Ergun KAFTANCI
KAVRAM kargaşasından medet umuyorlar.
Yargılamanın birinci aşaması sayılan savcılık görevini idareye de yüklemek niyetindeler. Bu, kavram karmaşasına yol açacakmış ve yargıya gölge düşürecekmiş umurlarında değil; evet, şimdi de bu yamukluğun peşinde koşuyorlar…
Valilere savcı yetkisi verileceğini İçişleri Bakanı Efkan Ala açıkladı; yasa değişikliğinin eli kulağındadır.
Hedef herhalde idareyi, iktidarın istediği ve beklediği yöndeki kararlarla koruyup kollamadığı için yargının da üzerine çıkarmak…
“Ben devletin değil, iktidarın valisiyim” diyen mantık, böyle bir yetkiyi aldığında yargıyı dışlayıp savcılık görevini partizanca bir tutumla yapmaya kalkarsa bunu kim engelleyecek!?
Olacak şey değil…
Yargıyı yanına çekemeyen, onun bağımsız ve tarafsız tutumundan şikayetçi olan anlayış, valilerin yandaşlığına sarılarak sürgit iktidarda kalmak niyetinde…
Bu demokratik mi?
Değil; antidemokratik, yani baskıcı bir yöntem…
Kuvvetler ayrılığı ilkesine de aykırı…
Diyeceklerdir ki “Savcılığın üzerinde yetkili mekanizmalar da var”…
Yok demedik ki…
Ancak valilerin savcılık görevi yaparken ortaya çıkacak yanlışlardan, eğriliklerden, partizanlıktan şikâyetçi olunduğunda idare insanların o mekanizmalara gidişine izin verecek mi?
Suç işleyen birçok devlet görevlisinin yargılanmasına izin vermeyen, yargının kararlarını uygulamayan, bu suretle memuru “Bildiğini oku” rahatlığına sevk eden anlayışın, valilerin yargısal tasarruflarını üst mekanizmalara götürmek isteyenlere izin vereceğini hiç sanmıyorum…
Peki ne olacak?
Olacağı şudur…
Valiler ikinci bir yargı kurumu gibi hareket edecektir. Bir farkla; vali, siyasal iktidarın beklentilerine uygun kararlar verecek ve hukukta rastlanmayacak adımlar atmış olacak…
“Ben ülkemde bu yargıya nasıl güveneceğim. Adalet bambaşka bir şeydir. Hukuk ve yasalar başkadır. Ben hukuk arıyorum hukuk…Yasa önemli değil…” diyen zihniyetin bu laflarının altında, valilere tanınacak yeni yetkilerin yattığı anlaşılıyor…
İktidar faşist anlayışlardan kaçacağına, bir bir onları kucaklıyor…
Bu kadarına da pes vallahi!
* * *
“KADIN- erkek eşitliği olmaz” dedi…
Hatırlıyorum; kul yapısını değerlendiriken de “Eşyanın tabiatı” diyeceğine “Fıtratı” demişti…
Son fıtrat kıyaslamasını ise kadın-erkek eşitliği söz konusu olunca yaptı ve dinci bir anlayışla “İkisi eşit olamaz”dedi…
Fiziksel olarak doğru…
Buna kimsenin itirazı yok…
Ama sosyolojik açıdan kadınla erkek eşittir.
Eşit yurttaşlık hakkı ve eşit hukuk, kadınla erkeği eşit kılmaktadır. Meseleye bu açıdan bakmayan, konuyu basite indirgeyen ve fiziksel farklılığı öne çıkaran, yanlış değerlendirme yapmış olur…
Arkadaş da onu yaptı!
* * *
MEĞER iktidarın nazarında İmralı canisinin önemli bir itibarı varmış…
Siyasal hayatının son demlerini yaşayan Bülent Arınç‘ın açıklamasından bu anlaşılıyor.
Arınç HDP’lilere seslenirken “Öcalan’ın itibarını zedeliyorsunuz” diyerek katili sahiplendiklerini gösterdi.
Sıkça iki gözü iki çeşmeye dönen Arınç’ın caninin itibarının zedelenmesine de içinin elvermediği anlaşılıyor…
Çözüm süreci saat gibi, vallahi, tıkır tıkır…
Yakında itibarını savundukları bebek katiline evin yolunu da gösterirler…
* * *
BİR saraydan bir saraya…
Sultan gibiler, saraya doymuyor muhteremler…
İyi ki “İşte saray” diyerek Galatasaray‘a da el koymadılar…
Yoksa o da mı yakın!?
* * *
HER yeri parsellediler…
Doktorunu rektör yaptı
Alo Fatih’in biraderi YÖK’e oturtuldu…
En büyük oto park, eşin başkanı olduğu vakfa verildi…
Belediye tesislerinin işletilmesi yandaşlara teslim edildi…
Bakanlıklar, belediyeler, KİT’ler yandaştan geçilmiyor, hepsi lebalep yani ağzına kadar AKP’li dolu, “Hâmil-i kart yakınımdır” uygulaması berdevam…
Daha nereler parsellenmiştir kim bilir…
…………………….
Öğretmenler Günü verilen recep-siyona sadece imam hatipte görevli öğretmenler davetliydi.
Cumhuriyetin ve Atatürk’ün öğretmenleri sokaklardaydı…
El ele ülkeyi karanlıktan kurtarıp aydınlatmakta kararlı olduklarını haykırıyorlardı.
* * *
PORTEKİZ‘de eski başbakan yolsuzluk yaptığı için yargılandı ve cezaevine gönderildi…
Şimdi söyleyeceğim yanlış anlaşılmasın…
Darısı başımıza…
Bizde henüz yolsuzluk yaptığı için hapse atılan olmadığı gibi yargılanan da yok. Üstelik bizde yolsuzluğa ilişkin haberlere konulmuş yasak da var…
Onun için, darısı başımıza diyorum…