SENECA‘yı okuyordum, “Ekilmeyen kafalardan mahsul alınmaz” saptaması ona ait.
Toprak da öyle değil mi; bol minerali de olsa toprak ekilmedi mi mahsul vermez!
Filozof ve düşünür, aynı zamanda iyi de hatip olan Seneca hem de MS.65’te bakın ne demiş:
-Nereden geldiğinizi unutursanız hayatınız ayaklarınıza dolanır. Beşeri, insan haline getiren hasletlerin önemli bölümü sessizce sizi terkeder.
Kendinizi kaybedersiniz, bir başka insan olup çıkarsınız…
Zaman içinde kaybettiğiniz hasletleri ararsınız ama yeni hırslarınız, hedefleriniz, konumunuz ve etrafınıza yığılan insanlar, eski hasletlerinizi yitirmenize yetmiştir; yitirdiklerinizi geri alamazsınız..
Dolayısıyla kendiniz olmaktan çıkarsınız, düdüğe dönersiniz.
Biliyorum, bir başına kalmak insanın ruhuna fena koyar…
İster istemez, sizi yoldan çıkarmaya çalışanlara sarılırsınız. Etrafınızda yine insanlar olur ama bunlar, nereden geldiğinizi unutmadan önce etrafınızda olanların samimi duygularına eş duygular taşımazlar. Hemen hepsi çıkarı için yanınızdadır…
Onları birbirinden ayıramazsınız…
………………………… …
Bir yandan da rahmetli Nejat Muallimoğlu‘nun Hitabet adlı muazzam hacimli eserini üçüncü kez okuyorum; orada da Edouard Daladier‘in Fransa Başbakanı olarak 1940 yılının 29 Ocak günü radyoda yaptığı konuşmada Fransızlara söylediklerine takıldım.
Daladier o konuşmasında yıkılmak üzere olan –Beş yıl sonra kayıtsız şartsız teslim bayrağını çekti-Hitler’i hedef almış. Führer’in amacının “Efendilerle kölelerden oluşmuş dünya toplumu” yaratmak olduğunu söylemiş.
Yine Daladier‘ye göre Nazizm, propaganda yoluyla beşeri kalbin zayıflığını sömürmek üzerine kurulmuş bir diktatörlük anlayışı, baskıcı ve asla affetmeyen bir yapı!
Fransız Başbakanı’na göre beşeri kalbin zayıflığına iki noktadan giriliyor; ya ırk üzerinden, ya din üzerinden…
Tarihi kurcalayın, bakın daha ne gerçeklerle karşılacak, yakın tarihte nice diktatörün, Hitler‘in, Mussolini‘nin,Salazar‘ın, Stalin‘in Çavuşesku‘nun, Kaddafi‘nin devrilip gittiklerini göreceksiniz!
……………………. …
Daladier kısa süre sonra azledildi, yerine Paul Reynaud başbakanlık görevine getirildi, Nazi orduları Fransa’yı baştan aşağı işgal ettiğinde başbakan Reynaud idi. Halkı silahlı mücadeleye çağırdı ve Fransız Ordusu’nun da sonuna kadar savaşmasını istedi.
Olmadı, doğru dürüst savaşılamadı; Fransa işgal altındaydı, Reynaud azledildi yerine Verdun Savunması‘nın kahramanı Mareşal Petain getirildi.
Petain ırkçıydı, bütün demokratik kurumları kapattı, diktatörlüğünü ilan etti.
Bu dönemde Fransız Ordusu, milislerle birlikte derlenip toparlandı ve Alman ordularının karşısında cepheler açarak direniş çıtasını yükseltti ama Alman orduları, kayıtsız şartsız teslim bayrağını çekince de Mareşal Petainazledildi ve yargılanıp bir adaya sürüldü…
Petain başbakan iken Fransa’ya hakim gibi görünüyor ve halkına “Bana güvenin” diyordu ama halk, diktatörlüğe karşı çıktığı için Mareşal‘e zerre kadar güven beslemiyordu.
Tarihi kurcalayın, bakın daha ne gerçeklerle karşılacak, yakın tarihte nice diktatörün, Hitler‘in,Mussolini‘nin, Salazar‘ın, Çavuşesku‘nun, Kaddafi‘nin devrilip gittiklerini göreceksiniz!
Toprak da öyle değil mi; bol minerali de olsa toprak ekilmedi mi mahsul vermez!
Filozof ve düşünür, aynı zamanda iyi de hatip olan Seneca hem de MS.65’te bakın ne demiş:
-Nereden geldiğinizi unutursanız hayatınız ayaklarınıza dolanır. Beşeri, insan haline getiren hasletlerin önemli bölümü sessizce sizi terkeder.
Kendinizi kaybedersiniz, bir başka insan olup çıkarsınız…
Zaman içinde kaybettiğiniz hasletleri ararsınız ama yeni hırslarınız, hedefleriniz, konumunuz ve etrafınıza yığılan insanlar, eski hasletlerinizi yitirmenize yetmiştir; yitirdiklerinizi geri alamazsınız..
Dolayısıyla kendiniz olmaktan çıkarsınız, düdüğe dönersiniz.
Biliyorum, bir başına kalmak insanın ruhuna fena koyar…
İster istemez, sizi yoldan çıkarmaya çalışanlara sarılırsınız. Etrafınızda yine insanlar olur ama bunlar, nereden geldiğinizi unutmadan önce etrafınızda olanların samimi duygularına eş duygular taşımazlar. Hemen hepsi çıkarı için yanınızdadır…
Onları birbirinden ayıramazsınız…
…………………………
Bir yandan da rahmetli Nejat Muallimoğlu‘nun Hitabet adlı muazzam hacimli eserini üçüncü kez okuyorum; orada da Edouard Daladier‘in Fransa Başbakanı olarak 1940 yılının 29 Ocak günü radyoda yaptığı konuşmada Fransızlara söylediklerine takıldım.
Daladier o konuşmasında yıkılmak üzere olan –Beş yıl sonra kayıtsız şartsız teslim bayrağını çekti-Hitler’i hedef almış. Führer’in amacının “Efendilerle kölelerden oluşmuş dünya toplumu” yaratmak olduğunu söylemiş.
Yine Daladier‘ye göre Nazizm, propaganda yoluyla beşeri kalbin zayıflığını sömürmek üzerine kurulmuş bir diktatörlük anlayışı, baskıcı ve asla affetmeyen bir yapı!
Fransız Başbakanı’na göre beşeri kalbin zayıflığına iki noktadan giriliyor; ya ırk üzerinden, ya din üzerinden…
Tarihi kurcalayın, bakın daha ne gerçeklerle karşılacak, yakın tarihte nice diktatörün, Hitler‘in, Mussolini‘nin,Salazar‘ın, Stalin‘in Çavuşesku‘nun, Kaddafi‘nin devrilip gittiklerini göreceksiniz!
…………………….
Daladier kısa süre sonra azledildi, yerine Paul Reynaud başbakanlık görevine getirildi, Nazi orduları Fransa’yı baştan aşağı işgal ettiğinde başbakan Reynaud idi. Halkı silahlı mücadeleye çağırdı ve Fransız Ordusu’nun da sonuna kadar savaşmasını istedi.
Olmadı, doğru dürüst savaşılamadı; Fransa işgal altındaydı, Reynaud azledildi yerine Verdun Savunması‘nın kahramanı Mareşal Petain getirildi.
Petain ırkçıydı, bütün demokratik kurumları kapattı, diktatörlüğünü ilan etti.
Bu dönemde Fransız Ordusu, milislerle birlikte derlenip toparlandı ve Alman ordularının karşısında cepheler açarak direniş çıtasını yükseltti ama Alman orduları, kayıtsız şartsız teslim bayrağını çekince de Mareşal Petainazledildi ve yargılanıp bir adaya sürüldü…
Petain başbakan iken Fransa’ya hakim gibi görünüyor ve halkına “Bana güvenin” diyordu ama halk, diktatörlüğe karşı çıktığı için Mareşal‘e zerre kadar güven beslemiyordu.
Tarihi kurcalayın, bakın daha ne gerçeklerle karşılacak, yakın tarihte nice diktatörün, Hitler‘in,Mussolini‘nin, Salazar‘ın, Çavuşesku‘nun, Kaddafi‘nin devrilip gittiklerini göreceksiniz!
* * *
BİR de kısa lâfım var…
Cumhurun başı, başvuru üzerine seçilme barajını sorgulayacak olan AYM’ye karşı çıktı…
AYM, barajı ya yüzde 10’da bırakacak, ya da demokratik gelişmesini tamamlamış ülkelerdeki baraj düzeyine çekecek…
Bu nedenle AYM ile Haşim Kılıç’a yüklendikçe yükleniyorlar…
En baba yüklenmeyi ise Cumhurun başı yaptı, AYM’nin milli iradenin üzerinde olamayacağını işaret ederek“Baraj indirilirse tanımayız” dedi…
Dikkat buyrun, bunu bir partili değil, tarafsız ve hukuku sahiplenmesi, anayasaya ve anayasal kurumlara bağlı olması gereken Cumhurun başı söylüyor…
Hukuk, yargı ve adalet denildi mi kafasındakinden başkasını tanımayan bir siyasal yapıyla karşı karşıyayız…
Şu nokta açıklık kazansın; Haşim Kılıç AYM adına “Egemenlik bizde” demiyor ki, sadece hukuksuzluğu ortadan kaldırıp Türkiye’yi bir hukuk devleti haline getirme görevini yaptıklarını ifade ediyor.
Türkiye’nin hukuk devleti haline getirilmesine karşı çıkmak, anayasaya ve hukuka karşı çıkmak değil mi!?
Hukukun, siyasal çıkarına dokunduğunu gören elbet de Kılıç’a da yüklenir, AYM’nin kararlarını da tanımaz…
Ne garip değil mi, durmadan da hukuk diye yırtınırlar!