Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Recep Dumanlı “Türkiye’yi Rüşvet ve Yolsuzluk Cennetine Çevirdiniz” başlıklı açıklama yaptı.
Dumanlı’nın açıklaması şu şekilde:
AKP’nin iktidara geldiği 2003 yılından itibaren başta yerel yönetim faaliyetleri olmak üzere rüşvet ve yolsuzluklar hep AKP kadroları ile birlikte anılır olmuştur. Başlangıç döneminde yerel yönetimler seviyesinde gündeme gelen bu algı yapısı daha ziyade kişi ya da kişilere özel imar düzenlemeleri ile anılır durumda ortaya çıkmış, sonraki yıllarda AKP seçmeninin de kanıksadığı “yiyorlar ama yapıyorlar” ya da “çalıyorlar ama yapıyorlar” algısının yaygınlaşmasıyla olağan hale gelmiştir.
Bu süreçteki hastalık 12 yılın sonunda en alt noktadan en tepe noktaya kadar sirayet etmiş ve bu durum Türk seçmenini ikiye bölmüştür. Seçmenin bir kısmı rüşvet ve yolsuzluk yok, paralel yapılanma ve darbe teşebbüsü var derken, kalan diğer kısmı da ciddi derecede rüşvet ve yolsuzluğun olduğuna inanmıştır.
Türk siyasi hayatına eşi ve benzeri görülmemiş şekilde damgasını vuran 17-25 Aralık 2013 tarihinde ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzluk olaylarının üzerinden neredeyse bir yıl geçmiştir. Bu olayların üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen ne ayakkabı kutularında dolarları istifleyen Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan, ne rüşvet aldığı saatin vergisini sonradan ödemeye kalkan eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ne bakara makaracıeski AB Bakanı Egemen Bağış, ne evlerinde milyonlarca avroyu sıfırlayan oğul Bilal ve babası, ne de ne yaptımsa Recep Tayyip Erdoğan’ın haberi var o da istifa etmeli diyen eski Çevre ve şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, ne rüşvetçi Rıza Sarraf ne de bu Rıza’nın önüne bent olurum diyen eski İçişleri Bakanı Muammer Güler hukuki olmadığına inandığımızdeğişik yol ve yöntemlerle aklanmaya çalışsalar da kamu vicdanında henüztemize çıkmış değildir.
Bu gelişmeleri takip eden aklıselim insanlar, Türkiye’nin adeta bir rüşvet çetesinin kontrolünde olduğunu algısına kapılmakta, bir yıldır sürdürülen “paralel yapı”, “darbe teşebbüsü” gibi karşı ataklarla savuşturtulmaya ve aklanmaya çalışılan rüşvet ve yolsuzlukların üzerinin hala örtülemeyeceğine inanmaktadır.
AKP’yi yönetenler ve AKP yandaşlarının önemli bir kısmı, Türkiye’de rüşvet ve yolsuzluğun tavan yaptığı 17-25 Aralık vakasının olduğuna hala inanmamakta ve bu inatlarını da bilinçli bir şekilde sürdürmektedir.
Oysa dünya ölçeğinde yolsuzluk ve rüşvet olaylarını takip eden “Transparency International” 3 Aralık 2014 tarihinde yayınlamış olduğu 2014 Yılı “Rüşvet ve Yolsuzluk Raporu” ile AKP’lilerle aynı kanaatte olmadığını bir Türkiye gerçeği olarak ortaya koymuştur.
Dünyanın 174 ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de rüşvet ve yolsuzluğu sorgulayan önemli anketler yapan bu kurum, 2014 yılında Türkiye’nin rüşvet ve yolsuzlukla mücadele yarışında tam 11 basamak gerileyerek, rüşvet ve yolsuzluğun radikal biçimde arttığı, kirlenmelerin yaşandığı bir ülke olduğunu tespit etmiştir.
Aynı araştırmanın 2013 yılında Türkiye için yapılan anketlerinde yer alan “Hangi müesseseler rüşvet ve yolsuzlukla ne kadar iç içedir” sorusuna alınan cevaplar ise gerçekte 2014 yılının ne kadar kötü bir yıl olacağının sinyallerini vermiştir. Bu verilere göre yüzde 66,0 ile Türkiye’de rüşvet ve yolsuzluğa en bulaşık kurum olarak siyaset müessesesi ve siyasi partiler görülmüştür.
Türkiye’de rüşvetin kamu sektöründe son derece ciddi problem olduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 50’dir. Bu grup içinde yargı ve polis ön plana çıkmaktadır. Çıkar gruplarının hükumet veya kamu yönetimi üzerindeki yaptırım etkisinin ise nerdeyse yine yüzde 50 olduğu ortaya konulmaktadır. Bu sonuçlara bakıldığında rüşvet ve yolsuzluk mevcut durumda artık kaçınılmaz görünmektedir.
Transparency International, bu yolsuzluk ve rüşvet batağından kurtulmak için bazı önerilerde de bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla;
- Acilen siyasi etik kanunu çıkartılmalıdır. Kamuda hediye ve bağış alma şartları belirlenmelidir.
- Bütün seçilmiş kişiler mal varlıklarını internet üzerinden kamuoyu ile paylaşmalıdır. Bu her yıl yenilenmelidir.
- Yolsuzluk ve rüşvetle ilgili suçlar dokunulmazlık kapsamı dışında tutulmalıdır.
- Mevcut siyasi partilerin seçimlerdeki finansman yöntemleri yeterince açık olmayıp, izlenmesi güçlükler doğurmaktadır. Seçim kampanyalarının sürdürülmesinde finansman yöntemlerini belirleyici düzenlemeler yapılmalıdır.
- Seçimlerin tamamen bağımsız organizasyonlar tarafından izlenmesi sağlanmalıdır.
Şeklindedir. Bunlar açık, şeffaf ve demokrasi kurallarının işlediği herhangi bir ülkede olması gereken asgari şartlardır. Transparency International aynı zamanda AKP’ye de bir çağrıda bulunmakta bu düzenlemelerin mümkün olan en kısa zamanda yerine getirilmesinin temiz bir Türkiye için gerekli olduğunu ifade etmektedir.
Türkiye’nin rüşvet ve yolsuzluk cenneti haline getirilmiş olduğunu sadece uluslararası kuruluşlar gündeme getirmemektedir. Türkiye Sanayici ve İş adamları Derneği TÜSİAD’da iş dünyası bakış açısıyla Türkiye’de rüşvet ve yolsuzluğu analiz etmiş, yapmış olduğu çalışmasında önemli tespitlerde bulunmuştur. Bu bulgulardan yola çıkarak “Türkiye’de Yolsuzluk var ve Daha da Artacak” yönündeki endişelerini öne çıkartarak kamuoyu ile paylaşmıştır.
TÜSİAD’ın İş dünyasına odaklı bu çalışması rüşvet ve yolsuzluğun işveren kesim üzerinde de önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Deneklerin yüzde 26’sı yolsuzluğun veya rüşvetin oldukça sık olarak işlem gördüğünü söylerken yüzde 33’ü de çok sık olmasa da rüşvetin varlığına işaret etmektedir. Bu araştırmaya göre yolsuzluklar iş hayatında da önemli bir yer tutmakta, en geniş şekilde de inşaat sektöründe yolsuzluk olduğu algısı tespit edilmektedir. AKP döneminde de en çok inşaat sektörünün desteklenmesinin sebebi bu mudur acaba?
Söz konusu bu çalışmada yolsuzluğun varlığından ziyade gelecekteki yolsuzluk ve rüşvetteki gelişme beklentisi dikkatleri çekmektedir. TÜSİAD’ın beklentisi rüşvet ve yolsuzluğun gelecekte artacağı yönündedir. Bu aynı zamanda Türkiye’de genel kamuoyunun da beklentisidir. Zira son 13 yıllık rüşvet ve yolsuzluk endeksine bakıldığında görülecektir ki AKP’nin ilk yıllarında yolsuzluk ve rüşvet endeksi tavan yapmış, şimdide son yıllarda benzer gelişmeler yaşanmaya başlanmıştır. 2003-2004 yılları iktidara merhaba denilen dönem olarak, 2013-2014 yılları belki de iktidara veda dönemi olarak rüşvet ve yolsuzlukların yükselme eğilimine girdiği dönemler olarak dikkatleri çekmektedir.
Son tahlilde özetlemek gerekirse, rüşvet ve yolsuzluk söylentileri/göstergeleri AKP ile yaygınlaşmış, gelişmiş ve bu günkü tabloya ulaşmıştır. Bakanların, Başbakanların yolsuzluk ve rüşvet algısı içinde yer almış olmasına ilişkin kamuoyu algısının canlı olması ise Müslüman bir ülkede utanç duyulması gereken, samimi ve inanan insanları inciten, rencide eden, güven sistemini yaralayıp zaafa uğratan, aynı zamanda da düşündürücü bir durumdur.
Rüşvet ve yolsuzluğa hayır demek için artık vakit gelmiştir. Şimdi rüşvet ve yolsuzluklara bulaşmışlardan kurtulma zamanıdır. Rüşvet ve yolsuzluğun lekesini taşıyanları sandıkta temizlemek ve kirlerinden arınmış temiz bir Türkiye için demokrasi hedefimiz 2015 yılı Genel Seçimleridir.