Ne yapalım ki, tekkelerdeki “rahle-i tedrisat” ile bazı şeyler öğrenilemiyor. Bu işin mutlaka ilk-orta-lise-yükseköğrenim gibi merdivenleri vardır. 12 yıldan beri şunu gördük ve seçimlerde de onayladık ki, milleti tanımadan devlet idaresi mümkün değildir. Ne kadar Müslüman olursa olsun, yekpare bir “İslâm Milleti” olamayacağı gibi dinî akidelerin dışında beraberlik sağlanması mümkün olmayan bir “İslâm Ümmeti” de, en azından sosyolojik yönden izaha muhtaçtır ve üzerinde mutabakat hasıl edecek bir tarifi yoktur. Her şeyden evvel, siyaset tarafından kullanılan farklı “mezhep” anlayışları ve farklı dinî cereyanlar buna engeldir. Hatta bu hususta terörü kaide olarak benimsemiş İslâmi örgütlerin bile belli bir fikir tabanında anlaştıkları söylenemez. Bunun sebepleri nedir, neye böyledir? Siyaset ne kadar engel olmaya çalışırsa çalışsın Müslümanların bu düğümü çözmeleri ve ondan sonra devlette ahkâm kesmeleri ancak o zaman mümkündür.
Ne yaparsanız yapınız her Müslüman milletin, dini anlayış ve kavrayışlarında mutlaka farklılık vardır. Meselâ Araplarda ve Farslarda mezhep telâkkileri, daima öndedir. Araplar, İslâm öncesi sosyal hayatlarını da İslam’a dâhil etmişlerdir; meselâ kadınlar hakkında düşündükleri katiyen Türklere benzemez ve Türklerin daima çanta gibi yanlarında taşıdıkları “Hatun” düzenini İslâm’a aykırı görürler. Ters ilişki ve hemcinsle beraberlik ne kadar Yahudi icadı olursa olsun, bir Fars müktesebatıdır ve hâlâ onların etkisinde kalan coğrafyada âdeta meşru gibidir. Fakat Türklerde böyle şeyler katiyen bahis konusu değil ve Cengiz Yasaları’nda böyle insanlar hemen öldürülür. Fakat Fars etkisinde kalan eski Samanoğlu (Tacik) ve Hint coğrafyasında, sadece hanedan ölçeğinde Babür misalinde olduğu gibi “erkek sevgili” geleneğinin varlığı iddia edilmektedir. Dolayısıyla Türklerde, İslâm öncesi geleneklerde böyle bir şey olmadığı için İslâmi devirlerde de, halk arasında yaygınlığından katiyen bahsedilemez.
Şunu mutlaka kabul etmeliyiz ki, milletlerin daha evvelki inançlarını bir türlü ortadan kaldıramıyorsunuz. Kültür-Sosyal Hayat-Tarih-Dil-Edebiyat-Demografi her zaman yeni görüş ve inançlar üzerinde hâkimiyet sağlıyor. İşte millet dediğimiz şey de, bundan ibarettir ve ana kaideler aynı kalmak kaydı ile her milletin birbirini tutmayan, fakat sosyolojide bir bütünlük arz eden İslâmi anlayışları da mutlaka farklıdır. Bugün için devlet hayatımızın milletle örtüşmemesini ancak böyle izaha kavuşturabiliriz. ”Müslüman olsun da isterse taştan olsun” şeklindeki bir anlayış bu sebeple devlet hayatımızı da çıkmazlara sürükler.
Evvelki gün bir İran yazısı yazmıştım; birkaç saat yazı üzerinde duran ve editör tarafından inceliği görülmeyecek kadar gizlenmiş olan devlet menşeli haritada, İran hududumuz tamamen sarıya boyanarak, bu sarı boyalı yerlerin “Kürt” olduğu yazılmıştır. Üstelik Türkmenistan’ın güneyinde, İran’da kalan ve kendilerine “Türkmen Sahra Türkmenleri” denen bölgede aynı şekilde Kürt addedilerek sarıyaboyanmıştır. Bugün tamamen dini bir rejim olan İran’da, bu bölgeler yeşil renklerle “Azerbaycan Türkü ve Türkmen Sahra” diye adlandırılırken bizim devlet rezaletinin şemailine bakınız. Devletle ne ilgisi vardır, diye düşünmeyin; çünkü bizimkiler İran haritalarından değil ABD haritalarından uyarlıyorlar ve bu haritaların hepsi resmi kaynaklardan çıkmaktadır.
Öyle ya, Türkiye’de bir Kürt milliyeti oluşturmaya sayı yetmiyor; bu sebeple Alevileri ilâve etmeye çalışıyorlar ama o da tutmuyor. İstiyorlar ki, Kürtlere acıyalım da bütün “Doğu ve Güney Doğu Anadolu”yu peşkeş çekelim. Ne de olsa onlar da Müslüman; biz bunu aramıyor muyuz? Dünyayı da Kürt etseniz bizim bugünkü devlet anlayışımızın gıkı çıkmaz.
ABD, İngiltere’nin üzerine 65 senedir uğraşıyor da, Irak’ta bir Kürt Devleti başarabildi mi? Barzani Irak Kürtleri arasında maalesef azınlık; esas çoğunluk Soranî Kürtleri denilen Talabani’nin elindedir. Fakat şimdi Talabani bay-pas edildi. Bir misâl olmak üzere, Irak Birleşik Parlamentosunda Kerkük Vilâyeti’nden 6 Soranî vekil olduğu halde, Barzani’nin tek vekili vardır. Yani örgütsel anlamda dahi bizim Kürtleri hiç Barzani ile yan yana koyabilir misiniz?
Milletimizin bunları anlaması ve devletinin kendinden ne kadar uzaklaştırıldığını mutlaka görmesi lâzımdır. Türk insanı hangi makamda olursa olsun devlet ile bu kadar oynanmasına ve millete yabancılaştırılmasına izin vermemelidir.
Sağlıcakla kalın.