MHP, uzun geçmişi ile sadece Türkiye’nin değil aynı zamanda Dünya ve hususiyle Türk Dünyası’nın da gerçeğidir. Türk Cumhuriyetleri’ne gittiniz mi ilk olarak size hareketin kurucusu ve ölümsüz lideri Alparslan Türkeş’i sorarlar. Hâlbuki 50 yıl önce özellikle Rus işgali altındaki, şimdiki beş Cumhuriyet’te hep “Nazım Hikmet” soruluyordu. O devirlerin Türkeş aleyhindeki kötü propagandalarına rağmen, şimdi hafızaların onu hatırlaması kesinlikle belirtmek istediğimiz “MHP Gerçeği”nin sonucudur. Suriye ve Irak Türkmenleri, Azerbaycan-Özbekistan-Kazakistan-Kırgızistan-Türkmenistan insanı, MHP ile bütünleşmiş “Bozkurt” işareti yapıyorsa bunu “MHP Gerçeği”ne borçluyuz. İtiraf etmeliyiz ki, özellikle yurt dışında MHP’ye karşı büyük alâka kesinlikle karizmatik lider rahmetli Türkeş Bey ile ilgilidir.
Alparslan Türkeş’in Türk Dünyası’ndaki akislerine karşılık, Türkiye’de elli yıllık siyasi hayatı ağır komünist propagandalar ve soğuk savaş yıllarının Sovyet baskıları sebebiyle hiç de sempatik değildi. Hiç ilgisi olmamasına rağmen talihsiz 27 Mayıs darbesinin bütün vebali maalesef Türkeş Bey’e yüklenmiştir. Hareketin kitleleşmesi için siyasette verilen ufak tefek tavizler sebebiyle, en iyi dostları ile yolları ayrılmıştı. Şüphesiz ki, ileriki yıllar Türkeş Bey’i haklı çıkarmıştı ama yaraların tedavisi pek de kolay olmadı. 12 Eylül müdahalesi ise yine bu durumu hafifletmeye ve tedaviye yetmedi. Ve o bulunmaz insanın hayatı hep inişli- çıkışlı senaryolarla güçleştirildi.
Şahsen, kafamda izahını bulamadığım şey Anadolu Alevilerinin Türkeş Bey’i neden sevmediğidir. Yıllarca dizi dibinde bulunduk; o hiçbir şekilde “mezhepçi” değildi; hele siyasi anlamda “kökten dinciliği” de yoktu. Her Müslüman gibi “Hac” farizasını yerine getirdikten sonra ona alâkası olmayan bir sürü şey yakıştırdılar. Siyasi hayatında “Aleviler”ile ilgili en küçük bir beyanını bulamazsınız. Hayatında, ”Cumhuriyetçi-Atatürkçü-Laik-Milliyetçi” çizginin dışına çıktığı hiçbir şekilde söylenemez. Fakat “Ordu” menşelilerin başını çektiği sahte “Atatürkçüler”, sırf onu kıskandıkları için hep ezmeye ve yok etmeye çalıştılar. Türkeş Bey, yanındaki insanlarla yıllarca bu çarpık zihniyete erkekçe kafa tutmuştur.
Devlet Bahçeli ile başlayan yeni MHP, tam bu çizginin tersine bir sosyal ve siyasi çizgide yürüdü. Çevresinde Dış Türkler ile siyaset yaratacak kimseler olmadığı için fikir değişmemekle birlikte zikir değişti ve bunun sonucu olarak da, Devlet Bey’i Türk Cumhuriyetleri’nde pek tanımıyorlar. Fakat ülke içinde herkes, MHP’nin toparlandığı kanaatindedir ve belki de çok isabetli bir şekilde MHP, bir Türkiye partisi haline geldi. Birçok başarılar elde edildiğini de söylemek lâzımdır. Fakat ne kadar ilgi çekicidir ki, her yükselişinde arkasından gelen olumsuz bir rüzgârla inişe geçti. Acaba bunu hiç düşünebildik mi?
1999 seçimleri elbette büyük bir başarı idi ve parti iktidara gelmişti. Birçok yerde 100-200 gibi küçük oylarla vekillik kaybedilmişti. Fakat arkasından gelen seçimlerde baraj aşılamayarak MHP Meclis dışında kaldı. Bunun da yeteri kadar sebep ve sonuçları üzerinde durulmamıştır. Suç hep birilerinin üzerine atılmıştır. Hâlbuki günlerce bütün gazeteler, Bayındırlık Bakanlığı’nda suiistimaller yapıldığını yazıyordu. Ne yazık ki uyarılara “Bırakın biraz parti kendini toplasın” diye uygunsuz cevaplar verilmiş, koalisyonun büyük ortağı DSP’nin de, aynı işi Köyişleri Bakanlığı’nda yaptığı söylenerek “kötü örnek” olarak kullanılmıştır. Sonuç büyük düşüş!
30 Mart seçimlerinde MHP, Türkiye’nin yarısında seçime girmedi; fakat alınan netice camiayı pek sallamadı. Belediyelerde örnek işler yapın, “Suiistimal”e karışmayın, hatta öncekilerin hırsızlıklarından hesap sorun “devri sabık yaratın” dedik. Maalesef tam tersi uygulamalar sergilendi ve müştekiler suçlanarak “Müsaade edin arkadaşlar seçim masraflarını çıkarsın” gibi aynı eski teraneler okundu. Ve şimdi camia bunalımda, yarın seçim olsa “Baraj aşılamaz” diyenler çoğunlukta.. Bunlara kızıyoruz ama söylediklerini neden mercek altına yatırmıyoruz! Metropol belediyelerinde bile yetişmiş ehliyetli adamlar yok; her sözü dinlesin diye üniversite öğrencilerinden güya “Beyin Takımları” teşkil edilmiş. Âdeta yetişmiş insanlara yer verilmemekle, malumat sahibi olmaları istenmiyor! Dolayısıyla seçmene söz geçiremiyorsunuz ve oylarınız %50 gibi korkunç bir kayıpla karşınızdaki ağzı açık canavara gidiyor!
Sadece Devlet Bahçeli’nin düzgün ve dürüst olmasıyla ne yazık ki iş bitmiyor. Her ülkücü şahsın tertemiz ve düzgün olması gerekiyor. Efendim ”iftira ediliyormuş”; kim iftira ediyor, o haddini bilmez gazeteciler! Peki aynı işi neden yıllardan beri Sayın Bahçeli için yapmıyorlar; çünkü gerçekten dürüst ve düzgün kişiliğe sahip bir insan. İşte mesele budur!
Sağlıcakla kalın.