Ergun Kaftancı
OKURUMUN biri nereden bulduysa telefonumu bulmuş, aradı. Zil çalınca ahizeyi kaldırdım ve “Alo” dememle sitem bombardımanına uğradım…
Sitemler bir kenara…
Aramızda şu konuşma geçti:
-Kardeşim yazıp duruyorsunuz ama memlekette bir şey değişmiyor…
-Ne gibi…
-Ne gibisi var mı kardeşim; adam sanki jinekolog…
-Kim?
-Adam dedim ya; bir gün ahaliyi üç çocuk sahibi olmaya çağırıyor, bir gün dört çocuk, sen de hatırlayacaksın, bir keresinde de beş çocuk yapın dedi yeni evlilere…
-Hatırladım…
-Evlenen çiftin yaşlarını da hatırlıyor musun?
-Nereden hatırlayım kardeşim, orada değildim, evlenenler de tanıdığım kimseler değildi…
-Ben söyleyim, erkek 48, kadın 40 yaşındaydı…
-Eeeee…
-E’si var mı kardeşim; bu çift dört çocuk yapana kadar yaşları 50’yi çoktan aşar, o yaştan sonra buyursun o çocuk yapsın bakalım…
-Kim?
-Jinekolog bozuntusu…
-Bana neden söylüyorsun, ona söylesene…
-Yakalasam söyleyeceğim; şikâyetlerine bak yahu; adam prezervatif kullanıyormuş, kadın doğum hapını çare sayıyormuş, isteyen sezaryen yaptırıyormuş, sana ne be kardeşim, el âlemin şeyiyle ne uğraşıyorsun diyeceğimama yakalayamıyorum ki hazreti bir türlü…
-Yanına git…
-Bırakmazlar ki arkadaş, yanına gazetecilerin bile yaklaşamadığını bilmiyor muyum sanıyorsun…
Arada kardeşim ya da arkadaşım diyen okurumu susturmasam yaylım ateşini sürdürecekti. Aramızda geçen telefon konuşmasını yazacağıma dair söz verdim de telefonu sokak ağzıyla “Ohh be dayı, iyi ki seni aramışım, eyvallah arkadaş” deyip kapattı…
Söz verdiğim gibi bu telefon sohbetini (!) kelime eklemeden ya da çıkarmadan nakletmiş oldum…
Sahi, efendi hazretlerinin üzerine vazife mi insanların çok çocuk sahibi olmasını sağlamak…
Değil ama o edinmiş işte!
* * *
BUGÜNÜN, 12 Eylül darbesiyle gelen günlerden ne farkı var…
Aramızda şu konuşma geçti:
-Kardeşim yazıp duruyorsunuz ama memlekette bir şey değişmiyor…
-Ne gibi…
-Ne gibisi var mı kardeşim; adam sanki jinekolog…
-Kim?
-Adam dedim ya; bir gün ahaliyi üç çocuk sahibi olmaya çağırıyor, bir gün dört çocuk, sen de hatırlayacaksın, bir keresinde de beş çocuk yapın dedi yeni evlilere…
-Hatırladım…
-Evlenen çiftin yaşlarını da hatırlıyor musun?
-Nereden hatırlayım kardeşim, orada değildim, evlenenler de tanıdığım kimseler değildi…
-Ben söyleyim, erkek 48, kadın 40 yaşındaydı…
-Eeeee…
-E’si var mı kardeşim; bu çift dört çocuk yapana kadar yaşları 50’yi çoktan aşar, o yaştan sonra buyursun o çocuk yapsın bakalım…
-Kim?
-Jinekolog bozuntusu…
-Bana neden söylüyorsun, ona söylesene…
-Yakalasam söyleyeceğim; şikâyetlerine bak yahu; adam prezervatif kullanıyormuş, kadın doğum hapını çare sayıyormuş, isteyen sezaryen yaptırıyormuş, sana ne be kardeşim, el âlemin şeyiyle ne uğraşıyorsun diyeceğimama yakalayamıyorum ki hazreti bir türlü…
-Yanına git…
-Bırakmazlar ki arkadaş, yanına gazetecilerin bile yaklaşamadığını bilmiyor muyum sanıyorsun…
Arada kardeşim ya da arkadaşım diyen okurumu susturmasam yaylım ateşini sürdürecekti. Aramızda geçen telefon konuşmasını yazacağıma dair söz verdim de telefonu sokak ağzıyla “Ohh be dayı, iyi ki seni aramışım, eyvallah arkadaş” deyip kapattı…
Söz verdiğim gibi bu telefon sohbetini (!) kelime eklemeden ya da çıkarmadan nakletmiş oldum…
Sahi, efendi hazretlerinin üzerine vazife mi insanların çok çocuk sahibi olmasını sağlamak…
Değil ama o edinmiş işte!
* * *
BUGÜNÜN, 12 Eylül darbesiyle gelen günlerden ne farkı var…
O gün de demokrasi lâftaydı, bugün de lâfta. O gün de özgürlükler yoktu, bugün de yok. O gün de insanlar sorgusuz sualsiz içeri alınırdı, bugün de alınıyor. O gün de işkence yapılıyordu, bugün de yapılıyor. O gün de hırsızlık uğursuzluk vardı, bugün de var. O gün de rüşvet her kapıyı açıyordu, bugün de öyle…
Bugün üstelik askeri anayasa da yürürlükte. İktidar şikâyetçi olduğu darbe ürünü YÖK’ten ve Milli Güvenlik Kurulu’ndan vazgeçmiş değil. Üniversite rektörleri, valiler, emniyet müdürleri o gün darbecilerin adamları arasından seçilip atanıyordu, bugün de AKP’nin yandaşları arasından seçilip atanıyor…
O gün de öğretmenlerin, memurların, işçilerin, öğrencilerin, bilim adamlarının yakasına yapışılıyordu, bugün de yapışılıyor…
Bütün bunlar normal mi!?
* * *
KOMİSYON kararını veremedi, adı yolsuzluk ve rüşvet olayına karışan dört eski bakanın durumu 5 Ocak günü belli olacak…
Tabii son dakikada bir telefon gelmez ve komisyon başkanı toplantı salonunun dışına çağrılarak yeni bir talimatla donatılmazsa…
Daha önce de yazdım, Yüce Divan‘a sevkleri engellense bile beyler kamu vicanında çoktan mahkûm oldular. Çocuklarına ve torunlarına bırakacakları miras da, vurulmasına neden oldukları alınlarındaki damgadan ibaret olacak.
Toplanan ve yolsuzlukla rüşvet sonucu elde edildiği bilinen paralar da iade ediliyor, hem de faiziyle…
“Olamaz” demeyin, burası Türkiye…
Bu ülkenin yakasına yapışan eller, insanların yargı yoluyla değil, yargı dışındaki mekanizmalarla aklanmasını sağlayan AKP’ye aittir.
Dileriz komisyon, dört eski bakanı aklamaya kalkmaz ve Yüce Divan‘a sevkeder.. .
* * *
İŞTE size bir kartal escort itiraf…
AKP yandaşı TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu itiraf etti. Altı yılda kişi başına düşen gelir 10 bin dolara çakılı kalmış…
Kâğıt ataşehir escort üstünde tabii…
Bir adım ileri gitmemiş..
Büyüme de yataymış ve hızı 2.5 civarındaymış…
“Dünyanın bilmem kaçıncı büyük ekonomisiyiz” diye yırtınanlar sussun ve daha fazla yırtınmasınlar.
Hançerelerine Ümraniye escort yazık olur…
Acı gerçeklerden biri de işte bu!