MHP Genel Başkan yardımcısı Şefkat Çetin, “Türk milletinin milli güvenliği için her türlü tedbirin alınmasında ve gerektiğinde bedel ödemek ve ödetmek hususunda kararlılığını gösteren Milliyetçi Hareket Partisi, AKP hükümetini tezkere üzerinden elde ettiği yetkilerle ülkemizin güvenliğini riske atacak oldubittilere karşı uyarmaktadır. Ayrıca Türk ordusunun yabancı güçlerin çıkarları için bir taşeron olarak kullanılmasına ve Türk topraklarının yabancı silahlı kuvvetlere açılmasına Milliyetçi Ülkücü Hareket’in rıza göstermeyeceği iyi bilinmelidir” dedi.
TBMM’de kabul edilen tezkere hakkındaki yazılı basın açıklaması yapan Çetin, “AKP hükümetinin PKK’yı mücadele edilecek bir terör örgütü yerine müzakere edilecek bir ortak olarak görerek teslimiyetçi tavrını sürdürmesi halinde, Meclis’te çıkarılan tezkerenin amacına ulaşması mümkün değildir. Tezkerenin çıkarılış amacı olan terörle mücadele yerine, Türkiye’de federasyonun alt yapısını oluşturmak ve terör örgütlerini meşrulaştırmak için kullanılması halinde, Milliyetçi Ülkücü Hareket gök kubbeyi başlarına yıkacaktır” uyarısı yaptı.
Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, Tezkere terörle müzakere yerine mücadelenin başlangıcı olması gerektiğini belirterek, “Tezkereyi terörle mücadele amacı dışında kullananların başına gökkubbeyi yıkarız” dedi.
TBMM’de kabul edilen tezkere hakkındaki yazılı basın açıklaması yapan Çetin şunları kaydetti:
“TBMM’nin onay verdiği tezkere ile Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden Irak ve Suriye’deki gelişmeler ve IŞİD, PKK, PYD gibi terör örgütlerine karşı kullanılmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sınır ötesi harekât ve müdahale yetkisi verilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Milliyetçi Hareket Partisi’nin desteğiyle çıkarılan tezkere ile Türkiye’nin doğrudan muhatap olduğu PKK ve öteki terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı daha aktif mücadele imkânı yaratılmıştır.
Tezkerenin mücadeleyi hedeflediği terör örgütleri arasında PKK’nın da yer alması, AKP hükümetinin bugüne kadar izlediği açılım politikalarının hatalı olduğu anlamına gelmektedir.
PKK İLE MÜCADELE YENİDEN BAŞLIYOR
Otuz yıl boyunca Türkiye’nin başına bela edilen, onbinlerce canımıza, yüzmilyarlarca dolar milli servetimize mal olan PKK terörü, tezkere sayesinde uzun bir aradan sonra yeniden Türkiye’nin terörizmle mücadeledeki hedefleri arasına girmiştir. Son yıllarda AKP hükümetinin PKK terörü ile mücadele etmek yerine, müzakere etmeyi tercih etmesi nedeniyle, Türkiye’nin birlik ve beraberliği ile toprak bütünlüğüne kast eden bölücü terör karşısında büyük bir zafiyet doğmuştur. AKP hükümeti eli kanlı PKK’nın silahlarını teslim alamadığı halde aynı masaya oturarak bölücüleri muhatap almış, taleplerini yasalarla hayata geçiren ihanet projesine imza atmıştır.
AKP, TAVİZLERİ ARTIRDI
ABD’nin oluşturduğu savaş koalisyonu, PKK ve uzantılarını bir terör örgütünden daha çok müttefik gibi algılamaktadır. AKP’nin birlikte hareket ettiği koalisyon ülkeleri peşmergeye silah yardımına çoktan başlamıştır. Bölgedeki Kürt varlığının korunması için günlerdir PKK tarafından AKP hükümetine yapılan çağrılar malumdur. Başbakan Davutoğlu, HDP’li Demirtaş’la Suriye’deki Kürt gruplara yardım pazarlığı yapmaktadır. Tezkerenin Türk ordusuna sınır ötesine müdahale yetkisi getirmesiyle Barzani, PKK ve PYD ile uzun süredir sürdürdüğü işbirliğinin zedeleneceği endişesine kapılan AKP hükümeti buna paralel olarak çözüm sürecinde verdiği tavizleri artırmaktadır.
NİYET BAŞKA
PKK yasası olarak anılan ve bölücü örgütü doğrudan devletle muhatap yapan yasanın 10 Temmuz 2014’te AKP hükümeti tarafından çıkarılmasının ardından, önceki gün Bakanlar Kurulu kararı olarak Resmi Gazete’de yayınlanan bu ihanet sürecine ilişkin yeni yol haritası AKP’nin terör örgütüne yakayı fena halde kaptırdığını göstermektedir. İmralı’dan kanlı örgütünü dilediği gibi yönetmesine müsaade edilen bebek katilinin talimatlarıyla çözüm sürecini yürütecek yeni kurumlar oluşturan AKP hükümetinin, bir taraftan da Meclis’te terör örgütlerine karşı kullanmak üzere tezkere çıkarması tam anlamıyla ikiyüzlü bir politikadır.
Açılımın mimarı AKP’nin tezkereyi PKK terörüyle mücadele etmek için değil, daha çok mezhebe dayalı Esad takıntısı ve ABD’nin IŞİD baskısıyla çıkardığı açıktır. Bölgemizde yaşanan olağanüstü gelişmeler karşısında TSK’yı yetkilendirecek tezkere hayati bir ihtiyaç olmakla birlikte, TBMM’nin verdiği sınır ötesi harekât yetkisini en elzem olduğu dönemlerde dahi AKP hükümetinin kullandırmadığı hatırlanmalıdır. AKP hükümeti bırakın sınır ötesine harekâtı, ülke içinde bile terörist faaliyetlere karşı güvenlik güçlerimizin anayasa ve yasalarla tanımlanmış görevlerini yapmasını engellemiştir.
SİYASİ İRADENİN MİMARI MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ’DİR
CHP ve HDP’nin karşıt tavrının ve AKP’nin farklı niyetlerinin belirginleştiği bu şartlarda PKK ve PYD ile mücadele için Türk ordusuna Yüce Meclis’in verdiği yetkinin arkasındaki siyasi iradenin mimarı Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Türkiye’deki bütün bölücü çevreleri telaşa düşüren ve tezkere karşıtı yapan asıl gerçek, Türk ordusunun bir gün Suriye ve Irak’taki inlerine girerek temizlik yapma ihtimalidir.
MİLLİ GÜVENLİĞİMİZ İÇİN HAZIRLIKLI OLMAK ŞART
Milliyetçi Hareket Partisi ülkemizin karşı karşıya olduğu sınır aşan bölgesel tehditlere karşı milli güvenliğimizi ve menfaatlerimizi korumakla görevli güvenlik birimlerimizin eli kolu bağlı olmaması için tezkere çıkarılmasına destek vermiştir. Türk ordusuna sınır ötesi harekât yetkisi veren tezkerenin TBMM tarafından onaylanması milli güvenliğimiz açısından son derece doğru bir karardır. Türk milliyetçiliği tezkere konusunda tavrını belirlerken, bugüne kadar hep olduğu gibi Türkiye’nin yüksek menfaatlerini gözetmiş ve uluslararası meşruiyet zeminini sağlayacak yasal düzenlemeye destek vererek Türk ordusuna sınır ötesi harekât imkânını sağlamıştır. Komşu ülkelerde gelişebilecek defacto bir durum karşısında TSK’nın elinde sınır ötesine geçme yetkisinin bulunması gerektiği ve milli güvenliğimiz için hazırlıklı olmanın şart olduğu açıktır.
TSK’YA YETKİ VERMEK Mİ YOKSA YABANCI ASKERİ YURDA SOKMAK MI?
Diğer taraftan tezkere içerisine yabancı asker konusunun yerleştirilmesi, Türkiye’ye getirilmeleri halinde hangi amaçlarla kullanılacakları ve bu durumun doğuracağı sakıncalar konusunda ciddi endişelerimiz olduğu bilinmelidir. Türkiye’nin güvenliği açısından önem arz eden sınır güvenliğini sağlamak için Türk ordusuna sınır ötesi harekât yetkisi getiren tezkerenin içerisine yabancı asker formülünün sokuşturulması izaha muhtaçtır.
Birbirine tezat teşkil eden bu iki girişimi bir tezkere içinde sunanların asıl niyetinin, TSK’ya yetki vermek mi yoksa yabancı askeri yurda sokmak mı olduğunu kestirmek güçtür. Büyük Türk milletinin milli mücadele vererek kurduğu Türkiye Cumhuriyeti topraklarına hangi niyetle olursa olsun yabancı bir muharip gücün sokulmasının kabul edilir bir yanı yoktur. Tarihi ve kültürel bağlarımız olan komşu ülkelerde oluşan tehditlere karşı yapılacak uluslararası girişimlerin, Türkiye toprakları yerine doğrudan sorunun yaşandığı toprakları kullanması daha doğru olacaktır. Türk ordusunun varlık sebebi olan Türkiye’nin güvenliğini sağlayacak kudrete sahip olduğundan şüphemiz yoktur.
SURİYE’DE İKİNCİ BİR KÜRT DEVLETİNE HAZIRLIK YAPILIYOR
Ayrıca yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de ne işi vardır? Terör örgütleri Suriye’de ve Irak’ta olduğuna göre, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’ye sokulmasındaki ısrarın ardında hangi niyet saklanmaktadır? İki milyona yaklaşan mülteciyi içeri alan AKP hükümeti, bir taraftan da yabancı silahlı kuvvetleri ülkeye sokma hesapları yaparak milli güvenliğimizi nasıl bir tehlikeye attığının farkında mıdır?
Turgut Özal’ın Türkiye’ye armağan ettiği Çekiç Güç’ün bir benzerini Türkiye’de tesis etmeye çalışan AKP hükümeti, o gün Barzani’ye kurdurulan devletten sonra Suriye’de ikinci bir Kürt devletine hazırlık yapıldığını anlamaktan aciz midir? Ülkemize sokulacak yabancı askerlerin aynı zamanda Türkiye’yi de risk altına sokacağı ve Kürdistan’ın üçüncü ayağının inşası için kullanılacağı endişelerimizi milletimizin büyük bölümünün paylaştığını gayet iyi biliyoruz.
Tezkere metninde yabancı silahlı kuvvetlerin sayısı ve Türkiye’de bulunma süreleri ile ilgili herhangi bir hükmün bulunmaması önemli bir eksikliktir. 1 Mart 2003 tezkeresinde yabancı asker sayısının 62 bini, 255 uçağı ve 65 helikopteri aşamayacağı ve izin süresinin 6 ay olacağı belirtilmişken, yeni tezkerede yabancı askerlerle ilgili herhangi bir sayı ve süre sınırının olmayışı, AKP hükümetine dilediği sayıda yabancı askeri ve silahı ülkemize sokacak ve burada tutabilecek çok geniş yetkiler vermektedir.
“YABANCI SİLAHLI KUVVETLER” KİMLERİ KAPSIYOR
Tezkere metninde Türkiye’de bulundurulacak gücün “yabancı silahlı kuvvetler” şeklinde ifade edilmesi yeni soruları gündeme getirmektedir. Bu madde ABD öncülüğündeki koalisyon ülkelerinin askerlerine topraklarımızı açmakla kalmayacak; yabancı silahlı kuvvetler şeklindeki muğlâk ifadeyle Özgür Suriye Ordusu, Peşmerge, PKK’nın Suriye uzantısı PYD ve Özel Silahlı Kuvvetler gibi pek çok örgüte ait silahlı güçlerin de Türkiye’ye girişinin önünü açmış olacaktır.
TEZKERE KEYFİ KULLANILAMAZ
“Yabancı silahlı kuvvetler” olarak ifade edilen askerlerle ilgili yetkinin AKP hükümetinin belirleyeceği esaslara göre kullanılacak olması, tezkerenin uygulamasında keyfiyete fırsat verecek bir husustur. Böylesi ucu açık bir yetkinin iç politikada kullanılmasına müsait bir kadronun iş başında olduğu dikkate alındığında, Türkiye’nin telafisi mümkün olmayacak otoriter bir iklime sürüklenmesi için tezkere bir fırsat olarak kullanılabilecektir.
Asli görevi ülkemizi korumak ve milli güvenliğimizi sağlamak olan Türk Silahlı Kuvvetleri için TBMM’nin verdiği bu yetkiyi hükümetin hangi olayda ve hangi amaçla kullanacağının iyi takip edilmesi gereklidir. Tezkere keyfi, popülist ve iç politikaya yönelik bir araç olarak kullanılmamalı, bugüne kadar dış politikadan ekonomiye ve yolsuzluklara kadar sayısız rezillikleri örtmek için yeni sanal tehditlerin ve örgütlerin icat edilmesine alet edilmemelidir.
ŞAHSİ ALINAN KARARLAN TÜRKİYE’NİN SONUNU GETİRİN
Görünürde Irak ve Suriye’deki IŞİD tehdidi için oluşturulan uluslararası koalisyona, Türkiye’nin Meclis iradesi alınmadan Tayyip Erdoğan’ın şahsi kararı ile katılmış olmasının devlet işleyişi ile bağdaşır bir tarafı yoktur. İki Alman savaş gemisiyle dâhil edildiğimiz Birinci Dünya Savaşının Türk milletine yaşattıkları göz önüne getirildiğinde, devletin kurumları yerine Cumhurbaşkanı dahi olsa sorumsuz yetkililerin keyfi kararlarının ülkemizi karşı karşıya bırakacağı riskler daha iyi anlaşılacaktır.
Uluslararası boyutu ve milli güvenlik riski olan böylesine önemli bir meselenin Tayyip Erdoğan ya da Davutoğlu’nun keyfiyetine bırakılamayacağını, benzer bir zihniyet yüzünden imparatorluk yitirmiş Türk milleti gayet iyi bilmektedir. AKP’nin her zaman uyguladığı yöntemle yasaları ve anayasal düzeni yok sayan yönetim anlayışını düzeltmek ve devlet aklını hâkim kılmak adına Yüce Meclis’in iradesinin devreye sokulması önemlidir.
TEZKEREYİ SUİSTİMAL ETMEYİN
Türk milletinin milli güvenliği için her türlü tedbirin alınmasında ve gerektiğinde bedel ödemek ve ödetmek hususunda kararlılığını gösteren Milliyetçi Hareket Partisi, AKP hükümetini tezkere üzerinden elde ettiği yetkilerle ülkemizin güvenliğini riske atacak oldubittilere karşı uyarmaktadır. Ayrıca Türk ordusunun yabancı güçlerin çıkarları için bir taşeron olarak kullanılmasına ve Türk topraklarının yabancı silahlı kuvvetlere açılmasına Milliyetçi Ülkücü Hareket’in rıza göstermeyeceği iyi bilinmelidir.
AKP hükümetinin PKK’yı mücadele edilecek bir terör örgütü yerine müzakere edilecek bir ortak olarak görerek teslimiyetçi tavrını sürdürmesi halinde, Meclis’te çıkarılan tezkerenin amacına ulaşması mümkün değildir. Tezkerenin çıkarılış amacı olan terörle mücadele yerine, Türkiye’de federasyonun alt yapısını oluşturmak ve terör örgütlerini meşrulaştırmak için kullanılması halinde, Milliyetçi Ülkücü Hareket gök kubbeyi başlarına yıkacaktır.”