Ergun KAFTANCI
HERKES her şeyi bilemez ama öğrenir. Herkesin öğrenme yeteneği vardır; yeter ki insan meram etsin ve öğrenmenin zevkine ersin…
Öğrenmek, aktif bir oluşumdur diye tarif edilir.
Yaşantılarla, ilişkilerle ve gözlemlerle sağlanan değişim, birey için öğrenmenin yoludur.
Milat’tan önce doğan düşünür Konfiçyüs, “Düşünmeden öğrenen kaybolur, öğrenemeden düşünen de tehlikelidir” demiş…
Anlaşılan, tehlikeli olmamak için önce düşünmemiz sonra öğrenmemiz gerekiyor…
……………………….
Ben de bu yaşıma rağmen bazı konularda, yeni yeni bilgileniyorum…
Bilgilendikçe de mutlu oluyorum…
Eşim “Kitap gibi adamsın, daha ne öğreneceksin” diyor ama kazın ayağı öyle değil; bu dünyada insanın öğreneceği daha çok şey var…
Bir de hatırlatma yapayım; öğrenmenin yaşı yok derler. Doğrudur, insan bir ömür boyu yaşantılardan, ilişkilerden ve gözlemlerden ibaret dünyada soluk alıp verir…
O nedenle bunlardan uzak duramaz…
İstemeden de olsa çok şey öğrenir.
Kısa bir cümle daha ekleyim öğrenme konusunda; meram eden öğrenmeyi de öğrenir!
…………………….
Yeni öğrendim…
Beştepe’deki kâşanede mukim zat sarayda yaşamaya düşkünlük konusunda tek değil…
Meclis Başkanı da, Ak Saray ile kıyaslandığında küçük sayılacak bir sarayda oturuyor.
Sarayın kullanım alanı 800 metrekare-cik imiş…
Düne kadar Sadrazam da, aylığı 60 bin lira olan bir saray yavrusunda oturuyordu;
başbakanlık konutuna geçti de devlet her yıl eski parayla 700 küsur milyar liranın üzerinde ödeme yapmaktan kurtuldu…
Malûm, Abdullah Gül de İstanbul’da Huber Köşkü‘nde oturuyor. Yarın bir gün Beştepe sakini İstanbul’a geldiğinde Sultan Vahdettin‘in milyonlar sarfedilerek yenilenen muhteşem sarayında oturacak.
Beylerbeyi Sarayı da ayağının altında; canı çektiğinde bu sarayda da boy gösterecek…
Pekiii neden Dolmabahçe Sarayı‘nı boşladılar…
Çünkü o saraya Atatürk’ün ve cumhuriyetin kokusu sinmişti…
………………..
Bunu da yeni öğrendim, Ankara’da Vali Konağı’nı boşalttıran Dahiliye Nazırı zat, üç katlı ve kullanım alanı 500 metrekare-cik olan binayı ikiyüz küsur bin dolara bir firmaya restore ettirmiş…
Bina 10 kamyon dolusu ithal -İtalya’dan getirtilmiş olmalı- mobilyayla yeniden tefriş edilmiş.
Güvenlik tedbirlerini ise anlata anlata bitiremiyorlar…
Bu arada bilinsin diye yazıyorum; konağın restorasyonunu firmaya ihalesiz vermişler. Yani devlet yandaş olduğu anlaşılan firmayı ihya edecek. İhya olma sırası demek ki bu firmaya geldi…
……………………
Sizin gibi ben de yeni öğrendim, şaşırdım, neredeyse küçük dilimi yutacaktım.
Amerika Kıt’asını Kristof Kolomb bulmamış da ondan 314 sene önce, Müslüman denizciler bulmuş; ama tarihte böyle bir kayıt yok…
Kolomb hatıralarını kaleme alırken, “Küba’ya denizden baktığımda ülkenin en yüksek dağının tepesinde cami olduğunu gördüm” diye yazmış…
Dağın tepesinde cami…
Sapıtmış müteveffa…
Kuş uçmaz kervan geçmez bir yere cami yapmak, o devirde, hem de koyu katolik bir ülkede hiç mümkün değil…
Nedense bugün, bahse konu alanda tarihi delil olarak o cami kalıntısından kırıntı da yok.
………………..
Erdoğan gaza fazla bastı ve Küba’da büyük bir cami yapabileceğimizi söyledi, Küba yönetiminden izin istedi…
Yanıt, “Olmaz” diye geldi…
Küba’da toplam bin yedi yüz küsur Müslüman varmış. Onlar da yabancı; yerli halktan İslam’ı seçen Kübalı pek az, tek tük…
İbadet için mescitle idare ediyorlar…
İtiraf ederim ki bunları da yeni öğrendim…
…………………..
Şunu da öğrendim; gösteriş olsun diye gaza fazla basmayacaksın, yoksa tepetakla olunuyor.