Ergun KAFTANCI
OLAYLAR üst üste geldiği için ülkenin gündemi bir türlü temizlenmiyor, değişmiyor. Ak Saray‘ın maliyetine dönük, sağlıklı bir rakam açıklanmadı. Bu nedenle o kâşane hâlâ konuşuluyor ve gündemden düşmüyor…
Aynı alanda bulunan Gazi Orduevi‘ne göz dikilmesi de çok konuşulan bir konu. Kâşanenin doğuya bakan cephesine yakın alanda yapılması planlanan 250 odalı ek saray ise günlerdir dillere perseng oldu.
MHP Milletvekili Seyfettin Yılmaz bu defa, çok garipsenecek bir durumu gündeme taşıdı. Ondan öğreniyoruz; Tayyip Bey’in rüyet alanına girdiği için Orman ve Su İşleri Bakanlığı memurlarına ait lojmanlar yıkılmak üzere boşaltılmış ama vazgeçilmiş, binada restorasyon başlatılmış.
Bütçe görüşmeleri sırasında Yılmaz, konuya ilişkin olarak Bakan Veysel Eroğlu‘na “O binada Sayın Erdoğan’ın balıkçısına ve İstanbul’daki kebapçısına yer hazırlandı mı” diye sordu, tabii henüz bir yanıt alamadı…
Eroğlu’nun Tayyip Bey‘in belediye başkanlığı döneminde su ve kanalizasyon işleriyle meşgul olan İSKİ‘nin başında bulunduğunu da ayrıca hatırlatırım. Adam hâlâ su işleriyle uğraşıyor; ek olarak da köküne kibrit suyu döktükleri ormanlara bakıyor, sözüm ona ülkenin florasını yani bitki örtüsünü sahipleniyor.
Memurlarını kış günü evlerinden, beyefendinin rüyet sahası açılsın ve balıkçısıyla kebapçısı da elinin altında olsun diye çıkaran bir bakandan elbet de ülke fazla bir hizmet bekleyemez. Bakan bey, cumhurun başına hizmeti, ülkeye hizmetten de önde tutuyor. Yeni Türkiye’de, hizmet anlayışı demek ki böyle…
Unutmadan Seyfettin Yılmaz Bey‘den rica ediyorum; Eroğlu’na sorsun bakalım, o binada özel berber ve özel terzi için de yer ayrılmış mı…
Özel hamamı da sormayı unutmasın!
* * *
DEVLET ricalinin rahatı, huzuru ve itibarı (!) için binlerce lira harcanırken halkın halini soran çıkmıyor. İşsiz ve aşsız muazzam bir nüfusun, çaresizlik içinde kıvrandığını kimse görmüyor…
Tok açın derdini anlasa…
İktidar mensupları, üç maymundan farklı olur…
…………………………
Paraya sıkışan devlete akar sağlamak için, bedelli askerlik konusunu yeniden ve acilen gündeme getirenler,israfa dur deselerdi bedelliden gelecek paraya ihtiyaç duymazlardı. Paraya taallûk eden yığınla sorun da elde avuçta ne varsa onunla, belki hemen değil ama peyderpey ortadan kaldırılabilirdi.
Memur, işçi, emekli, çiftçi, esnaf ekonomik sıkıntıdayken maaşlarının iyileştirilmesini isteyen ve “Aldığımız paralar yetmiyor” diye yakınan vekillere, terbiyemiz izin vermediği için yuh çekemiyoruz…
Şimdi de yılda 30 bin lira olarak ayrılan telefon paralarını almak istiyorlar. Halen her vekilin yıllık telefon gideri olan 30 bin lira Meclis tarafından ödeniyor. Vekiller işte bu paraya göz dikti; paranın ceplerine girmesini öneriyorlar; az telefon konuşması yaparak paranın kalan kısmıyla maaşlarını takviye edecekler…
Vekil uyanıklığı!
Meclis’te beklemede olan bir de Milletvekili Yasa Tasarısı var. Telefon parası konusu da bu tasarının içerisinde. Tasarı kanunlaşırsa vekiller yeni imkânlara kavuşacak; mesela, cankurtaran ya da itfaiye araçları gibi trafikte geçiş üstünlüğü elde edecekler. Yurttaş yani asil trafikte boğuşurken vekilleri yollarda su gibi akıp gidecek.
Tasarıda ayrıca eski ve emekli vekillere kırmızı pasaport verilmesi
konusu da var. Milletvekilleriyle eski vekillere, dışarıdan atanan bakanlarla bunların eşlerine ve ergin dahi olsalar öğrenimi devam eden çocuklarına, 25 yaşını bitirene kadar diplomatik pasaport verilmesi de mümkün olacak.
Kırmızı ya da diplomatik pasaport da, saltanat sürmenin gereklerinden biri olmalı…
……………………. ……….
Bitmedi; eski yeni ya da emekli vekillere “Süresiz silah bulundurma ve taşıma ruhsatı” da verilecek…
Böylece beyler de “Gündüz külahlı, gece silahlı” kategorisine dahil olacak…
Eeee, kabadayılıktan vazgeçmeyen adamın Yeni Türkiye‘sinde vekillere de bu yakışır!
* * *
14 ARALIK Operasyonu’ndan bir şey çıkacağı kanısında değilim. Zira şüpheliler, silahlı terör örgütü kurmakla suçlanıyor ama bu suçu işlediklerini kanıtlayacak ortada ne delil var, ne fiil!
Gözaltına alınanların üzerlerinden, bırakın silahı ve el bombasını, tırnak çakısı bile çıkmadı…
Bence operasyon göstermelik; açıkçası, gözdağı vermeyi amaçlamış bir tasarruf. O nedenle altından başka bir şey çıkmayacak diye düşünüyorum…
Olay, Said-i Nursi‘ye merbut fakat şeyhin söylemlerini farklı yorumlayan iki cemaatin kavgasından kaynaklanıyor.
Vaktiyle nurcu Fethullah Gülen ile nurcu Mehmet Ali Doğan birbirlerinin varlığını fazla bulmuş olmalılar ki kapışmışlar. Gülen’in müritleri şikâyet edince Doğan yakalanmış, yargılanmış ve hapis yatmış…
İlgiçtir, o süreçte AKP ağırlığını, daha sonra ortak olacağı ve paralel devlet olmasına olanak tanıyacağı nurcu Gülen‘den yana koymuş…
Kankalık bozulunca da nurcu Gülen cemaati tarafından nurcu Doğan cemaatine yapılanlar yeniden gündeme gelmiş…
Gülen’i hedef alan 14 Aralık Operasyonu şimdi Doğan’ın yani “Tahşiyeci cemaat”inin lehine tezgâhlanmış oluyor…
Bu gelişmenin dikkate değer yanı, AKP iktidarının Gülen cemaatinin yerine, Tahşiyeci cemaatini ikame etmesi…
Yaşanan bu!
………………………… .
Çok yazıldı çizildi ama olsun, bir de ben tekrarlayım…
Silivri’deki yerleşkede yargılanan askerlerin, gazetecilerin, bilim adamlarının, yazarların bir kumpasa kurban gittiğini, yanılmıyorsam cemaati işaret ederek ilk açıklayan da Tayyip Bey‘di.
Her iş olup bittikten sonra, yani masum insanlar aylarca özgürlüklerinden mahrum bırakılıp mesleklerinden edildiklerinde gıkı çıkmayan ve ipleri çekilmek istenen insanları vatan hainliğiyle suçlayan iktidar, bile bile bu kumpasın taraflarından biri olmuştur.
Ve…
Asla bağışlanmayacak ifadelerle tarihe geçmiştir…
“Biz yapmadık” diye ne kadar debelenip dururlarsa dursunlar nafile!
Yadsınamayacak gerçeği herkes gördü; her şeyi kafa kafaya verip, el ele tutuşarak yapmadılar mı!