YOLSUZLUĞU, rüşveti ve hırsızlığı basiretsiz tutumuyla siyasal hayatın vazgeçilmezi haline getiren bir iktidarın egemen olduğu ülkede seçim torbalarından bile oy çalınır…
Halk alıştı, bu tür hırsızlıkları kanıksamıyor artık.
İşin acı yanı, hırsızlıkların üzerine gidilmemesi ve faillerin yakalarına yapışılmaması…
Bu lakayıt tavır sürdükçe, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, karapara aklama, ihalelere fesat karıştırma, talan, yalan ve her türlü düzenbazlık da sürecektir…
* * *
AKP‘nin yeni simgesini biliyor musunuz?
Dört eski bakan!
Yeni simgeyi onlar oluşturuyor.
Yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık ve benzeri araklama usulleri de simgeyi oluşturan beyler sayesinde suç sayılmıyor olmalı ki üzerinlerine doğru dürüst gidilmiyor…
Fezleke oyununa dikkatinizi çekerim…
Bir de Erdoğan‘ın o dörtlüyle -fotoğraf çektirecek kadar- yakın ilişkiler sürdürmesine!
* * *
EMLÂK Vergisi’nin üzerine “Rant Vergisi” adını verecekleri ağır bir yükü bindirmek üzereler…
Değer artışından doğacak farkın önemli kısmına el koymayı planlıyorlar; kafalarından geçen bu hinlik sonucu ortaya çıkacak hasılatla (!) tam takır kuru bakır haline getirdikleri Hazine’yi sözde güçlendirecekler.
Müsrif bir iktidar, plansız programsız sadece makyaj yaparak ve hayali projelerle halkı kandırmak uğruna kaynakları kurutursa sonuçta gözünü yine halkın cebine diker!
Beğenmedikleri ve sövdükleri CHP döneminde ihdas edilmiş “Yol Vergisi” ni hatırlayanımız çok azdır. O vergiyi ödeyemeyen yurttaşlar, yol yapımlarında çalıştırılırdı, vergi de böylece ödenmiş kabul edilirdi…
Tarh edilecek rant vergisini ödeyemeyenlere bu iktidar ne yapar bilemeyiz; herhalde insanları yeni inşaatlarda çalıştırmakla cezalandırmaz diye düşünüyorum…
Pahalılığın kol gezdiği ortamda ekonomik sıkıntı içerisinde olan ve son bir umutla AKP’ye oy veren yurttaşlar şu anda kim bilir ne kadar pişmandır!
* * *
BAŞDANIŞMANLIK nasıl bir kurum söyler misiniz….
BAŞDANIŞMANLIK nasıl bir kurum söyler misiniz….
Biliyorsanız bir de şunu söyleyin, Başbakan’ın kaç başdanışmanı var?
Sayısını öğrenemedim ama birinin Doç. Dr. Ertan Aydın olduğunu öğrendim…
Bu kadar başdanışmana rağmen Başbakan’ın izlediği yığınla politikanın zerre kadar yanlış, üzücü, ayrıştırmacı olmaması lazım değil mi!
Demek ki değil; Erdoğan hepsini bir araya getiriyor ve üzerine de mührünü basıyor…
Bence bu “Danışmanlık Kurumu” göstermelik bir uygulamadır ve her türlü uygunsuz işin ve kararın faili olmaktan sıyrılma yol ve yöntemidir.
* * *
BAŞBAKAN, faizlerin yüksek olmasından şikâyet etti ve Merkez Bankası’na bir çağrı yaptı:
-Faizleri düşürün…
Merkez Bankası Erdoğan’ı dinlemedi; rakamlarla oynamadı, para politikasında da yeni bir yönlendirme yapmadı.
Malûm, Merkez bankası hükumetten bağımsız bir kuruluştur, görevi de çok önemlidir…
Banka, hükümetin alacak ve borçlarının ödenmesinde ve ekonomik gidişle ilgili bilgilendirilmede doğal mali ajan görevi yapar.
Bu göreve başka mercilerin müdahale etmesi ve yön vermesi o nedenle söz konusu olamaz..
Bizim Merkez Bankası da bağımsızlığına sahip çıkmış, ekonomik koşullar gerektirmediği için de faiz indirimi talebini dikkate almamıştır.
Koşullar değişirse elbet de bankanın tavrı da değişir…
İnşâllah Başbakan, MB’nin bu karşı tutumuna da öfkeyle yaklaşmaz!
* * *
ÜMİT Kaftancıoğlu adını anımsayacaksınız; katledilen bir gazeteci, Karslı idi ve Türkiye İşçi Partisi kurucularından biriydi. Kızı Ümit Kaftancıoğlu ise Nazilli’ye yerleşmiş ve siyasal hayata orada bulaşmıştı…
Nazilli, MHP’nin kalelerinden biri, belediye başkanı MHP’li, belediye meclisinde de 17 MHP’li üye var. CHP’nin de, AKP’nin de yedişer üyesi.
İkisini toplasanız bir MHP etmiyor!
AKP’li üyelerden biri de Ümit Kaftancıoğlu idi…
Ama kızcağız mazbatasını alır almaz partisinden “Gördüğüm lüzum üzerine” diyerek istifa etti. Görevine bağımsız devam edecek; böylece belediye meclisindeki AKP’li üye sayısı da altıya düştü…
Nazilli örnek…
Yurdun pek çok yerinde, AKP’nin oy kaybını gören istifa edip gidiyor.
Bir tür güvensizlik beyanı…
Başbakan ise alınan oy’un iktidara güven anlamına geldiğini iddia ediyor.
Ya karşı taraftaki büyük kitlenin oyları?
Ya istifa edenler ve çekip gidenler, onlar ne anlama geliyor!?
Onlar güvensizlik oy’u değil mi!
* * *
BU da Bingöl’de yaşanan siyasal rezalet…
Bunun da üzerinde AKP mührü var…
Belediye Başkanlığını AKP kazandı ve Yücel Barakazi adındaki dört göz, başkan seçildi.
Meclis de ağrılıklı olarak AKP ve BDP’lilerden oluştu…
AKP’nin liste başı olan mali müşavir Nurten Ertuğrul ise Belediye Meclis üyeliğine seçildi. Ertuğrul, tesettürlü bir hanım, okumuş, çalışıp ayakları üzerinde durmayı başarmış bir hanımefendi. Başkan Yardımcılığı konusu gündeme gelince Başkan Barakazi tepki koymakta gecikmedi:
-Ben, kadın başkan yardımcısı atamam, kadınla çalışmam…
Sonuç?
Nurten Ertuğrul sert bir demeç vererek kadın düşmanlığını gözler önüne serip meclis üyeliğinden istifa etti…
Oysa Ertuğrul, kadın üyelerle el ele vererek ve kapı kapı dolaşarak partisine yurttaşlardan oy istedi. Rakamlara göre de AKP’nin aldığı yüzde 60 kadar oy’u kadın seçmenlerin oylarının teşkil ettiği ileri sürüldü.
Nurten Ertuğrul’un yerinde kim olsaydı, erkek egemenliğinin bu şaşırtıcı ve ayrıştırmacı tavrı karşısında harekete geçerdi…
AKP’de hâkim bu görüşün ve siyasal tavrın adını buyrun siz koyun!
* * *
SEÇİMDEN sonraki balkon konuşması aklıma geldi…
Ne tabloydu o; ya o konuşma…
AKP Lideri, verilen oy’dan dolayı insanlara teşekkür edeceğine, esti gürledi, tehdit etti, gözdağı verdi…
Anlaşıldı ki bundan sonra da iktidarın izleyeceği politikalar öfkeye, celallenmeye, ayrıştırmaya, demokratik olmayan farklı uygulamalara dayalı olacak…
Hatta baskı ve şiddet de sürecek…
Önümüzdeki dönemde toplumun nefes almakta bile zorlanacağını düşünüyorum…
Allah encamımızı hayr eyleye!
* * *
“BİR ağaç kesenin kellesini keserim” diyen Fatih Sultan Mehmet‘in torunlarından ibaret iktidarın Ankara Atatürk Orman Çiftliği’nde, İstanbul’da 3. Köprü çevre yollarını açmak için kuzey ormanlarımızda, yine Ankara’daki Macunköy’de yaptığı ağaç katliamı bitmiş değil…
Dünyanın en büyük hava alanı diye ilan ettikleri yeni havaalanının yapımı vesilesiyle ne kadar ağaç kestiklerini bilemiyoruz; şayet utanmazlarsa “Tek ağaç kesmedik” diyebilirler.
Ağaçlı havaalanına uçakların inip kalkamayacağını düşünürseniz bu yalanı yemezseniz; şayet AKP’ye oy verecek kadar şartlanmış bir beyine sahipseniz, afiyet olsun, yediniz bile!
Pazar günü de kimse yoktur diye Devlet Tiyatroları’nın kullanımında olan araziye giren ağaç katilleri, tek ağaç bırakmadan hepsini kesmiş ya da köklemiş; üzerlerini de toprakla örtmüşler…
Bunu yapanlar da AKP’den imar izni alan yandaki arazinin sahipleri…
Ağaç kesenin başını kesme kararının tarihi 1453 diyelim; üzerinden ne kadar zaman geçtiğini hesaplayın, yüzyıl olarak da söyleseniz olur…
Bugün bırakın tek ağaç kesmeyi ormanı kökünden mahvediyorlar da kimsenin gıkı çıkmıyor…Fatih Sultan Mehmet yaşasaydı herhalde ağacı değil, dalını kırandan bile hesap sorardı…
Bunlar onun torunu değil, bu ülkenin temel sorunu!
* * *
ADAM, MHP’nin kazandığını gösteren seçim sonuçlarına durmadan göndermeler yapıyor…
Sadece MHP’ye sataşmıyor ki, CHP’yi de diline doluyor…
Sözde birçok yerde oylar yanlış sayılmış, kimi torbalar yok edilmiş, birleştirme tutanakları kasten yanlış yazılmış…
Hepfi lâf-ı güzaf…
Son söz, Yüksek Seçim Kurulu’nun; onun dediği önemli…
Peki bu herife ne oluyor?
Efendim bu herif liderine yaranmaya çalışıyor.
Demek ki son çakma AKP’li olmak o kadar kolay değil!