Ali BADEMCİ
“Irk” deyiminden cidden ne ne anlaşıldığı çok malum değildir. Bir kere deyim belli bir dil ve kültüre ait almaktan ziyade Avrupalılar’ın bunu biyolojik anlamda 19.asırdan itibaren kullandıklarını iyi bilmekteyiz. Önceleri ilâhiyatçı olan Ernest Rönan, sonra koyu bir Hristiyan olarak “Ateistliğe” intisab edince,birden bire sosyolojiye dönmüş ve millet oluşumunu büyük bir ağırlıkla “Irk” görüşüne oturtmuştur. Bu ve benzerlerinin tesiri ile Ziya Göklap tarafından “Sosyoloji” oluşturulurken “Irk” deyimindeki muğlaklığa açıklık getirilmemiş, Rönan’ın milliyetçilik ve millet tarifleri kalıp olarak kullanılırken daha çok dil-tarih-kültür gibi unsurların belirleyiciliği kabul edilmiştir.
Araplar “Irk”deyimi karşılığı olarak “Kabile”yi kullanılarlar. Lâkin bu lisanda “Kabilecilik” bire bir “Kafatasçılığın” kelime karşılığdır. Hatta ilk İslâm toplumu içerisindeki benzer eğilimler bütün açık ikâzlara rağmen önlenememiş, bu sebeble yüzlerce cinayet işlenmiştir. Bunun da kültüre intikal etmiş şekli olarak Araplar kendileri dışındaki Müslüman toplulukları “Acem” diye adlandırmışlardır. Her ne kadar sonradan bu deyim Farslar’a izafe edilmişse de aslı zikrettiğimiz gibidir.
Bizim eski kültürümüzde “Irk” “falcılık” anlamında kullanıyor. Kaşgarlı Mahmud da bu anlamı vurguluyor. ”Kam ırkladı” derken Şaman’ın fala baktığı veya kehanette bulunduğu ifâde edilmektedir. Bu sebeble bizdeki “Irk BitiK”ler Göktürk harfleri ile yazılmış fal kitaplarıdır. Hatta Thomsen’in tercüme ederek bunları 8.yüzyıl olarak tarihlendirmesi Türkler’in henüz Müslüman olmadıkları bir devre aittir. Hatta “Irk Bitikler”in Çince uyarlamaları da vardır. Bu sebeble okunan ve muhafaza edilen metinlerde her iki dille hitap bir arada olması lâzımdır. “Irk Bitikler”i boş yere o zaman Uygur çoğunluğun dini olan “Mani”görüşlere mal ediyorlar.Halbuki bu metinler üzerinde çalışan uzman şahıs Von Gabain bunların çok eski zamanlardan gelen “Şamanizm” kalıntıları olarak olarak tesbit etmiştir.
Bütün bunlardan sonra “Türk Irkı”var mıdır, diye soracak olursak tabii ki vardır.”Milliyetçlik-Türkçülük-Ülkücülük” çizgisindeki ehemmiyertini ve varlığını ise doğru bilip ifâde etmemiz şarttır. Bugün bizde “Irk” deyimi “Nesil, Soy, Boy, Sülâle” karşılığı olarak kullanılmaktadır ki inkarı halinde bunların tamamını sosyal hayatımızdan silmemiz demektir. Bu deyimi Araplar ve Avrupalılar’ın menfur anlayışı yerine “Birbirine benzeyen insanlar topluluğu” olarak değerlendirmemiz gereklidir. Dolayısiyle siyasi Türkçülüğün adı olan “Ülkücülük “, Türk Milletini meydana getiren “Uluslar”ın varlığını, birliğini ve dirliğini bir köşeye atamaz. Değişik coğrafyada kazandığımız benzerlikler ve karışımlar da şüphesiz ki “Türk Irkı” deyiminin içindedir. Bunun hakim “Kan” ile çok ilgisi bulunmamaktadır. Çünkü kan da bir biyolojik deyimdir. İnsanların birbirleri ile kaynaşması kesinlikle “Irk bütünlüğü”ne bir halel getirmez,aksine kültürel olarak diğer unsurlarla birlikte daha sağlam bir yapı oluşmasına yardım eder.İstediği kadar Türklüğü çekemiyen unsurlar bu deyimi hoş karşılamasın “Irk” deyimini korkmadan kullanmalıyız. Üstelik bizim kültür tarihimizde “Neseb” de denilen “Soy-Boy-Sülale-Küren” gerçeği vardır. Fakat bütün insanların aksine bunlar birer ayrıcalık mücadelesinden ziyade “hakimiyet” yarışının sonuşlarıdır. Anadolu’da Karamanlılar 400 sene ayrıcalık için değil hizmet için kavga vermişlerdir.
Ülkücülük Türklüğün dünyayı dizayn etmek için sistemleşmiş bir görüştür. Bunu hiçbir şekilde Türklüğe aykırılık oluşturacak görüşlerle ifâde edemeyiz. Türk olduğumuz için ülkücü, ülkücü olduğumuz için de bütün Türk uluslarını kucaklamak gereklidir. İşte “Türk Irkı “budur.. Ya hiç kimse ya da “Türk Irkı “ nın birinci sırada bir dünya milleti olduğunu ülkücüler ıspatlayacaktır.
Hoşçakalın muhabbetle.