen şeriat referanslılar, ekranlarında, yazdıkları köşelerinde TSK’yı sömürge ordusu gibi gören zihniyet sendeledi, rüzgârı kesildi, durdu. Bekliyor. Bir kısmı korktu, geri çekilmeye hazır. Neden mi:
Mesela bir örnek, yelkenlerini iktidar tarafından esen rüzgârlarla şişiren ve o yönde yelken açan kalemlerden Taha Akyol, 29 Ocak 2014’te köşesinde: “Türkiye’nin bir bölümüne göre bütün deliller sahtedir, başka bir bölümüne göre, hayır, kanıtlanmış kesinleşmiş bir davadır” diyor.
Devamında tavsiyelerde bulunuyor, biliyor ki iktidar üzerinde etkili. “Hata yapıyorsunuz, beceremediniz, artık durun ve süratle onarıma geçin” demek istiyor.
Evet, gelinen noktada kasırga gücünü kaybetmişe benziyor. Her şey normale döndüğünde neler olabileceğini az çok görüyor.
İktidar ve iktidarın destekçileri: beyler, bu ülkeye yapabileceğiniz kötülükler bu kadar.
133 Ağır Ceza ve 8 de Olağan üstü yetkilerle donatılmış 141 mahkeme var. E gözünüz aydın, kıyım bitti, şimdi kaldırıyorsunuz. O mahkemeleri, mahkemelerde yetki verilen hakimleri savcıları, “Silivri’de dinledim ve gördüm” sanık hakları, onların savunmaları hiç mi hiç dikkate alınmadı. Bazen kendime soruyorum: onlar bu ülkeye saldırırken teslim alınmış başka bir ordunun askerlerini mi yargıladılar?
Bu mahkemeler ve diğerleri artık yolsuzluklarla ilgili davaları zor açarlar. İktidarı rahatsız edemezler, önümüzde örnekleri var. Güney Doğu’da terör bitti. Bitirdiniz, nerede ise Irak Hudut boyları PKK – KCK kontrolüne girdi. Bir kahraman, tek suçlu millet vekili Engin Alan zindanda kaldı. İktidar ve destekçileri, “Vicdan” kelimesi size ne ifade ediyor?
Mağdurlar günlerce “5 No’lu Harddisk sahtedir” dediler, dinletemediler. 6 Aralık 2010 tarihinde Gölcük’te Savcı Fikret Seçen tarafından bulunan ve esas belge kabul edilen harddisk’te, 28 Temmuz 2009’un son kullanım tarihi olduğu, mevcut bilgilerin sonradan eklendiği, sahte olduğu, TUBİTAK Raporu ile teyit edildi.
OLUŞTURULMUŞ SAHTE DELİLLER
Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy ve Askeri Casusluk davalarında görüldü ki dayanak noktası sahte. Bu ve bunun gibi delillerle güçlü bir ordu ve onun özellikle Deniz Kuvvetleri kanadı ezilmeye kalkışıldı.
Ocak 2014’ün son haftası beklenmedik gelişmelere sahne oldu. İstanbul 12’inci Ağır Ceza Mahkemesi ve diğerlerinin kararları tarumar oldu; saygınlığı bitti, tükendi. SAT (Sualtı Taarruz) komando Bnb. Levent Bektaş’a iki kez müebbet ve 57 yıl ceza verilmesi gündemdeydi. Ama onlar arkadaşları Ali Türkşen ve Ercan Kireçtepe ile şartlı tahliye oldular.
Böyle çok zor şartlardan gelen subayların basına yansıyan konuşmalarında bir yılgınlık, bir geri çekilme gözleniyor. Beyler verdiğiniz emekler heba oldu. Aylarca, yıllarca sizler hapislerde iken aileleriniz kötü günler yaşadı, tutukluluk suresince dermansız hastalıklara yakalananlar oldu.
Şimdi, sanki iktidarın estirdiği korku fırtınası durmak üzere, ancak TUBİTAK Raporu yeni bir soruşturmanın başlamasını eğer “T.C. bir hukuk devleti” ise mecbur kılmalı. Çünkü:
Avukatların elinde üzerinde oynanmış, delil haline getirilmiş ve buna dayanarak masum – onurlu insanların hapishanelerde süründürüldüğünün ispatı, canlı sahte bir delil var.
Bu “Kumpas” ı kim kurdu? Bu harddiskle kim oynadı? Bu kadar başarılı olabileceğini düşündü mü? Örgüt, parti, şahıslar veya ikinci üçüncü kişiler, paralı taşeronlar, kim bunlar?
Ülkenin, Anadolu insanının temel taşı TSK’dır. O, asırlardır bu kadar güçlü olmasaydı T.C. bu coğrafyada bugünkü konumunda olamazdı. Bu gerçek kişilere ve yorumlara göre değişmez.
Evet, suçluları kim nasıl bulacaksa bulmalı, ortaya çıkarmalı. Muhalefet partileri ve STK (Sosyal Toplum Kuruluşları) bu konuları işlemeli, gündemde tutmalı, hak arayışını desteklemelidirler. 70 haftadır devam eden ve gittikçe güçlenerek ülke dışına kadar yayılan, “Vardiya Bizde Platformu” na omuz verilmeli. Hukuk devletinde dayanışma bunu gerektirir. Ancak davalar tekrar açılırsa tarafsız polis ve bağımsız savcılar gündeme gelecek.
BİLMEYEN, BİLDİĞİNİ DE EKSİK BİLEN
Okuyan, yazan, ama bilmeyen, bildiğini de esrik bilen; denizden, sudan uzak toplumuz. “…Gölcük – Donanma Komutanlığı’nda 6 Aralık 2010 tarihinde Savcı Fikret Seçen’in ve…” diye devam eden bir yazılı metin var.
Washinton – Pantegon, Atina’daki Yunan Genel Kurmayı ve Karadeniz’de Akyar (Simperafol’da) konuşlu Rus Karadeniz Donanması yetkilileri bile “Gölcük – Donanma Komutanlığı “ demiyorlar. Çünkü:
Mersin Donanma K.lığı, İzmir Donanma K.lığı veya Amasra Donanma K.lığı gibi başka Donanma K.lığı yok. Beyler iktidarın paralelinde olanlar neyse, “T.C. Donanması” bir tanedir ve o da Gölcük’tedir. Ayrıca başına Gölcük kelimesini eklemeye lüzum yoktur.
Denizden uzak olan, Donanması’nı yürüten personeli imhaya kalkan bir ülke çevresinde nasıl saygın olur, gücünü nasıl kabul ettirir?
Rüzgâr yön değiştirdi. Hukuka bağlı, iktidar gibi arkasında kıyımlarla mağdurlarla dolu bir ortam bırakmadan, kim hangi haksızlıkları yaptı ise hesabı sorulmalı.
Gün döner devran döner, keser döner sap döner.
Evet, iki kez müebbet ve 57 yıl ceza ile adeta yok edilmek istenen SAT Komando Binbaşı Levent Bektaş: yılgınlık, bu işe kalkışanlar hanesine başarı olarak yazılır, bunu da bilmek gerek.