AKP’nin 12 yıldır “demir yumruk” ile yönetildiğini savunan Yeniçeri, AKP içindeki yetenekli milletvekillerinin kendi kapasitelerini kullanamamaktan şikayet ettiğini söyledi. Yeniçeri, “AKP içinden yeni parti çıkması muhtemeldir” dedi.
MHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, seçim sonuçlarının ülkeye hayırlı olmasını diledi.
Vatandaşların seçimde neyi istediklerini, neyi önemsediklerini ve neyi dışladıklarını ortaya koyduğunu belirten Yeniçeri, “Ortaya çıkan sonuç, toplumsal halet-i ruhiyeyi göstermesi bakımından hayati önemdedir. Erdoğan’a verilen oylar rakipleri için yaptığı değerlendirmeleri de onaylamak anlamına gelmektedir” diye konuştu.
Yeniçeri’nin açıklamaları şu şekilde:
Türk halkı eşit, adil ve objektif olmayan şartlar altında 10 Ağustos tarihinde tercihini kullandı. Vatandaş daha önceki seçimlerde partilere, amblemlere ve simgelere oy vermişti. 10 Ağustos 2014’de yurttaşlar bu kez doğrudan şahıslara oy vermiştir.
Asimetrik şartlarda gerçekleşen seçimler sonucunda Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan seçilmiştir. Bu seçimin ve ortaya çıkardığı sonuçlarının ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Seçim Sonuçları Ne Anlama Geliyor?
Cumhurbaşkanlığı yarışında vatandaşların karşısına her anlamda birbirinin karşıtı olan iki aday çıktı. Bu bağlamda yurttaşlar karakter, mizaç ve yapı olarak birbirinden taban tabana farklı iki kimliği oyladı. Halkın karşısına iki aday iki büyük tercih olarak sunuldu. Yurttaşlar bu adayları ve söylemlerini ne kadar onayladıklarını ya da onaylamadıklarını verdikleri oylarla ortaya koymuşlardır.
Vatandaşlar aslında onayladıkları adaylar nezdinde neyi istediklerini, neyi önemsediklerini ve neyi dışladıklarını da ortaya koymuş oldular.
Ortaya çıkan sonuç, içinde bulunulan siyasi şartların da ötesinde toplumsal halet-i ruhiyeyi göstermesi bakımından hayati öneme haizdir.
Erdoğan’a verilen oylar aynı zamanda onun rakipleri için yaptığı değerlendirmeleri de onaylamak anlamına gelmektedir.
Ancak burada bir hususa özellikle vurgu yapmak lazımdır. Erdoğan’ın aldığı yüzde 52’lik oy aşırı derecede abartılmaktadır. Zira onca paraya, ekonomik olanaklara, devlet gücü ve imkânlarına, algı operasyonları, medya sansür ve desteklerine rağmen alınan oy ortadadır.
Unutulmamalıdır ki alınan bu yüzde 52’lik oyun Genel Seçimlerdeki karşılığı yüzde 42-45’tir.
Aşağılayıcı ve Kutuplaştırıcı Tavır
-Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Erdoğan’ın ‘Monşer’, ‘Saksı’, ‘Vazo’, ‘Çarkçı’ söylemleri siyasete üslup ve irtifa kaybettirmiştir.
-Erdoğan’ın seçim sürecindeki etnisiteye, mezhebe, bölgeye ve cinsiyete vurgu yapan söylemleri kutuplaşmayı daha da keskinleştirmiştir.
Erdoğan’ın kullandığı ayrımcı dil ile Sünni, Alevi, Zaza ya da “affedersiniz bana Ermeni dediler” söylemleri ilgili kesimler üzerinde kalıcı izler bırakmıştır. Erdoğan’ın özellikle rakiplerine ‘mezhebinizi açıklayınız!’dayatması kutuplaştırma ve ayrıştırma siyasetinin bütün özelliklerini yansıtır nitelikte olmuştur.
Erdoğan’ın Yeni Türkiye ve Yeni Başkan Anlayışı!
Erdoğan, mevcut anayasayla ve onun verdiği yetkilerle yetinmeyeceğini Cumhurbaşkanlığı süreci başlar başlamaz ortaya koymuştur.
Mevcut Türkiye’yi “statüko” olarak tanımlayarak “Yeni Türkiye” talebini yüksek sesle dile getirmiştir. Parlamenter sistemi eleştirerek “Başkanlık Sistemi”ne geçileceğini söylemiştir. “Köşk’e çıkarsam tam yetki kullanırım”, ‘teamüller beni bağlamaz’ anlamına gelen sözler etmiştir. ‘Yorulan, koşan ve terleyen bir cumhurbaşkanı olacağım’ söylemleri bu arzunun somut ifadeleri olarak ortaya konmuştur.
Tarafsız Olması Gereken Cumhurbaşkanlığı Taraflı Hale Gelmiştir!
Anayasaya göre tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanlığı makamına seçilen Erdoğan halka alenen taraf olacağını açıklayan ilk cumhurbaşkanıdır.
Erdoğan, “taraf olmayan bertaraf olur…” söylemleriyle kampanyasını başlatmış. Devletin başında bulunan Erdoğan’ın bizzat kendisi devlet ve millet ayrımı yaparak “biz milletten yanayız” türünden bir açıklama yapmıştır. Böylece devleti ve milleti birbirinin karşıtı birinden yana olmayı öbürüne karşıt olmak olarak algıladığı görülmüştür.
Karşıtlıklar yaratan, ondan beslenen siyaset, bölücü bir zihniyettir. Bu zihniyet bütün unsurlarıyla Erdoğan nezdinde somutlaşmıştır.
Tek Adam, Mutlak İktidar: Erdoğan
Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi sistem değişikliğine götüreceğini hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklamış bulunmaktadır. Bu sistem değişikliği eğer gerçekleşirse, hemen tüm kurumların, hukuk algısının, güçler ayrılığı ilkesinin ve uygulamalarının ağır hasar göreceğinden kimse kuşku duymamalıdır.
Erdoğan’ın tutum, tavır, uygulama ve görüşleri dikkate alındığında, onun Türkiye’yi ‘tek adam’ yönetimine, iktidarını şahsileştirmeye ve yönetimini de mutlaklaştırmaya çalıştığı görülecektir.
Kuvvetlerin ayrılığının olmadığı yerde demokrasi de yoktur. Tayyip Erdoğan ise kuvvetlerin ayrılığını“ayağında pranga” olduğunu açıkça söylemişti. İktidarı belirleyen üç kuvvetten bahsedilmektedir. Bunlardan birincisi yürütmedir. Yürütme hükümet üzerinden bizzat Erdoğan’ın kendisidir. Yasama ise TBMM’deki AKP’nin üstünlüğü bağlamında Erdoğan’ın iradesidir. Yargı ise son değişikliklerden sonra HSYK kanalıyla Erdoğan’ın kayıtsız şartsız kontrolü altına girmiştir.
Günümüzde iktidarın istemediği herhangi bir soruşturmayı açan savcı ve iktidarın hoşuna gitmeyen kararı veren yargıç ânında görevinden uzaklaştırılıyor. Dördüncü kuvvet olarak ifade edilen medya ise Erdoğan’ın talimatlarıyla gayri meşru biçimde bizzat oluşturulmuş havuz tarafından biçimlendirilmektedir.
Erdoğan halktan aldığı oyları Türkiye’yi ve Anayasayı kendi vesayetine verilen destek olarak algılamıştır.
İşin Nereye Varacağını Gösteren Totaliterlik Alametleri!
Türkiye’de artık standartları yalnız Türk Standartları Enstitüsü belirleniyor. Özellikle sosyal, ahlaki ve dini konulardaki standartlar bizzat iktidar sahipleri tarafından konuyor.
Sözgelimi:
-Kadınların Kürtaj ve Sezeryan standartları bizzat Başbakan Erdoğan tarafından konuyor.
-Yine üniversiteli öğrencilerin hangi evlerde ve kimlerle kalacağının standartlarını Başbakan Erdoğankoyuyor. Ayran, içki, ekmek vs. ile ilgili standartlar da bizzat Başbakan Erdoğan’ın ilgi alanına giriyor.
–Kadınların nasıl, hangi şartlarda ve seviyede kahkaha atabileceklerinin standardı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından konuyor.
-Milli Eğitimde kızlı-erkekli ya da karma eğitimle ilgili standartlar Başbakanın oğlu Bilal Erdoğan tarafından saptanıyor.
Bütün bunlar Türkiye’yi bekleyen totaliter yönetim tehlikesine işaret etmektedir.
Erdoğan’ın Aldığı Oylar!
Halktan alınan destek, elbette “Milyon dolarlık Havuz”, “ayakkabı kutuları” ve “sıfırlama” gibi kavramlara verilen destek değildir.
Sandık başarısının her türlü ayıbı, yolsuzluğu örten bir kılıf olamayacağı kısa bir süre sonra ortaya çıkacaktır.
Ancak lekesiz ve gölgesiz olması gereken bir makamın onca şaibe, itham ve iddia altında bulunan Erdoğan’ın denetimi altına geçmesi bu makamın iyice yıpranmasına neden olacaktır.
Demokrasi Şartların Eşit Kılınmasıdır!
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, devlet adına radyo ve televizyon yayınlarını gerçekleştirmek amacıyla 1964’de, özel yasayla özerk tüzel bir kişiliğe sahip olarak kuruldu. 1972’deki anayasa değişiklikleri ile kurum “TARAFSIZ” bir kamu iktisadi kuruluş olarak tanımlandı.
Anayasanın 133. Maddesinin 1993’te değiştirilmesiyle özel ve radyo ve televizyon yayınları serbest bırakılırken, TRT’ye ise, özerkliği ve tarafsızlığı anayasada hükme bağlanan kamu hizmeti yayıncısı olarak hizmet görevi verilmiştir.
2954 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kanununun 5.maddesinin (m) fıkrası aynen şöyle diyor: “kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; Tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, gurubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak”.
Yasa TRT’ye devletin televizyonu olmak görevini vermişken, günümüzde TRT AKP televizyonu haline gelmiştir. Görevleri yasalarla ortaya konulmasına karşın TRT, kamunun değil AKP’nin yayın organı gibi faaliyet göstermiştir.
Bu durumu Cumhurbaşkanı seçim sürecinde TRT’nin gerçekleştirdiği yayınlarda görmek mümkündür. Sanki TRT, demokratik hukuk devleti olan Türkiye’nin değil de tek partili totaliter bir ülkenin televizyonu gibi yayın yapmıştır.
TRT, Erdoğan’ın ve AKP’nin Sesi Olmuştur
Demokrasi şartların eşit kılınmasıdır. Halbuki Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Seçimleri her anlamda eşit olmayan şartlarda gerçekleşmiştir. Başbakan, Başbakanlıktan istifa etmeden devleti de arkasına alarak seçime girmiştir.
Diğer asimetrik şartlar bir yana devletin TRT’si bile alenen Erdoğan’ın sesi olmuştur: Cumhurbaşkanı adayı olan Tayyip Erdoğan’a 4-5-6 Temmuz da TRT Türk’te toplam 305 dakika yer verilirken diğer adaylara hiç yer vermemiş, aynı tarihte TRT Haberde başbakana 205 dakika, İhsanoğluna 1 dakika 20 saniye, Demirtaş’a 45 saniye yer vermiştir. TRT yorumcuları da adeta ‘siyasi amigo’ gibi Tayyip Erdoğan lehinde söylerlerde bulunmuşlardır. Anayasaya rağmen TRT’yi pervasızca parti televizyonu haline getirmek yasalar meydan okumak anlamanı gelmektedir.
Hasarlı Zihniyeti Afişe Eden Açıklamalar!
Diğer yandan Başbakan Erdoğan’ın adaylığının açıklandığı yayın ile yaptığı mitinge ilişkin yayın sürelerini talep eden RTÜK üyelerine, programların “TRT’nin uydu linki düştü o yüzden kaydedemedik” gibi akla ziyan bir savunma yapması durumun ne denli gülünç bir hal aldığını göstermektedir.
Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığını açıklandığı gün TRT’nin Erdoğan ile diğer adaylara ayırdığı süreyi karşılaştırmak isteyen RTÜK üyelerine kurul “Yayını Kaydedemedik” yanıtını veriyor.
“Uydu linki düştü” ya da “yayını kaydedemedik” türünden mazeret ileri sürenlerin bu kurumu düşürdükleri gülünç durumu halkın sağduyusuna emanet ediyorum!
Konuyla ilgili olarak AKP’nin Genel Başkan yardımcısı Hüseyin Çelik, Erdoğan’ı İbrahim Tatlıses veya Orhan Gencebay’a benzeterek, “Onların medyada göreceği ilgiyle bir taverna sanatçısının göreceği ilgi aynı olabilir mi” diye cevap veriyor. Bu cevap aslında itiraftır. Anlaşılıyor ki AKP, kendi kontrollerindeki TRT yönetimiyle yanlı yayın yapma konusunda hem fikirdir.
Konunun RTÜK’e intikal etmesi üzerine RTÜK’ün AKP’li Başkan Vekili Fendoğlu, TRT’nin asimetrik yayınıyla ilgili olarak, “Medya haber değeri peşindedir. Bir konunun haber değeri varsa o adayın o sözlerinden alır ama haber değeri, niteliği yoksa adayların bazı konuşmalarını almayabilir” diyor.
Yayınlarında her siyasi partiye karşı eşit ve tarafsız yayın yapmakla görevlendirilmiş bir kurumun iktidar partisinin yayın organı haline geldiği açıktır. Bu durum kabul edilemez. Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi bir konunun “haber değeri” ya da “taverna – Arabesk sanatçısı” bağlamında ucuz ve uçuk değerlendirilmesini ancak vicdan tutulması yaşayanlar yapabilir.
Demokrasi “şartların eşit kılınması” olarak tarif edilmektedir. TRT kamuoyu oluşturma şartlarını iktidar partisi lehine anormal derecede bozarak anti demokratik bir ortamın oluşmasına katkı sağlamaktadır. TRT seçim süreçlerinde iktidar lehine asimetrik şartlar üreterek halkın bilinçlenmesini önlemektedir.
TRT, yasalarla belirlenmiş olan amacına ihanet eden, iktidar tarafından da kimliği yok edilmiş olan bir kuruluş haline gelmiştir. TRT, AKP’nin propaganda ve ajitasyon makinası haline gelmiştir. Taraflı ve bağımlı yayın yapmaktadır. TRT iktidarın algı yönetim aracı olarak kullanılmaktadır. Milletten topladığı vergilerle finanse edilen bu kuruluşun yasalara rağmen yanlı yayın yapması kabul edilemez!
TRT taraflı ve bağımlı yayın yapmaktadır. Tepesinden, tabanına kadar partizan unsurlar tarafından yönetilmektedir. TRT’yi yönetenler yasa ve anayasayla kendilerini bağlı görmemektedir. TRT’yi Türk milletiniAKP’lilerden, demokrasiyi ise iktidardan ibaret gören bir zihniyet yönetiyor. TRT kamu yerine AKP’ye hizmet ediyor.
İktidar yetkilileri yasalara karşı bu TRT’nin partizanca yaptığı yayınları savunur haldedir. TRT asla Türk Milletine değil ama günün efendisine hizmet eden bir köle aygıt konumundadır.
Anketler ve Sözde Araştırma Sonuçlarıyla Yapılan Manipülasyon!
Erdoğan’ın kamuoyu oluşturma ihtimali olan her türlü araştırma ve programa müdahale ettiği kanıtlıdır. Nitekim “al MHP’den iki puanı ver BDP’ye” diyen bizzat Erdoğan’ın kendisidir.
Kamuoyunun gerçek yönelimini ortaya çıkarmak için değil kamuoyunu yönlendirmek için faaliyet gösteren kamuoyu araştırma şirketleri Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde sınıfta kalmışlardır.
Konda Tarhan Erdem şirketinin araştırma sonucunu altına imzasını da koyarak, bir değerlendirme eşliğinde yayınlamıştır. Bu sonucu göre Tayyip Erdoğan: %57…Ekmeleddin İhsanoğlu: %34…Selahattin Demirtaş: %9.
Adil Gür’ün A&G araştırma şirketi ise Tayyip Erdoğan: %55.1, Ekmeleddin İhsanoğlu; %33.3 olarak bir sonucu kamuoyuna açıklamıştır.
Bir ya da iki şirket hariç onlarca Araştırma şirketi Tayyip Erdoğan’ı bugün aldığı oyun en az üç puandan on puana kadar üstünde tahmin etmişlerdir. Hiçbir şirket yanılarak dahi olsa Erdoğan’ı aldığı oyun bir veya iki puan altını tahmin etmemiştir. Yine hiçbir şirket Çatı Aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aldığı oyun üstünde tahmin etmemiş, hemen hepsi de İhsanoğlu’nun aldığı oyun 2 ile 5 puan aşağısını ilan etmiştir.
Bu durumun ne denli ilginç olduğunu bilmem söylemeye gerek var mıdır?
AKP, Erdoğan, Gül ve Siyasetin Geleceği!
Abdullah Gül’ün “kurucusu olduğum partiye döneceğim” sözleriyle siyasette yeni bir dönem başlamıştır.Tayyip Erdoğan sonrası AKP büyük sarsıntılarla karşı karşıyadır. Erdoğan’ın Çankaya’dan AKP’yi yönetmesi, yönlendirmesi her şeye karşın mümkün değildir. Partinin ve milletvekillerinin üzerinden Erdoğan’ın gölgesi elbette eksik olmayacaktır. Ancak Çankaya’ya çıkan Erdoğan’ın parti ve partililer üzerindeki baskısı giderek azalacak sonuçta AKP ciddi yarılmalarla karşı karşıya kalacaktır.
SORU – CEVAP
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Yeniçeri, Erdoğan’ın Başbakanlık ve parti genel başkanlığını devam ettirmesine ilişkin tartışmaların hatırlatılması üzerine, Anayasa’nın 101. maddesinin seçildiğinde milletvekilliğinin düştüğünü hükme bağladığını belirtti. Yeniçeri, “Başbakan Erdoğan Anayasa ve yasalara uymayı değil, Anayasa ve yasaları kendine uydurmayı ilke edinmiştir” dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, “siyaset planım yok” dedikten sonra AK Parti’ye döneceğini açıklamasının ciddi dönüşüm içinde olduğunu gösterdiğini ifade eden Yeniçeri, bunun üzerine Gül’ün AKP Genel Başkanı olmaması için kongre tarihinin 27 Ağustos olarak belirlendiğini ve emrivakiyle karşı karşıya bırakıldığını savundu. Yeniçeri, “Tepede devler kavgası yaşanmaktadır. Bu sürecin önümüzdeki dönemde marazi sonuçlarını hep beraber izleyeceğiz” diye konuştu.
AKP’nin 12 yıldır “demir yumruk” ile yönetildiğini savunan Yeniçeri, AKP içindeki yetenekli milletvekillerinin kendi kapasitelerini kullanamamaktan şikayet ettiğini söyledi. Yeniçeri, “AKP içinden yeni parti çıkması muhtemeldir” dedi.