Yeniçeri: “.Atatürk’e, Türk Bayrağı’na, milletine ve Türk tarihine saygısızlık yapıyorlar. Bunları biz hiçbir şartta affetmeyeceğiz. Bunu böyle bilsinler. Bunlar giderek Anadolu’yu işgal eden Yunan çapulcularına dönmeye başlamışlardır. Arkalarına Amerika’yı alarak kendilerini güvende hissedeceklerini zannetmektedirler”
MHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, PKK’nın gerek ABD ve gerekse diğer batılı ülkelerle kurduğu sıcak ilişkiler sayesinde “terörist örgüt” statüsünden kurtulma yolunda ciddi mesafeler kat ettiğini iddia etti.
PKK bu manada ciddi müttefikler elde ederken “Türkiye’nin ise giderek değerli yalnızlığına yalnızlık kattığını” savunan Yeniçeri, ABD’nin, Türkiye’nin “PKK ile PYD, ikisi de terör örgütüdür” tezine karşın, PYD’yi terör örgütü olarak görmediğini açıkladığını söyledi.
Yeniçeri’nin açıklamaları şu şekilde:
ABD ile PKK Türkiye’ye Karşı Birlikte
PKK, gerek ABD ve gerekse diğer batılı ülkelerle kurduğu sıcak ilişkiler sayesinde “terörist örgüt” statüsünden kurtulmak yolunda ciddi mesafeler kat etmiştir.
PKK bu manada ciddi müttefikler elde ederken Türkiye ise giderek değerli yalnızlığına yalnızlık katmaktadır. PKK, Türkiye’deki sokakları mobilize ettiği militanları sayesinde terörize ederken, Türkiye’yi de ‘IŞİD’e destek olan ülke’ olarak propaganda etmekte de büyük bir başarı sağlamıştır.
Gelinen aşama AKP’nin adını “Kürt Sorunu” olarak tescil ettiği terörü, uluslararasılaştırmak olmuştur.
Bu arada dönemin Başbakanı Erdoğan’ın Diyarbakır Meydanında kitlelere iftiharla takdim ettiği Mesut Barzani de PKK ile ilgili şunları söylemiştir: “PKK’yı hiçbir zaman terörist bir örgüt olarak görmedik”.
ABD’de Türkiye’nin ‘PKK ile PYD ikisi de terör örgütüdür’ tezine karşı ‘PYD’yi terör örgütü olarak görmediğini açıkladı. Nitekim ABD, PYD’ye yardım için Türkiye’ye baskı yaparak koridor açtırmıştır.
PKK taleplerini ABD üzerinden Türkiye’ye kabul ettirmesinin ardından ABD’yi üçüncü taraf olarak AKP ile yürüttüğü görüşmelere taraf yapmak istiyor. Nitekim yabancı basına konuşan, PKK’nın Kandil’deki elebaşlarından Cemil Bayık, çözüm süreci bağlamında “Aracılara, gözlemcilere ihtiyaç var. Bu ABD olabilir. Uluslararası bir heyet de olabilir. Bizler Amerikalıları da gözlemci olarak kabul edebiliriz ve gördüğümüz kadarıyla o yöne doğru bir gidiş var” diyor.
PKK’nın ABD’den arabuluculuk yapması talebi yeni değildir. PKK’nın 1995’ten beri böyle bir talebi vardır. 27 Haziran 1995 tarihli FBIS bülteninde, ABD’nin eski Moritanya Büyükelçisi David Adolph Korn’un Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeler yayınlanmıştı.
O görüşmede, terör örgütünün başı Öcalan, “Biz Amerika’da olduğu gibi federal bir devlet, İspanya ve Almanya’da olduğu kadar da demokrasi istiyoruz. Eğer Türkiye kimlik, kültür, dil ve ekonomiye dayalı haklarımızı verirse, şiddeti bir günde durdururuz. İsteğimiz, soykırıma son verilmesi ve bunun için ABD’nin aracılık yapmasıdır. Biz ABD kuruluşları ve vatandaşlarına yönelik hiçbir eylem yapmadık” demişti.
Erdoğan’ın miting partneri olan Barzani’nin PKK’yı ‘terör örgütü olarak görmediği’ni açıkladığı yer ve zaman da dikkat çekicidir. Türkiye’ye karşı kurulan ilişkiler ağı daha açık biçimde ortaya çıkmaktadır.
İktidar Değil Acemiler Mangası!
Jandarma ekipleri, PKK’nın İdil’deki gençlik yapılanmasına dağıtılmak üzere gönderdiği 45 kaleşnikof marka uzun namlulu tüfek ele geçirdi. Olayla ilgili olarak iki kişi gözaltına alınırken, silahların bölgedeki bazı eylemlerde kullanılmak üzere gönderildiği belirtildi.
Şırnak Valiliği’nden yapılan açıklamada, PKK’nın üst yönetimi tarafından İdil, Cizre ve Silopi ilçelerinde faaliyet gösteren gençlik yapılanmaları ile milislere dağıtılmak üzere silah gönderileceği bilgisinin alınması üzerine bir operasyon düzenleniyor.
Sonuçta idil ilçesinin Pınarbaşı bölgesinde jandarma ekiplerince yapılan aramalarda yol kenarında 5 çuval içerisinde poşetlere sarılmış vaziyette kaleşnikof marka 45 piyade tüfeği ile bir RPG-7 roketatar mühimmatı ele geçirildiği duyuruldu. Olayla bağlantılı oldukları düşünülen iki kişi göz altına alınıyor.
PKK ciddi bir biçimde kentleri terörize etmek amacıyla silahlı hazırlık yapıyor. AKP iktidarı hala sorunu safça ve gayri ciddi bir biçimde tanımlamaya çalışıyor.
Akdoğan, “hükümet çözümü zorladıkça terör örgütü su kaynatmaya başladı” diye saçma sapan açıklamalar yapıyor.
Koskoca bir millet acemiler mangası gibi hareket eden iktidarın elinde zelil ve rezil ediliyor.
AKP = Yetersizlik, İradesizlik ve Beceriksizlik
Terörist örgütlenme ile buna bağlı olarak gerçekleştirilen ayaklanma denemeleri bugün en acil ve yakın tehdittir.
İmralı/HDP/KCK’nın “sokakları Kobani’deki gibi savaş alanına çevirin” çağrılarının hesabı AKP tarafından sorulamamıştır. Aynı terörist mihraklar bu defa ikinci kez taraftarlarını Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler nedeniyle sokağa dökmüştür. Bu defa HDP/PKK ikilisi istedikleri sonucu alamadılar ama mensuplarını mobilize etme yeteneğini de sürdürdüler.
HDP/KCK/PKK’nın bu denli azmasının en büyük nedeni AKP iktidarının siyasi yetersizliği, beceriksizliği ve iradesizliğidir. Bu yetersizlik iktidar yetkililerinin dengesiz, tutarsız ve güvenilir olmayan açıklamalarına da yansımaktadır.
Süreç dedikleri çözüm uğruna Kandil’le görüşmekten söz eden Beşir Atalay şimdilerde suspus modundadır.
Öcalan’ın bir zamanlar ‘namazında niyazında bir adam’ olduğundan söz eden, “bana da yapılsa ben de dağa çıkardım” diyen Arınç da olan biten karşısında çıkış yolu aramakla meşgul.
Arınç/Akdoğan ve Ala!
Yalçın Akdoğan, Abdullah Öcalan’ın gücünü test etmek için eylem emri verdiğini belirtirken; Bülent Arınç’ın,“Süreç biterse HDP de Öcalan da AK Parti olarak biz de bunun altında kalırız” dediği basına yansıyan son haberler arasındadır.
AKP’nin Afyon kampında Milletvekilleri “Süreçle ilgili alınan kararların milletvekillerine haber verilmediği”, “HDP ve İmralı’nın süreçle ilgili samimi olmadığı” ifade edilince Akdoğan, eleştirileri not ettiğini ve ilerde değerlendirileceğini söylüyor.
Gerçekte AKP’nin yöneticilerinin hasarlı zihniyetinden başka süreci ciddiye alan kimse yok. HDP ve İmralı ise süreci sokakların gücünü mobilize etmekte ve diri tutmakta kullanıyor.
AKP’nin çözüm sürecinin altında bizzat kendisinin kaldığından haberi bile yoktur.
İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın süreçte alan hâkimiyetini kaybettikleri zamanların olduğunu itiraf ederek, “Kırsalda terör baskısı arttı, şehirlere inmeye, hâkim olmaya başladılar. Kamu düzenini sağlayacağız, seçime o atmosferde gideceğiz” dediği de medyaya yansıdı. Her zaman olduğu gibi bu haberlerin ardından “Vaveylacı” Efkan Ala sözlerini düzeltme gereği duydu.
Davutoğlu: “Devlet Dimdik Ayakta!”
Davutoğlu ise içeriği ve sınırları belli olmayan bir slogana dönüşen “Çözüm Süreci” konusunda “hükümet olarak kararlığın ve umudun sonuna kadar korunacağı”ndan söz ediyor.
Başbakan, “Terör çeteleri Kobani’yi bahane ederek şehirlerimizi yakıp yıktılar… Sokaktaki insanlarımızı, polislerimizi yaraladılar, öldürdüler; kütüphaneleri, okulları, halk otobüslerini ateşe verdiler…Hiç kimsenin kamu düzenini bozmasına, vatandaşlarımızı rahatsız etmesine müsaade etmeyeceğiz” diyor. Aynı Davutoğlu, aynı yerdeki konuşmasının devamında da “Devlet nerede? diye soranlara, devletin Türkiye’nin her yerinde dimdik ayakta olduğunu da gösterecek güçteyiz” şeklinde konuşuyor.
Tarihin Çöplüğü ve AKP
Sade bir vatandaş Davutoğlu’na ‘dimdik ayakta olduğunu söylediğiniz o devletin gücünü sokaklar savaş alanına çevrilirken ya da insanlar katledilirken niçin göstermiyorsunuz?’ diye soruyor.
Diyarbakır’daki Pazar yerinde alış-veriş yapan astsubayın ya da Yüksekova’da cadde ortasında yürüyen üç sivil/silahsız askerin ensesinden kurşunlayarak şehit edildiği yerde devletin hangi tatil köyünde olduğunu millet soruyor?
Millet ayrıca Cizre’de, Diyarbakır’ın Nur ve Sur mahallelerinde PKK “özerklik” törenleri yaparken devletin nereye “dimdik ayakta” dikilerek baktığını da merak ediyor.
AKP, gaflette, dalalette, ihanette, beceriksizlikte ve yolsuzlukta bütün kontenjanları doldurmuştur. AKP milletin birliğine ve devletin varlığına yönelik ihanet misyonunu da tamamlanmıştır. Tarihin çöplüğü AKP’yi beklemektedir.
Çözüm Değil Tehdit Süreci!
AKP’nin adına “barış ve kardeşlik” dediği proje, Türkiye Cumhuriyetini tehdit etme ve bölgeden sürme sürecine dönmüştür. Süreç boyunca HDP, “sokakları Kobani’ye çeviririz”, PKK “savaşı başlatırız”, İmralı “süreci bitiririz” diye AKP’yi tehdit etmiştir. Giderek de süreç, PKK lehine ve Türkiye aleyhine asimetrik bir sonuç ortaya çıkarmıştır.
Edward Said’e özenerek Mehmetçik’e taş fırlatan milletvekili Aysel Tuğluk, yazısının başlığını “AKP ile süreç bitmiştir, seküler güçler görev başına” koymuştur. KCK, taraflarını; “AKP’nin oligarşik-faşist yönelimlerine karşı mücadeleyi yükseltmeye” çağırmıştır. Kıdemli terörist Sabri Ok, “Türk devleti böyle devam ederse, Karakolları da aşan, daha önemli ve kapsamlı bir durum çıkar ortaya” demiştir. Fiili terörist Karasu ise; “kıyamet” koparmaktan ve ortalığı ateşe vermekten bahsediyor. PKK ise “savaşmaya hazırız” diyor.
En net tehdidi Karayılan yapıyor. “Gerekirse Türkiye’yi başlarına yıkabilecek güç ve kudrete sahibiz. Bu ne bir blöf ne de bir tehdittir; onların bu pişkince tehditlerine karşı gerçeğin ifade edilmesidir”.
Beytüşşebap da savcı, 6/7 Ekim olayları sırasında normal zamanlarda açık cezaevi olan ilçenin süreçte kapalı cezaevine dönüştürüldüğünü söylüyor.
AKP’nin “çözüm” dediği sürece yüklediği anlamla, illüzyonistlerin “Açıl susam açıl” dedikleri slogana yükledikleri anlam aynıdır. Çözüm bölgede büyüklere masal anlatma sürecine dönüşmüştür.
İşte AKP’nin iflas eden sürecinin Türkiye’yi getirdiği yer burasıdır.
Bu süreçten yararlanarak AKP oy devşirme; PKK ise tehdit, tahakküm ve tahkimat peşindedir.
Süreç son aşamada çözüm değil tehdit getirmiştir.
Süreç Ahlaken Bitik Siyaseten Yitiktir
Örgüt sürekli olarak iktidarı, devleti ve vatandaşları tehdit ederken, taleplerimizi yerine getirmezseniz sokakları “savaş alanına” çevirir, araçlarınızı “yakar”, çocuklarınızı “kaçırır”, binalarınızı “ateşe veririz” diyor. Lice olaylarında, 6/7 Ekim ayaklanmalarıyla ve Yüksekova/Diyarbakır cinayetleriyle de tehditlerini fiili eyleme dönüştürüyor.
Sokak ortasında ya da pazar yerinde silahsız ve sivil olan askerlerin haince katledilmesinin askerler ve yöre halkı üzerinde yaratacağı psikolojiyi iyi düşünmek gerekir!
Bu psikoloji Cumhuriyet tarihinin en uzun MGK’sına da yansımıştır. Bu durum AKP’nin, Akillerin ve sefillerin“çözüm süreci”nin geldiği yerin neresi olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Taraf Gazetesinde yer alan habere göre MGK’nın asker kanadı, toplantıda asker eşlerine yönelik olarak bölgede PKK/KCK milislerinin gerçekleştirdikleri “tacizleri” gündeme getirmişler. Asker üyeler, hükümet kanadına “sizin eşlerinize böyle davranılsa ne yapardınız?” diye sormuşlar. KCK’nın da PKK gibi terör örgütü kabul edilmesini talep eden askerler, operasyon yapılmasını istemişler. İşin nereye vardığını bundan daha iyi kanıtlayan ne olabilir?
Süreçte;
PKK ve AKP söylemde farklı eylemde daha farklı davranmışlardır.
Süreçte;
Terör örgütü etkin ve aktif, emniyet ve asker pasif edilgen hale gelmiştir.
Süreçte;
PKK terör örgütü gücünü pekiştirmiş, 6-7 Ekimde de şehir gücünü test etmiş ve devletin reflekslerini ölçmüştür.
Süreçte;
Devlete sadık kesimler üzerinde baskı kurulmuş, korucular can derdine düşmüş, Türk ve Arap kökenliler baskı altına alınarak göçe zorlanmıştır. PKK bölgede resmen etnik temizlik yapmaktadır.
Süreçte,
Devlete bölgeye baraj,karakol yapmayacaksın,
Vatandaşa vergiyi PKK’ya vereceksin,
Yargıyı KCK’yla göreceksin demesinin çok ötesinde bir yere taşınmıştır.
Dahası süreç güvenlik güçlerinin kendi güvenliğini, şerefeni ve haysiyetini dahi koruyamaz bir konuma getirdiğini göstermektedir.
PKK, bölgede tam bir hâkimiyet tesis edebilmek için askerde kuşatılmışlık; vatandaşlarda terkedilmişlikduygusu yaratmıştır. Sivil/silahsız insanlara yönelik adi, ahlaksız ve barbar sokak saldırılarının amacı budur.
Sözde ‘Çözüm süreci’ sayesinde AKP seçimlerde oy devşirmiş, PKK ise bu sayede örgütün paralel devlet görevlileri olan KCK’ları hapishanelerden tahliye ettirmiştir.
Sonuçta etkinliğini artıran ve güçlenen örgüt, bölgede zayıflayan devletin boşluklarına sızabilmiştir. Örgüt 30 yıldır dağda eylemle kurmaya çalıştığı ve silahla başaramadığı hakimiyet kurmak ve kurtarılmış bölge ilan etmek imkanına sözde çözüm süreciyle hem de şehirlerde kavuşmuştur.
‘Kardeşlik ile barış gelecek anneler ağlamayacak’ sloganlarıyla başlatılan çözüm sürecinin geldiği yer burasıdır. Bu çözmek değil tehdit etmek; barışmak değil ayrışmak; kardeşlik kurmak değil kalleşlik yapmak sürecidir.
AKP’nin çözüm süreci ahlaken bitik siyaseten de yitiktir.
HDP Suçüstü Yakalanma Telaşı İçindedir!
Her fırsatta kitlelerini sokağa çağıran, sokaklardaki yakma/yıkma ve elliye yakın insanın katledilmesine neden olan HDP suçüstü yakalanma telaşı içinde Sırrı Süreyya Önder marifetiyle şu açıklamayı yaparak, “Öcalan’a saygısızlık etmeyi bir daha aklınızdan geçirmeyin… Bize diz çöktürmeye kalkışmayın” diyor.
Bu dil, Türk Milletinin her türlü kutsalına saldıran, okul yaktıran, bayrak indirten, Atatürk büstlerini yıkan terör organizasyonunun uzantısının dilidir. Devlete ve millete diz çöktürmek için sokağı savaş alanına çevirenler “bize diz çöktürmeye kalkışmayın” diyor.
Varlıklarını İmralı’daki kitle katliamcısı terörist başı Öcalandan alanlar ve nihayet varlıklarını ona armağan etmektedirler.
AKP’nin muhatap aldığı, şımarttığı ve bölücülüklerine meşruiyet kazandırdığı HDP’liler küstahlıkta sınır tanımıyorlar. Onların bu tavrına halk dilinde “ölmeyi bayılmak sanmak” deniyor.
Bu zihniyet yasaların karşısında dizinin değil yüzünün üzerine çökmeyi hak ediyor.
Saf, Savruk ve Sefil Süreç
AKP’nin Türk milletini inkâra, Türk tarihini ithama, Türk devletini imhaya götürecek politikaları iflasa mahkûmdur. Güneydoğu’daki vatan topraklarını PKK/KCK’ya ipotek eden, bölge halkını teröre rehin veren, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını İmralı’daki hükümlüye peşkeş çeken iktidar kamu vicdanında meşruiyetini yitirmiştir. AKP hesabını veremediği yolsuzluklarla ahlaki, çözüm teraneleriyle de millimeşruiyetini yitirmiştir. Şunu herkes bilsin: AKP’nin saf, savruk ve sefil politikalarına Türkiye Cumhuriyeti feda edilmeyecektir.
“Türkiye kaos ortamına sürüklenmiştir. HDP bunun bedelini ödemek zorundadır.”
Özcan Yeniçeri, HDP’nin kapatılacağı iddialarının sorulması üzerine ise “Milli Güvenlik Kurulu herhangi bir partinin kapatılması ya da açılmasının karara bağlandığı yer değildir. HDP, eylemleriyle 49 vatandaşın ölümüne sebebiyet verme, Türkiye’nin sokaklarını Kobani’deki gibi savaş alanına çevirme ve kitleleri birbirine kırdırma suçunu işlemiştir. Kendisinin çağrısıyla sokaklar karışmış, yakmışlar, yıkmışlar ve bunun neticesi itibarıyla Türkiye kaos ortamına sürüklenmiştir. HDP bunun bedelini ödemek zorundadır. Hiç kimsenin yanına yaptığı kar kalmayacak. Öcalan’a saygısızlıktan bahsediyor utanmazlar. Atatürk’e, Türk Bayrağı’na, milletine ve Türk tarihine saygısızlık yapıyorlar. Bunları biz hiçbir şartta affetmeyeceğiz. Bunu böyle bilsinler. Bunlar giderek Anadolu’yu işgal eden Yunan çapulcularına dönmeye başlamışlardır. Arkalarına Amerika’yı alarak kendilerini güvende hissedeceklerini zannetmektedirler” karşılığını verdi.