Şefkat Çetin: “Cambaza bak’ mantığıyla Türk kamuoyunun dikkati başka tarafa çekilirken, asıl niyetin ortaya dökülen kirli ilişkileri gizlemek olduğu çok açıktır.
MHP Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şevkat Çetin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetine 17 Aralık’ta rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla suçüstü yapılmasının ardından gündemin süratle değiştirilmeye çalışıldığını öne sürdü. Çetin, “Cambaza bak’ mantığıyla Türk kamuoyunun dikkati başka tarafa çekilirken, asıl niyetin ortaya dökülen kirli ilişkileri gizlemek olduğu çok açıktır” dedi.
Şevkat Çetin yaptığı yazılı açıklamada, son günlerde ortaya atılan ‘paralel devlet’ ve ‘dış güçlerin komplosu’ iddialarının, ayakkabı kutularındaki milyon dolarları ve bakanlara kadar uzanan kirli rüşvet ilişkileri gerçeğini değiştirmesinin mümkün olmadığıını söyledi.
Çetin’in yazılı Basın Açıklaması şu lekilde:
Başbakan Tayyip Erdoğan ve hükümetine 17 Aralık’ta rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla suçüstü yapılmasının ardından gündem süratle değiştirilmeye çalışılmaktadır. “Cambaza bak” mantığıyla Türk kamuoyunun dikkati başka tarafa çekilirken, asıl niyetin ortaya dökülen kirli ilişkileri gizlemek olduğu çok açıktır.
Son günlerde ortaya atılan paralel devlet ve dış güçlerin komplosu iddialarının, ayakkabı kutularındaki milyon dolarları ve bakanlara kadar uzanan kirli rüşvet ilişkileri gerçeğini değiştirmesi mümkün değildir.Üstelik bir dış komplodan ve paralel devletten şikâyet etmesi gereken son makam, Başbakan Tayyip Erdoğan’dır.11 yıldır iktidarda tek başına her türlü icraatı yapan bir siyasal iktidarın şikâyet etmeye hakkı yoktur. Diledikleri her kanunu çıkaracak Meclis çoğunluğu bulunan AKP hükümeti, yürütmedeki bütün atamalarda da aynı keyfiliğe sahip olmuştur. AKP bu vatana gönülden bağlı binlerce milliyetçi ve vatansever insanın ahını almış, devlet kadrolarını kendi yandaşlarıyla ve hatta bölücü zihniyetteki çevrelerle birlikte yönetmeyi tercih etmiştir. Bürokraside yıllardır yerinden etmediği bürokrat yoktur. Bütün tayin ve terfiler kendi bilgileri dahilinde ve diledikleri gibi gerçekleşmiştir.
“BİR PAPALEL DEVLET VAR İSE BUNU AKP KENDİ ELİYLE OLUŞTURDU”
İktidar partisi AKP, Meclis’teki sayısal çoğunluğuyla istediği yasayı çıkarmış, tek başına hükümet olmasının avantajını bürokraside tepe tepe kullanmıştır. Demokratik ülkelerde birbirini denetleyebilmeleri için bağımsızlıkları şart olan üçüncü güç olan yargı erki dahi AKP’nin tesirinden kurtulamamıştır. Adalet Bakanını daima yargıya müdahil bir pozisyonda kullanan AKP, yüksek yargıyı da şekillendirmekten geri durmamıştır. Bugün şikâyet ettiği HSYK’nın yapısı, 12 Eylül referandumunda bizzat bu iktidar tarafından değiştirilmiştir. Demek ki 12 Eylül referandumu ile yeterince demokratikleşememişiz.
Ortada bir paralel devlet var ise bu kesinlikle AKP eliyle oluşturulan bir yapılanmadır. Şecaat arz ederken sirkatin söyleyen, yani kendini överken kabahatini itiraf eden merdi kıpti misali, Tayyip Erdoğan ve hükümeti de rüşvet ve yolsuzluk iddialarından paniğe kapılarak daha büyük kabahatlerini itiraf etmektedir.Yıllardır terörle mücadele etmiş Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman mensuplarını askeri vesayeti kaldırma bahanesiyle terör suçlusu ilan eden Tayyip Erdoğan’ın aklına paralel devlet iddiası şimdi mi gelmiştir? 17 Aralık’ta kutu kutu dolarlar, altın tüccarları ortalığa saçılınca mı AKP devleti düşünür olmuştur?
Başbakan Tayyip Erdoğan, Yasin El Kadı’nın aile dostu olduğunu söyleyerek, banka müdürünün hayırsever olduğunu iddia ederek battıkça batmaktadır. Hiçbir dış güç veya paralel devlet örtüsü, bunca pisliği örtmeye yetmez.
“EMNİYETTEKİ KIYIM İHTİLALDE BILE YAŞANMAMIŞ ÖLÇÜDE”
Hükümetin bilhassa Emniyet’te giriştiği sayısı binleri bulan kıyım, ihtilal dönemlerinde dahi yaşanmamış ölçüdedir.Bu ölçülerdeki bir operasyonun paralel devlet iddialarıyla bağdaşmaktan çok, büyük bir suçun ve suçlunun paniğiyle ilişkili olabileceği akıllara gelmektedir. Gerek savcılar üzerindeki ithamlar ve gerekse görevden alınan veya yerleri değiştirilen emniyet görevlilerinin her birinin yetişmesinde bu milletin payı ve hakkı vardır. Bir savcı ya da birinci sınıf emniyet amiri kolay olunmamaktadır. Bu yüzden bunların bir çırpıda hükümet tarafından tarumar edilmesi, aynı zamanda devletin tecrübe ve akıl kaybına da yol açacağı da unutulmamalıdır.
Son günlerde AKP hükümetinin suçüstü psikolojisinin tesiriyle, daha düne kadar mahkûm ettirmek için savcılığını yapmaktan şeref duyacaklarını söyledikleri Ergenekon sanıkları ile ittifak arayışı ibret vericidir.Tayyip Erdoğan’ın iktidarın ayaklarının altından kaydığını anladığını ve geri çekilirken hasarı en aza indirmeye çalıştığını gösteren bu hamle, bizzat bu iktidar yüzünden mağdur edilmiş insanlara haklarını iade etse bile kendilerini kurtarmayacaktır. Bu saatten sonra hükümetin açacağı her cephe, atacağı her adım gidişlerini hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Bu yüzden Tayyip Erdoğan ve hükümetinin henüz sona gelmeden, Türkiye’yi gerecek ve yeni sıkıntılar içerisine sokacak politikalardan vazgeçmesi herkesin hayrına olacaktır.
“YARGI VE BÜROKRASİ ÜZERİNDEKİ BASKI TÜRKİYE’Yİ KÜÇÜLTTÜ”
Türkiye’nin dış politikadaki sıkışmışlığının yanı sıra, şimdi içeride baş gösteren sorunlar yumağına eklenecek ciddi bir ekonomik sıkıntı, ülkemiz için endişe verici sonuçlar doğurabilecektir. Bu yüzden AKP hükümetinin siyasi hesaplarının faturasını bu millet ödemek zorunda değildir.17 Aralık’ta ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet tartışmaları ile buna karşı hükümetin yargı ve bürokrasi üzerine kurmaya çalıştığı baskının Türkiye’yi küçülttüğü ortadadır. Bakanların ve Başbakanın oğullarını adaletten kurtarma girişimlerinin faturası 100 milyarlarla ifade edilmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak; AKP’lileri meydanlarda kutu kutu cepleri olduğundan şüphe etmediğimiz kefenli elbiseleriyle poz vermek yerine, derhal hükümet etme sorumluluğuna davet ediyoruz. Yargı üzerinde gölge etmekten vazgeçin ve bırakın kim suçlu ise adalet ortaya çıkarsın. Polisin, savcının görevini engelleyerek adaleti geciktirebilirsiniz ama engelleyemezsiniz. Er ya da geç millet önünde hesap vereceksiniz.