MHP Genel Başkanı Bahçeli, “AKP iktidarının siyasi onur ve haysiyetini, ayakkabı kutularıyla değiştirdiğini ve hükümetin ölümcül rüşvet hastalığına baştan ayağa yakalandığını” söyledi.
Hükümetin, Türkiye’yi vahim bir noktaya getirdiğini belirten Bahçeli, “Kan lobisi, faiz lobisi, terör lobisi, hıyanet lobisi, bölücülük lobisi, savaş lobisi, silah lobisi öteden beri Başbakanla birliktedir.
Özellikle faizlerdeki yüzde 100’e varan artışlardan sonra hiç kimse Başbakanın sözlerine, haykırışlarına, sahte diklenmelerine bundan sonra itibar etmeyecektir” dedi
Bahçeli, AB ile müzakereler ve çözüm sürecinde mili egemenlik, demokrasi, dayanışma, bağımsızlık ve onurlu yaşam kavramlarının tartışılır hale geldiğini belirterek, Türk milletinin kendisine olan inancı zayıflatılarak, millet olma bilincinin köreltilmesine dönük çabaların hız kazandığını söyledi.
Bahçeli, her ekonomik krizin, peşi sıra demokratik sistemin tartışılmasını beraberinde getirdiğine işaret ederek,”Ekonomik kriz, siyasal çalkantı, askeri müdahale ve dışa bağımlılık, birbirini izleyen ve iç içe geçmiş süreçler olarak ülkemizin talihsiz ve demokratik olmayan bir alışkanlığı haline gelmiştir. Hem ekonominin hemdemokrasinin kısır döngüsü olarak tanımlanabilecek bu fasit daire, geride kalan yıllarda büyük kayıplarımıza neden olmuştur” dedi.
Bahçeli, bu koşullar altında 30 Mart’ta yapılacak mahalli idareler seçimlerinin tarihi öneme sahip olduğunu belirterek, “Türkiye’nin kazanabilmesi için Başbakan ve hükümeti kaybetmelidir. Türk milletinin varlığını ve birliğini koruyabilmesi için Başbakan ve hükümeti sandıkta mağlup olmalıdır” açıklaması yaptı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Yolsuzluklarla ilgili iddiaları bastırmaya ve inkar etmeye çalıştıkça ahlak, adalet, hukuk, maneviyat ve insani değerlerimiz zarar görmektedir” dedi.
Bahçeli, partisinin Denizli il başkanlığınca Anemon Otel’de düzenlediği akşam yemeğinde yaptığı konuşmada, herkesin ortak beklentisinin, huzurlu, sağlıklı ve güvenli bir hayat olduğunu, siyasi iktidarların bunu dikkatealarak, politikalarını öncelikle insanın mutluluğu ve esenliği amacına yönlendirmesi gerektiğini ifade etti.
Ekonomik istikrar ve dengeyi sağlayamamış, üretim eksenli bir model kuramamış, sanayileşme konusunda değerli adımlar atamamış iktidarların, bugünü heba ettiği gibi geleceği de kararttıklarını dile getiren Bahçeli, şöyle konuştu: “Türkiye’nin en ciddi sorunlarından birisi de mevcut hükümetin sadece konuşuyor olmasından kaynaklanmaktadır. Başbakan kurduğu hayal borsasında oyalandıkça Denizli kaybetmekte, Türkiye geriye gitmektedir.
Daha da kötüsü yolsuzluklarla ilgili iddiaları bastırmaya ve inkar etmeye çalıştıkça ahlak, adalet, hukuk, maneviyat ve insani değerlerimiz zarar görmektedir. Ekonomiyi, siyasetten; ekonomik faaliyetleri sosyal konulardan ayırmak imkansızdır. Ekonomik yorumları güvenlik, asayiş, kültür, insan psikolojisi, dış politika gibialanlardan ayrı düşünmek mümkün değildir. Birbirini doğrudan etkileyen bu girift yapıda, iyi giden bir ekonomide diğer alanlarda da ciddi zafiyet olmayacaktır.”
Bahçeli, iktidarda 12. yılına AK Parti’nin ortaya koyduğu ekonomik ve sosyal tablonun iç acıcı olmadığını belirterek Türkiye’nin yatırım ve üretiminin artmadığı, işsizliğin çığ gibi büyüdüğü, yoksulluğun derinleştiği,yolsuzlukların genişlediği, milli ve manevi değerlerin istismar edildiği, aile bağlarının, toplumsal ahlaki değerlerin yerle bir edildiği, gerilim ve kutuplaşmanın yönetim tercihi olduğu, kardeşliğin yaralandığı vahim bir tabloyla karşı karşıya olduğunu vurguladı.
”KÖRÜKLENMEK İSTENEN KARDEŞ KAVGASI GELECEĞE UMUTLA BAKILMASINA MANİ OLMUŞTUR”
AKP hükümetinin, milleti bir arada tutan ortak değerlerin kaynaştırıcı gücünü inkar ettiğini belirten Bahçeli, şöyle devam etti: “AKP hükümeti, bunun yerine tarihi ve kültürel derinliği olmayan, yapay farklılıkların ayrıştırıcılığı üzerinden bölücü ve cepheleştirici bir siyaset üslubu benimsemiştir. Son 11 yıllık sürede, iktidar gücü, kronikleşen sorunlara çözüm üretmek için kullanılmak yerine istismar, gerilim ve kutuplaşma yönünde kullanılmıştır.
Sorunlar karşısında başarısızlığa uğranılan her durumda geçmişi suçlama geleneği sürdürülmüştür. Vatandaşımızın ekonomik ve sosyal hayatına ilişkin beklentilerinin boşa çıktığının farkına varıldığı her durumdamutlaka bir istismar vesilesi bulunmuştur. Sistemli gayretlerle yıpratılan devlet ve toplum hayatımızın hemen her alanında yaşanan bloklaşmalar giderek fecaat boyutlara ulaşmıştır. Ekonomik gelişmeler de yaşadığımız genel bunalımdan farklı bir seyir izlememiştir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, ekonomik kararlardaki ahenksizlik ve sosyal ahlaktaki çöküşün hızlanması ile körüklenmek istenen kardeş kavgası geleceğe umutla bakılmasına mani olmuştur.”
MERKEZ BANKASININ FAİZ KARARI
Merkez Bankası Para Politikaları Kurulunun aldığı faiz artırımı kararını da eleştiren Bahçeli, bu artışın girişimcileri zorlayacağını, darboğaza sürükleyeceğini öne sürdü.
Bunun yanı sıra toplumda işçi, memur, esnaf, köylü ve emeklilerin mağdur oldukları ve kaderlerine terk edilmiş olduğunu savunan Bahçeli, “Yıllardır işsizlik önlenememiş, yoksulluk azaltılamamış, gelir dağılımı adaletli halegetirilememiştir. Yolsuzluk ve yozlaşmalar AKP döneminde inanılmaz seviyelere gelmiştir. Merkezi ve yerel idarelerde kamu kaynakları haksız, hukuksuz, usulsüz şekilde yandaşlara dağıtılmış ve halen de devam edilmektedir.” dedi.
”BAŞBAKAN YOLSUZLUKLARI REDDETTİKÇE ZORA DÜŞMEKTE, DEBELENDİĞİ BATAKLIĞA BİRAZ DAHA BATMAKTADIR”
Bahçeli, “AKP iktidarının siyasi onur ve haysiyetini, ayakkabı kutularıyla değiştirdiğini ve hükümetin ölümcül rüşvet hastalığına baştan ayağa yakalandığını” dile getirerek, şöyle devam etti:
“Başbakan rüşveti inkar etmektedir. Yolsuzluk iddialarını komplo olarak görmektedir. Başbakan açısından, ‘yargı darbe yapmaktadır’. Yine bu zihniyete göre, ‘casuslar her taraftadır, küresel suikastçılar işbaşındadır’.
Zannedersiniz, 17 Aralık’tan beri hükümet iftirayla karşı karşıyadır. Başbakan yolsuzlukları reddettikçe zora düşmekte, debelendiği bataklığa biraz daha batmaktadır. Hiç kimsenin, Türkiye’nin sözde büyümesini hedef aldığı yoktur.
Hiçbir dış mihrakın üçüncü köprüyü, üçüncü hava limanını, hızlı treni, ihanet sürecini hedef yaptığı falan da yoktur. Zaten çoğu küresel çevrelerden izin ve icazet alınarak yapılmış veya başlanılmış işlerdir. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, AKP ihalelerinden nemalananların da haraca bağlandığı anlaşılmaktadır.
”BÜTÜN LOBİLER BAŞBAKANLA BİRLİKTEDİR”
Medya ihalelerinde kullanılmak üzere bazı bakanların Başbakan talimatlı bağış havuzu oluşturdukları, aldıkları komisyon ve yüzdelerle hukuk ve ahlaki kaideleri felç ettikleri ortaya çıkmıştır ve Başbakan sayesinde büyük ihaleler alan bazı meşhur işadamlarının millete nasıl hakaret ve küfrettiği de basına sızan tapelerden açıkça görülmüştür.”
Hükümetin, Türkiye’yi bu kadar vahim bir noktaya getirdiğini belirten Bahçeli, “Kan lobisi, faiz lobisi, terör lobisi, hıyanet lobisi, bölücülük lobisi, savaş lobisi, silah lobisi öteden beri Başbakanla birliktedir.
Özellikle faizlerdeki yüzde 100’e varan artışlardan sonra hiç kimse Başbakanın sözlerine, haykırışlarına, sahte diklenmelerine bundan sonra itibar etmeyecektir.
Faiz lobisi Başbakandan alacaklarını tahsil etmiş, Türk milletini, Denizlili sanayiciyi, esnafı, girişimciyi, mağduru ve mazlumu can evinden vurmuştur. Bir ara ümük sıkmaktan bahsedenler şimdi hepimizin, hepinizin canını sıkar hale gelmiştir” ifadelerini kullandı.
Bahçeli, AB ile müzakereler ve çözüm sürecinde mili egemenlik, demokrasi, dayanışma, bağımsızlık ve onurlu yaşam kavramlarının tartışılır hale geldiğini belirterek, Türk milletinin kendisine olan inancı zayıflatılarak, milletolma bilincinin köreltilmesine dönük çabaların hız kazandığını söyledi.
Küresel güçlerin, gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkelere demokrasi ve insan hakları kılıfıyla “böl, parçala ve yönet” politikalarını dayattıklarını belirten Bahçeli, “İstikrarsız bir ekonomi, sürdürülebilir ve kontrollü siyasiistikrarsızlığın bir sonucu ve hızlandırıcısı olarak milletimize büyük acılar,
zulümler ve sıkıntılar yaşatmaktadır. Türk milleti böylesi bir mağduriyeti hak etmemektedir” dedi.
REJİM KRİZİ UYARISI
Bahçeli, her ekonomik krizin, peşi sıra demokratik sistemin tartışılmasını beraberinde getirdiğine işaret ederek, şunları kaydetti: “Ekonomik kriz, siyasal çalkantı, askeri müdahale ve dışa bağımlılık, birbirini izleyen ve iç içe geçmiş süreçler olarak ülkemizin talihsiz ve demokratik olmayan bir alışkanlığı haline gelmiştir. Hem ekonominin hem demokrasinin kısır döngüsü olarak tanımlanabilecek bu fasit daire, geride kalan yıllarda büyük kayıplarımıza neden olmuştur.
Ayrıca ekonomik dengesizliğin, siyasal ve toplumsal bunalımlara anında dönüştüğü bu zamana kadarki tecrübelerle sabittir. Bunun için geçmişteki sorunlardan ders alınmalıdır. Bugün siyasal kriz vardır ve rejim krizine dönüşme emaresi göstermektedir. Bugün hukuk krizi vardır, ne yazık ki yargının bağımsızlık ve tarafsızlığı tartışmalı ve şaibelidir. Bugün devlet krizi vardır, erkler arasındaki kabus dolu mücadele bunu resmetmektedir vebugün ekonomik krizin ayak sesleri yüksek sesle işitilmektedir. Etrafımız her geçen gün kararmaktadır. Sınırlarımız terör örgütlerinin taciz, baskı ve tahakkümü altındadır.”
“TÜRKİYE’NİN FABRİKA AYARLARINA DÖNMESİ GEREK”
Yaşanan tecrübelerin, Türkiye’nin ekonomik sorunlarına paralel olarak ardı ardına gelen siyasal, sosyal, ahlaki ve asayiş alanlarında katmerli sorunlarla karşı karşıya olduğunu gösterdiğini ifade eden Bahçeli, şöyle devametti:
“Yıllardır tekrarlanan, önce ekonomik kriz, sonra siyasal istikrarsızlık ve nihayetinde toplumsal bunalım döngüsü ülkemizde demokrasinin kök salmasını, sağlam ve milli bir ekonomik iklimin ortaya çıkmasını engellemiştir. Üzülerek ifade etmeliyim ki, işsizlik, durgunluk, hayat standardının düşmesi ve benzeri açmazlar sosyal patlamalara çok müsait bir ortam hazırlamaktadır. Siyasi, ekonomik ve sosyal problemlerin neden olduğu derinumutsuzluğun ve sisteme dönük güvensizliğin devlete ve hükümete karşı öfkeye dönüşebilme riski çok fazladır.
Bu nedenle başta devlet ve hükümet ricali olmak kaydıyla, herkes çok şuurlu ve dikkatli olmalıdır. Küçümsenen bir kıvılcım, Türkiye’yi ateşe verebilecektir. Türkiye’nin fabrika ayarlarına dönmesi, bize göre elzemdir. Milli, ahlaki ve hukuki bir zemine tutunarak güçlü, sözü dinlenen, iddialı, girişimcisiyle yerkürenin her tarafına ulaşmış bir Türkiye hedefi hepimizin özlemidir.”
Bahçeli, bu koşullar altında 30 Mart’ta yapılacak mahalli idareler seçimlerinin tarihi öneme sahip olduğunu belirterek, “Türkiye’nin kazanabilmesi için Başbakan ve hükümeti kaybetmelidir. Türk milletinin varlığını ve birliğini koruyabilmesi için Başbakan ve hükümeti sandıkta mağlup olmalıdır” dedi.