
Bugün politika yazmıyacağım.Esasen 1980’den sonra gündelik yazma gibi işlere hiç bulaşmak istemedim.Kendi köşemde çocukluğumdan beri biraz daha yatkın olduğumu sandığım değersiz araştırmalarıma devam ettim.1994’de emekli olduktan sonra da esas mesleğim olan gazeteciliğe de pek bulaşmadım.Hele hele günlük siyasetin ömrümce hiç içine girmedim.Lâkin mensup olduğum, kendimi ve fikirlerimi ihtiva eden siyasetin de hiçbir surette,ne eylem ne de fikir olarak dışına meyletmedim.Önümüzdeki mahalli seçimlerin ülkemiz ve milletimiz için bir ölüm-kalım savaşı olduğu “Siyasi İrade”tarafından açıkça ilân edilince,bu sütunlar ve bir başka dergi ile bir günlük gazetede siyasete yardımcı olmaya çalıştım.O günden beri de bir gün atlamamak kaydı ile yazıyorum.Ne derece faydalı olduğunu bilmiyorum ama zararlı olduğu kanaatinde de değilim.Böyle bir şey ifâde edilirse hemen bugünden itibaren inzivaya dönerim.Son kitabımla da siyaseti gerçek tabana ve gazilere yaymağa,bir ölçüde hatırlatmağa çalıştım.Parça parça hâle getirilmiş harekete toparlanma ve bir hedefe koşma gibi hakiki şuuru hatırlatmaya çalıştım.Bunların ne gibi zararları olduğunu şahsen hiç düşünmedim.Davet edildiğim TV programlarında da siyasi olmasa bile kültürel ağırlıklı olarak hizmet ettiğime inandığım “Türkçülük”e aykırı bir kelime bile söylemedim.Bu yayın organları öyle üç-beş kişiye hitabeden kurumlar olmayıp yurt içi ve dışında milyonları ekrana kilitleyen yayınlardır.Bunların gündelik politikaları beni hiç alâkadar etmiyor.Onlara cevap vermek siyasi otoritenin ve tüzel kişiliğin görevidir.Son zamanlarda da bunun muvaffakiyetle yapıldığını karşıdakilerin teslim alındığını sevinerek müşahade ettim.İşte hepsi bundan ibaret..
Bütün bunlara karşılık bu güzel ortamı bozmak isteyen veya birleşmişliğe dayanamayan bazı “Hasta Ruhlar” bombardımana başlamş.Güya “yalakalık” yapıyormuşuz. Bu yolun yanlış olduğunu yazı altına yorumlar serderek anlatmam üzerine özür beyanı yoluna gittiler ben de görmemezlikten geldim.Şimdi hazret fetvalara devam ediyor.Tıpkı Enver Paşa üzerinden Mustafa Kemal’i vurmak isteyen “Sahte İslamcılar” veya “Ulusçuluk”adı altında ülkücü tabanı kendine çekmek isteyen haysiyetten yoksun insanlar gibi.Bizim basın tarihimizde birtakım münakaşalar olagelmiştir.Reşit Galip-Zeki Velidi,Fuat Köprülü ve birçok tarihçi,Atsız Beğ-Şükrü Saraçoğlu-Sabahittin Ali-Hasan Ali Yücel,Peyami Safa-Nazım Hikmet,Necip Fazıl ve birçok düşünen adam.Bunların hiçbirinde “Bel altı” vurmalar yoktur.Ahlâkı,edebi çiğneyen bir satır bulamazsınız.Osmanlı Hanedanı ve Ricali hakkında Cumhuriuyet devrinde yapılan münakaşalarda da böyle bir eğilim göremezsiniz.Bazı Hanedan üyeleri ve Rical hakkında “İhanet “ deyimi itina ile dahi kullanılmamıştır.Hatta Sultan Vahiddedin için Atsız Beğ”Vahidettin hain değil bir vatanseverdir.Çünkü O da bir Osmanoğlu’dur” değerlendirmesi ile tarihi kanaati ifade edenlerdendir.
Şimdi “Bilge Adamlk”a soyununarak fetva vermek her babayiğidin kârı değildir.Bugün 2.Abdülhamid’in vatanseverliği yurt dışında bile tartışılmazken aykırı fikirlerle onları küçültmeye çalışmak küçüklüğün,basitliğin ta kendisidir.Cumhuriyet ricali hakkında doğruları haklarında şu sıralarda aleyhte yazılardan öğrenebilirsiniz.Bunun için öyle uzun boylu bilgili adam görünmeye gerek yoktur.Cumhuriyetin “Doğu ve Güneydoğu Anadolu” icraatını “Vatansızlar-Bölücüler-Komunistler-Kendi kimlikler in ve kişiliklerinden şüheye düşenler”in dışında kimse tartışmıyor.Bugünkü iktidar veya şöyle böyle vatansızlıklarından dolayı Cumhuriyetin itibar etmediği kişiler ortaya atıyor.Hakikatten mağdur olmuş Anadolu’nun “Türkmen Aleviler”i bile Cumhuriyet tasarruflarını haklı buluyor.Nihal Atsız Beğ ve 1944’lüller daha tutuklanmadan önce Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na “Türküz,Türkçüyüz,Türkçü kalacağız”sözlerini 1943’de hatırlatan insanlara “Belden Aşağı Vurmak”en hafif deyimle akılsızlığın ta kendisidir.Hele hele başkalarının “Kıçı”nı merak eden insanların içinde bulunduğu ruh ali eğer edep dışı bu ifâde ile ilgili ise ona söylenecek bir şey yoktur.Çok afedersiniz ama ”Oruspu” herkesi kendisi gibi sanar.Şahsen alçakça saldırılan kişinin misafiri oldum,yani bizde mi öyleyiz?Yazıklar olsun..Aslında bugünden itibaren ben bu yazıları bırakmam lazım.Aynı sütunları böyle terbiyesiz insanlarla paylaşmam mümkün değil.Yayın sorumlumlusu arkadaşların bir takım gayri mes’ul şahısların hareketi bu derece aşağılamaya müsaade etmiyeceklerini sanıyorum.Yayından bu menfur ve iftira dolu satırların kaldırılmasını da hatanın anlaşıldığı şeklinde değerlendiriyorum.
Şu sıralarda bilhassa bu sütunlarda “Ülkücülük” bir tartışma ortamında değildir.Yayılma,daha geniş ufuklara ulaşma yarışındadır.Böyle olursa ancak “Siyasi Otorite”nin işaretlerini görmüş ve doğru değerlendirmiş oluruz.Aydın olmak her zaman aykırı fikirleri aydınlık olarak görmek anlamında değildir.Kendi aramızda,kendi hal ve hareketlerimizi,hatta yazılarımızı tartışabiliriz.Lakin tarihi kişilikleri tarihçe tasdik edilmiş ve kültür haline dönüşmüş insanları ufkumuzdan silmek ülkücülüğü kör döğüşüne götürür.
1980’den önce nice zulümler gördük.Ecevitli yıllarda devlet bütün gücü ile ülkücülerin üzerine yürüdü.Bütün medya onların arkasında idi.O günleri yaşayan ve kıymetsiz yazıları ile tartışan birisi olarak hiçbir kimseye ve kuruma karşı edep dışı ifadelerde şahsen bulunmadım ve beraber olduğumuz arkadaşlarımız da bunu yapmadı.Mağduriyetimize iknaa olan Rahmetli Necip Fazıl’ın çok yerinde bir deyimle “Lağım Suyu”olarak nitelendirdiği sahte “İslâmcılar”a biz bu deyimi bile kullanmadık ve istismar cihetine gitmedik.O kara günlerde Alparslan Türkeş’in bile uygun olmayan bir beyanını göremezsiniz.İhaneti sabit olan kişilere bile “Alçak” deyimi gibi hafif bir halk tabirini kullanmışlardır. Yargılamalara bakınız hiçbir arkadaşımız veya Ağabeyimiz böyle nezaketsiz ve insan onurunu kırıcı lâflar kullanmamışlardır.
Münakaşa yaratmak ve geçmişteki şahsiyetleri karalamak kesinlikle “Provakatörler”in işidir.Çünkü bu derece gaafil olmak mümkün değildir.Ülkücünün; milliyetçiliğinin de,Türkçülüğünün de sınırları bellidir.Başka insanlar ve hatta milletleri aşağılayarak netice elde etmeğe çalışmak dar görüşlülük; aykırılığı akıllık sanan budalaların işidir.Atsız Beğ böyle “aşırılık”gösterenlere yılllar önce dikkat çekmiştir.Sirekeci Yahüdi tüccarlarının “Türk”ibaresi geçen ve “Irkçılığı” çağrıştıran soyadı ve tabela isimlerinde olduğu gibi.
Sağlıcakla kalın.