AMERİKA Birleşik Devletleri, çağın yeni belası IŞİD ile savaş kararı alacak ve havadan harekâtı başlatacak, sen bağdaş kurup oturacak ve seyirci ayağına yatmayı seçeceksin…
Ne iş?
Sonra da “Savaş benim işim değil” diyecek ve insani yardım yapıyor gözükerek ortaya çıkan koalisyonda yer bulmaya çalışacaksın. Müttefiklerin, senin gibi pısırık bir ortağı ne yapsın!
Silahlı kuvvetlerini itibarsız kılmaya kalkışmasaydın, ortak bellediğin cemaatin kıçına takılıp askerin üzerine yürümeseydin, herhalde onunla arandan su sızmazdı, birbirinize güven duyardınız.
Ne iş?
Sonra da “Savaş benim işim değil” diyecek ve insani yardım yapıyor gözükerek ortaya çıkan koalisyonda yer bulmaya çalışacaksın. Müttefiklerin, senin gibi pısırık bir ortağı ne yapsın!
Silahlı kuvvetlerini itibarsız kılmaya kalkışmasaydın, ortak bellediğin cemaatin kıçına takılıp askerin üzerine yürümeseydin, herhalde onunla arandan su sızmazdı, birbirinize güven duyardınız.
Bugün, askerine dahi güven duymuyorsun…
Sana kim güven beslesin?
……………………….
Anımsa bakalım…
Silivri’ye konuşlandırılan silahlı kuvvetlerimize mensup mümtaz komutanlarımızı işaret ederek “Bunlarla mı savaşa gideceğiz” mealinde demeçler veren zat senin yardımcın değil miydi?
Ak dediğin, hiç de öyle olmadığı kurulduktan kısa süre sonra ortaya çıkan partinin sözcülüğünü, asker karşıtı duygu ve düşüncelerle dolu bu adama yaptırmıyor muydun!
Her kuruma uyguladığın yıpratıcı ve yıkıcı politikalar işte sonuç verdi…
Yurttaşlar sadece iktidardan değil, devletin mekanizmalarını ele geçirmiş olan her siyasal yapıdan özellikle de senden ve tayfandan şikâyetçi oldu. Bu yönde oluşan kollektif şuur insanlarımızı, siyasetten ve siyasetçiden ikrah ettirdi.
………………………
Varlığımızı muhafaza etmek için bugün, hangi gücümüze güvenerek silaha sarılabiliriz diye düşünüyorum ve bu sorunun yanıtını veremiyorum.. Mekanizmaları baştan aşağı berbat edilmiş, yolundan saptırılmış, yatağından çıkarılmış bir devletin gücü kalır mı ki silaha sarılsın…
Ayrıştırdığın toplum, gerektiğinde nasıl birlik ve beraberlik çizgisine gelecek söylesene…
İşte halimiz ortada; insani yardım ayağına, güçsüz olduğumuz için yatmıyor muyuz!
Türk Devleti gelmiş geçmiş iktidarlar tarafından bu kadar çaresiz, güçsüz ve zavallı duruma düşürülmemişti. AKP ila mâşallah onu da becerdi!
* * *
YALÇIN Akdoğan, lidere yakın durmak ve ona alkış tutmak başarısını göstermeseydi Davutoğlu Kabinesi‘nde yer bulamazdı.
Bugün Davutoğlu’nun yardımcısı…
Ülkeyi birlikte çekip çevirecekler…
Önceki gün Söğüt’teydiler; Ertuğrul Gazi‘yi anma ve Yörük Şenlikleri dolayısıyla gelmişlerdi.
Bu yörenin halkı MHP’nin seçmeni; bugüne kadar Yörükler, Türkmenler ve öteki Türk Boyları’na mensup yurttaşlarımız milliyetçilik duygu ve düşüncesine gölge düşürmemiştir…
Bu yıl da öyle olacaktı ancak AKP, MHP karşıtlığını tırmandırmaya kalktı ve hoş olmayan işler yaptı. Devlet Bahçeli‘nin önünü kestiler ve MHP liderinin Başbakan’dan sonra konuşmasını istediler. Bahçeli, gayet nezaketli biçimde “Başbakan devleti temsil ediyor, dolayısıyla önce o konuşmalı” diyerek düzenlemeye sesini çıkarmadı…
Başbakan, ha önce konuşmuş ha sonra, ne değişti..
Sonuçta Davutoğlu‘nun konuşmasını kimse beğenmedi ve benimsemedi…
Bu arada daha nahoş bir olay yaşandı; BBP Lideri Mustafa Destici’ye konuşma hakkı verilmedi diyen BBP’lilerden bir genç kürsüye gelerek sunucun elinden mikrofonu aldı ve “Destici’nin konuşturulmadığı kürsü yıkılır” diyerek kürsüyü devirdi…
Çirkin şeyler bunlar, üstelik bir siyasal yapıya yakışmayacak kadar çirkin…
Bunun üzerine Yalçın Akdoğan gazetecilere “Bu, devlete karşı işlenmiş suçtur, bunu yapanlar milliyetçi olamaz” diye fetva verdi…
Konuşana bakın!
Teröristle ortaklık yapmak, ona yeni paralel devlet olarak yaşama ve yayılma hakkı tanımak, sanki devlete karşı işlenmiş suç değil de kürsüye tekme atmak devlete karşı işlenmiş suç…
Hak, hukuk, adalet kavramları bunların kafalarında ve vicdanlarında nasıl yozlaşıyor anlayın artık!
………………………… .
Davutoğlu‘nun bir de şikâyetini nakledeyim; basının ve muhaliflerin Recep Tayyip Erdoğan‘ı değil kendisini muhatap almalarını istedi ve “Saldıracak olan bana saldırsın” diyerek bir görevinin de Çankaya’ya paravanlık yapmak olduğunu gösterdi…
Bir başbakanın basın ve muhalefet tarafından muhatap alınmamaktan şikâyetçi olacağı aklımın ucundan geçmezdi…
Davutoğlu‘nun bilmediğimiz ve yeni ortaya çıkan meziyetlerinden biri de demek ki anaç duygularıymış; o duyguları öne çıkararak korumacılığı görev bellemiş olması da câlib-i dikkattir!
………………………..
Unutmadan, iş adamı ve sanatçı Mehmet Aslan, MHP saflarına katıldı.
Aslan, gazinocular kralı olarak tanınan iş adamı Fahrettin Aslan‘ın oğlu. MHP İstanbul İl Yönetimi’nde ikinci başkan olarak görev yapacak. Âkil sıfatına tav olarak Erdoğan’ın tayfası haline gelenler, dilerim Mehmet Aslan‘ı örnek alır, siyaseten ihtida ederek özüne döner…
Aslan’a başarılar diliyorum…