GÜNEYDOĞU Bölgemiz, bölücü terör örgütünün kontrolü altında.
Bölgede coğrafi isimler gibi mülki isimler de değiştirildi. Osmanlı’nın feodal yapısı geri getiriliyor. Nereden anladın diye soracaksınız; Tunceli ilimizin adı feodal egemenlik döneminde Dersim değil miydi, artık o isim kullanılıyor.
Keza Diyarbakır‘a da Amed ismini verdiler; o da feodalizm döneminden günümüze miras kalan isimlerden biri.
…………………………
Bölücü örgütün siyasal ağızları bir süreden beri, siyasal özerklik isteğine ekonomik özerklik isteğini de eklemiş durumda. Bu ikisi sağlandığında bölgede -ABD peyki- bir kürt devleti doğacak. AKP iktidarı da bugün, paralel devlet niteliği kazanan terörist yapıya, bu yolla meşruiyet kazandırmış olacak.
Bu yolun izlenmesi, icat ettikleri açılımın ve çözüm sürecinin getirilerine de aynı zamanda hız kazandıracak.
Hesapları bu!
Bu tehlikeli gidiş karşısında Davutoğlu Hükûmeti‘nin tutumu, teröre ilişkin hassasiyetimizle orantılı değil.
Terörle mücadelede taviz yok diyorlar ama “Güneydoğu’da yaşananlar nedir” sorusuna yanıt vermiyorlar. Bölge PKK’nın nazarında kurtarılmış bölgedir. Oralara valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri Ankara’dan atanır ama bu insanlar bölgede devletin varlığını yeterince hissettiremezler…
Belediyeler dahil resmi kurumların tamamı, Ankara’ya koşut değil yerel egemen güce koşut hizmet üretirler. Dedikleri gibi, bölge kurtarılmış bölgedir, yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nin toprakları olmaktan çıkarılmak üzeredir.
Güneydoğu Bölgemiz’de ortaya çıkan fiili duruma ilişkin herhangi bir sorunuza ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan, ne AKP’li bakanlar, ne de iktidarın akıl hocaları yanıt verir…
Veremezler…
Ya da yanıt diye abuk sabuk lâf ederler!
Bırakınız yetkili olan eşhas-ı ma’rufeyi, hemen yanı başınızda olup da AKP’ye oy vermiş komşunuza aynı soruyu sorunuz; bakalım o yanıt verebilecek midir!?
………………………… ..
İçerideki terör örgütü gelişir ve üstlendiği terörü tırmandırırken sınırımıza dayanan ve bizden de lojistik destek alarak bugüne gelen dinci görünümlü vampirlere bakışımızı da dikkatimizden uzak tutmamalıyız.
“Teröre taviz yok” dediğimiz süreçte yapılan “Birlikte mücadele” teklifine sıcak bakmamakta ısrar ediyoruz. OysaIŞİD adındaki vandal toplulukla mücadele konusunu ağırdan almak ve olayı “Taviz vermeyiz” noktasında değerlendirmek herhalde üstlenilecek bir durum değildir.
İçerideki terör yetmiyormuş gibi dışarıdan gelen terör de sınırınıza dayanmışken, neden mücadeleden uzak durmaya çalıştığımız, elbet bir gün sorgulanacaktır.
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya değişik şekillerde IŞİD ile mücadeleye soyunmuşken bizim, Katar gibi bir kent devletinin izlediği dış poltikaya koşut kararlar verip içinde bulunduğumuz coğrafyanın daha da bataklık haline gelmesine ses çıkarmayışımız, sadece yanlış politikalar ürettiğimizi değil, dinci hesaplar da yaptığımızı göstermektedir.
IŞİD ile mücadeleden kaçanların “Yaratılan ıstırabı insani yardım yaparak azaltmaya çalışıyorum” şeklindeki mantığına katılmak, vandal sürüsü vampirler çetesine arka çıkmaktan başka bir şey olmaz!
* * *
WALL Street Journal, Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli gazetelerinden biridir.
Güçlüdür, birçok lobiden daha etkilidir.
Son sayısında IŞİD ile mücadele konusuna değinirken Türkiye’nin bu örgütle mücadeleye sembolik destek vermesini kınadı ve takınılan tavrın hayal kırıklığı yarattığını kaydetti…
Daha ilginci ise Ankara’nın yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçındığına yaptığı vurguydu. Gazete bu durumun batılı ülkeleri, Türkiye ile olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye mecbur bırakacağını yazıyordu…
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler, Wall Street Journal dumanı göstererek ateşi işaret ediyordu…
………………………… …..
Türkiye her türlü terörle mücadele çıtasını yükseltmek zorundadır…
Açılım safsatası ve çözüm süreci uyutması yüzünden yarın daha büyük belalarla mücadele etmemiz gerekebilir…
Aman dikkat!