Oğuzlar’ın Anadolu’yu yurt tutan boyları tartışmasız tarihin en önemlilerinden olan Selçuklular ve Osmanlılar devletlerini kurdular. 16. yüzyılda altın çağını yaşayan Ön Asya Türkleri geçtiğimiz yüzyılın başında bir istiklâl savaşı vermek zorunda kalacak duruma düştüler.
Üç kıtada kaybedilen coğrafyalarda milyonlarca Türk düne kadar idare ettiği milletlere tebaa oldu. İster istemez azınlık olarak yaşamayı öğrendiler.
Anadolu ve Trakya’da ilan edilen cumhuriyeti yönetim şekli olarak kabul etmiş olan Türkiye kuruluşunun ilk yıllarında millî bir devlet anlayışına sahipti. Azınlıklara gerektiği şekilde muamele eden yeni devlet ihanet edenlere, isyana kalkışanlara dersini veriyordu..
Ancak zayıf ekonomik yapı ve kuzeydeki komşunun iştahlı hevesleri milli devleti Batı’nın etki bataklığına düşürdü.
Aralıklarla iktidara gelen Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan hükumetleri Türkiye’yi sosyal ve ekonomik alanlarda batı emperyalizmin müstemlekesi haline getirdi. Bu durum devletin milli duruşunu da yok etti. Kimliksiz, ülküsüz, manevi pınarlarının madde ile kirletildiği bir halk ortaya çıktı. Çok değil 50 yıl önce Kıbrıs için meydanları dolduran daha sonra da 1974’de yapılan “Atilla” harekâtı ile özüne dair ipuçları vermiş olan Türk insanı iyice benliğini yitirdi. Türk milliyetçiliğine alenen düşmanlık ilan edenler baş tacı edilirken, etnik kimlik zehirleri ile Türk Milleti’nin uzuvları birer birer koptu, aynı sınırlar içinde düşman haline geldiler.
Türk Milleti’nin bekası için şarlar ne olursa olsun kandan, irinden deryalara girmekten çekinmeyen Türk Milliyetçileri üvey evlat muamelesi gördüler. Sindirilen değil belki ama uyutulan Türklük hissiz, tepkisiz, vurdumduymaz bir hale gelince yıllardır süren Kürtçü terörü dahi yenemeyeceğine inandırıldı. Baldırı çıplak teröristlerin öldürdüğü şühedanın kanının boşuna aktığı hem halka hem de milli hisleri zayıf olan idarecilere inandırıldı.
90’lı yıllarda Sovyetler’in dağıtılmasından sonra ortaya çıkan Türk Devleri’ne model bile olamayan Anadolu Türkleri belki de bin yılda bir gelecek olan Orta Asya Türkleri ile yakınlaşma fırsatını bozuk para gibi harcadılar. Hürriyet heyecanı ile Anadolu’ya yüzlerini dönen genç Türk devletleri karşılarında Batı’nın ucuz bir kopyasını, idarecilerini ise Batı’nın azad kabul etmez köleleri olarak, gördüler.
Bu arada bölücü Kürtçülük gelişti, sistemde bulduğu kendine yakın idarecilerin ihanet kokulu süreçleri ile şartlarını dikte eder hale geldi. Hissizlik hastalığına duçar olmuş Anadolu Türkleri ciddi bir tepki göstermediler…
Şimdi bayrağı askeri garnizonlardan indirilen, şehit isimlerinin verildiği yapılardan silindiği, teröristler leşleri için sözle şehitlik inşa edilen, teröristlerin heykellerinin dikildiği bir ülkede yaşıyor bu zavallı Türkler. Dünden ders almayan bu aciz topluluk ya milli bir yol izleyip, silkinip ayağa kalkmanın yolunu bulacak ya da yeni bir istiklâl harbi vermek üzere hürriyetini kaybedecektir.