
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “AKP yanlısı kalemlerin, MHP aleyhinde kampanya yürüttüklerini” belirterek, “AKP iktidarının sonunu, kendi tesis ettiği fâsıklar havuzu getirecektir. Erdoğan’ı pohpohlayıp günahına sevap, yanlışına doğru diyen cümle fitne ve bozgunculuk erbabı, içine girdikleri bu havuzda boğulacaktır” dedi. Yalçın, ”Abdülkadir Selvi ve Hasan Karakaya, Erdoğan yağcılığını histeri derecesine vardıran yazı ve yorumları kamuoyu nezdinde beş paralık değeri yoktur” açıklaması yaptı.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. E. Semih Yalçın, ”Tayyip Erdoğan’ın Ermeni tezlerini zımnen kabul anlamına gelen açıklamaları karşısında MHP’nin gösterdiği haklı tepkiler, AKP iktidarının kiralık kalemlerinde travmaya yol açmıştır. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin şiddetli eleştirilerinin kamuoyundan da destek bulması üzerine telaşa kapılan iktidar yardakçısı bilumum yazar ve çizer takımı, derhal hücum vaziyeti almışlardır.
Ancak telaş içindeki havuz medyasının mensupları kendilerine Başbuğ Alparslan Türkeş’in bazı girişimlerinimalzeme ve kalkan yaparak büyük bir taktik hataya düşmüşlerdir. Erdoğan’ın Ermenileri okşayan, atalarımızı katil durumuna düşüren ve şehitlerimizin de kemiklerini sızlatan ifadelerine destek olarak bula bula Alparslan Türkeş-Levon Ter Petrosyan görüşmesini bulmuşlardır” açıklaması yaptı.
”UÇUK VE DENGESİZ İDDİALAR”
Yalçın, ”Havuz medyasının en ateşli yüzücülerinden biri olan Abdülkadir Selvi, geçenlerde bir televizyon programında, Başbakan’ın Ermenileri sevindiren taziye açıklamasının MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından eleştirilmesine Türkeş-Ter Petrosyan görüşmesini hatırlatarak karşı çıkmıştır. Selvi, MHP’nin Alparslan Türkeş’in yolundan ayrıldığın bile söyleyecek kadar uçuk ve dengesiz iddialarda bulunmuştur.
Havuz medyasının madalyalı yüzücülerinden Hasan Karakaya da söz konusu görüşmeyi gündeme getirdiği dünkü yazısında, MHP lideri Sayın Bahçeli’nin tutumunu eleştirmekte, onu Alparslan Türkeş ile vurma hamakatına düşmektedir” dedi.
”TÜRKEŞ’İN GÖRÜŞMESİ BİR ERMENİ AÇILIMI DEĞİLDİR”
Yalçın, açıklamasında şunları söyledi:”Öncelikle, 1993 yılında Paris’te gerçekleşen Türkeş-Ter Petrosyan görüşmesi sırasında hangi konuların görüşüldüğünün kamuoyuna hatırlatılmasında fayda mülahaza ediyoruz. Bir kere merhum Başbuğ Alparslan Türkeş, dönemin Ermenistan lideriyle hiçbir konuda pazarlık etmemiş, karşı tarafa taviz niteliğinde hiçbir teklifte bulunmamıştır. Türkiye’nin tezlerinden geri adım sayılabilecek herhangi bir tutum takınmamış, hiçbir bağlayıcı söz vermemiştir.
Türkeş’in Ter Petrosyan ile görüşmeyi kabul etmekteki amacı; Büyük Ermenistan’ın kurulmasını engellemek, Türkiye aleyhindeki beyhude ve asılsız iddialarından vazgeçmelerinin, hem kendi çıkarları hem de bölge barışı için elzem olduğuna Ermeni tarafını ikna edebilecek bir diyalog kapısı açmaktır. Görüşmede; Azerbaycan’ın işgal edilen topraklarının geri alınması, Karabağ meselesinin çözümü, Orta Asya petrolünün en kısa yoldan Akdeniz’e ulaştırılması ve iki ülke arasındaki problemlerin uzlaşma yoluyla halledilmesi gibi hususlar ele alınmıştır.
Türkeş’in görüşmesi bir Ermeni açılımı değildir; Türkiye’nin, arkasına uluslararası güçleri alan bu Rus uydusu küçük devlete zeytin dalı uzatmasıdır. Türkeş; Paris görüşmesinde sadece Türkiye adına değil, bütün Türk dünyası adına “Türk dünyasının lideri” kimliğiyle bulunmuştur. Üstelik Petrosyan görüşmesi Samson Özararat’ın teklifi üzerine gerçekleştirilmiştir. Alparslan Türkeş’in ve Türkiye’nin herhangi bir görüşme talebi olmamıştır.
Meselenin bir başka mühim yanı da şudur: Alparslan Türkeş Türkiye adına Levon Ter Petrosyan ile görüşmüştür ama ne görüşme öncesinde ne de sonrasında Türkiye’nin Ermeni meselesiyle ilgili haklı tezlerini çiğneyen ve haleldar eden herhangi bir açıklama yapmamıştır.
Ancak Türkiye’nin Alparslan Türkeş kanalıyla takip ettiği politikayı, Kafkaslar’da çıkarları bulunan büyük devletler benimsememiştir. Nitekim Türkeş-Ter Petrosyan görüşmesiyle ikili ilişkilerde başlayan detant, uluslararası ilişkileri ve anlaşmazlıkları dizayn eden büyük devletlerin soğuk bakması yüzünden sürekli olamamıştır. Ayrıca Alparslan Türkeş’in bu teşebbüsünden sonra, ölümünün de tartışmalı olduğu iddialarını ortaya atan komplo teorisyenleri çıkmıştır.
”TAYYİPPERESTLİK AKP’YE KİRALINMIŞ KALEMLERİN GÖZLERİNİ KÖR, VİCDANLARINI SAĞIR ETMİŞTİR”
Hâl böyle iken, Türkeş-Ter Petrosyan görüşmesi üzerinden MHP’yi vuracağını zannetmek, aslında kendi ayağına kurşun sıkmaktır.
Bölge barışına katkıda bulunmak adına uluslararası alanda görüşmeler yapmak başka bir şey, Türkiye’nin temel dış politika tezleri konusunda fevkalade mahzurlu ve taviz niteliğinde fikirler serdetmek başka bir şeydir. Türkeş-Ter Petrosyan görüşmesiyle Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’nin Ermeni meselesine dair haklı tezlerini çiğneyen açıklamasını aynı kefeye koymak için kuş beyinli ve idraksiz olmak gerekir. Ne yazık ki Tayyipperestlik AKP’ye kiralınmış kalemlerin gözlerini kör, vicdanlarını sağır etmiştir.
Bu arada Hasan Karakaya, dünkü yazısında Alparslan Türkeş’i bir yandan övüyor gibi yaparken bir yandan da yermektedir.
Hem Alparslan Türkeş’i 1960 İhtilali’nin sorumlusu olarak gösteren hem de Türkçe ezan yüzünden ihtilal tertibine katılmakla itham eden Karakaya, bununla da yetinmeyip Başbuğ’un devlet adamlığını tartmaya cüret etmektedir.
Karakaya’nın birbirini nakzeden cümleler kullanarak ima yoluyla Türkeş’i kötülemeye çalışması ve Devlet Bahçeli’nin liderliğini tartışmaya cüret etmesi, sonra da bu iki kıymetimizi Erdoğan’la kıyas etmesi, bir bakıma MHP korkusunun dışa vurumudur. Çünkü havuz medyası ne kadar görmezden gelirse gelsin AKP’nin alternatifinin ve iktidarı devirecek gücün MHP olduğu gerçeği, hepsinin korkulu rüyasıdır.
”AKP İKTİDARININ SONUNU, KENDİ TESİS ETTİĞİ FÂSIKLAR HAVUZU GETİRECEKTİR”
Ayrıca bir siyasi liderin saygılı ve daima itibar gören üslubunu eleştirirken saygısızlık yapmak, edepsizlik ve seviyesizliktir. Hasan Karakaya bunu hep yapmakta, Erdoğan’a rakip ve hasım gördüğü herkesi rezil ve aşağılık bir metotla karalamaktadır.
Hasan Karakaya, 11 yılda havuz medyasında verdiği hizmetlerle terfi etmiş, Hasan Karalama olmuştur.
Başbakan’ın cahil tarihçileri bile güldüren açıklamalarını haklı çıkarmak için Karakaya’nın kullandığı bu üslup sinsi, ikiyüzlü ve fitnecidir. Meseleleri ele alış metodu, fâsıkçadır.
Hiç şüphe yok ki Selvi ve Karakaya’nın yaptıkları gazetecilik değil, fısk ve fücurdur. Tayip Erdoğan’ın kurduğu havuz medyası “fâsıklar havuzu” hâline gelmiştir. AKP iktidarı tarafından toplumun her kesimine ekilen fitne, düşmanlık ve ayrışma fidanlarına buradan su yetiştirilmektedir.
Havuz medyasının, Başbakan Erdoğan’ı “ak”lamak, yalan ve şaibelerle dolu AKP icraatını allayıp pullamak için göze alamayacağı rezillik, sergileyemeyeceği şenaat yoktur.
Ancak Abdülkadir Selvi ve Hasan Karakaya, Erdoğan yağcılığını histeri derecesine vardıran yazı ve yorumlarıyla hem sağduyudan hem de ferasetten mahrum olduklarını defalarca ispatladıkları için, bunların çok kıymetli(!) tahlillerinin kamuoyu nezdinde beş paralık değeri yoktur.
AKP iktidarının sonunu, kendi tesis ettiği fâsıklar havuzu getirecektir. Erdoğan’ı pohpohlayıp günahına sevap, yanlışına doğru diyen cümle fitne ve bozgunculuk erbabı, içine girdikleri bu havuzda boğulacaktır.”