Ergun KAFTANCI
DEVŞİRME dil başlıklı yazımda 180 üniversitemiz olduğunu yazmıştım, o rakam yanlışmış, meğer üniversite sayımız 196 imiş…
Her gün bir üniversite mi açılıyor ne…
Bu artışa yetişmek mümkün değil; ben bu satırları yazarken sayı 200’e erişmiş olabilir…
Dünya üniversiteleri sıralamasına giren üç üniversitemiz var; listede başka Türk Üniversitesi yer almıyor. Anlaşılan bilimsel düzey açısından ancak üçü, yabancı üniversitelerle boy ölçüşebilir düzeyde; geri kalanının bilimsel düzeyi düşük ki adları listede yok…
Her gün bir üniversite mi açılıyor ne…
Bu artışa yetişmek mümkün değil; ben bu satırları yazarken sayı 200’e erişmiş olabilir…
Dünya üniversiteleri sıralamasına giren üç üniversitemiz var; listede başka Türk Üniversitesi yer almıyor. Anlaşılan bilimsel düzey açısından ancak üçü, yabancı üniversitelerle boy ölçüşebilir düzeyde; geri kalanının bilimsel düzeyi düşük ki adları listede yok…
Neredeyse düz lise kadar üniversitemiz var.
………………………… ..
Değişik fakültelerden mezun olmuş, yasal prosedüre uygun biçimde başvurmuş, sınava girmiş, kazanmış fakat bir türlü atanmamış insanlar, sık aralıkla gösteri yaparak işsiz bırakılmayı protesto ediyor.
Sokaklarda ya işsizler var, ya terör çetesinin piçleri; ülke panayır gibi…
Atanmayan öğretmenler dahil, devletten iş bekleyen akademik kariyer edinmiş yurttaş sayısının 300 bine dayandığı söyleniyor. Korkunç bir rakam!
Adamın biri de bu konuya değinirken, “Birçok dalda fazla adama ihtiyaç yok, üniversitelerde kontenjanlar ihtiyaca göre ayarlanmalı”
diyor.
Bu biraz da, “Herkes üniversiteye gitmek zorunda değil” anlamında bence…
Bu kadar çok üniversite açmamak gerektiğini söyleyen de bu adam; konuyu dillendirirken, memlekette 196 üniversite açan iktidara mensup olduğunu unuttu mu acaba!?
Üniversite sayısını eleştirdiğini yukarıdaki duyduysa, yandı gülüm keten helva; adamı topa tutarlar, belki de partiden şutlarlar…
Fakültelerden her yıl yüzlerce öğrenci mezun oluyor. Bunların hayata atılmasına zımnen karşı çıkan bu AKP’li, devletin kapısının da yüzlerine kapatılmasından yana olduğunu ima ediyor. Üzüm mü yiyor, bağcıyı mı dövüyor belli değil…
Aynı adam, “Çok üniversite var” diyerek yakınırken diline imam hatip sayısının çokluğunu da dolayabilirdi. Anlaşılan sıkmadı ki o konuya değinmedi. İşsiz üniversitelileri gündeme getirdiği kadar, imam olup da atanmayan ve işsiz kalan gençlerin çığlıklarını duymazdan geldi.
Yapmadı; herhalde konuştuğu için verilecek cezadan, imam hatip konusuna değinmeyerek kurtulmayı planladı…
Kabadayılık -Bildiğime göre söylüyorum- bu kadar yapılmaz, sonuna kadar yapılır!
* * *
BİR yandan torpilliler devlet kurumlarına yerleştiriliyor, bir yandan yüzlerce insan cemaat yanlısı denilerek memuriyetten uzaklaştırılıyor. Gelişmiş ülkelerde bu kadar yoğun bir “Görevlendirme ve azletme” trafiği yoktur sanıyorum…
Fotokopi Sadrazam’ın takdirini kazandığı için önce Dışişleri Bakanlığı’na alınan ve elçi yapılarak memuriyete ayak bastırılan Suudi sakallı zatın adı İbrahim Kalın; bu zat daha sonra Başbakanlık müsteşar Yardımcılığı görevine atanmış, oradan da beyefendi tarafından Ak Saray‘da konuşlanan
Cumhurbaşkanlığı’nın sözcülüğüne getirilmiş; hâlâ o görevde!
Arkadaşın, Suudi Arabistan’dan edindiği bursla Malezya’da, tıpkı fotokopi Sadrazam gibi ihtisas yaptığı, sonra da CİA’da raportör olarak göreve başlatıldığı da biliniyor…
CİA malûm, Amerikan Haberalma Teşkilâtı; orada iyice piştiği anlaşılınca bizimkilerin gözüne giriyor, hepsinin gönlünde taht kuruyor.
Kalın‘ın internete düşen özgeçmişinde yığınla iddia var; hangisi, ya da ne kadarı yanlış, ne kadarı doğru bilemem…
Sadece şunu görüyorum; devlet, Osmanlı devletinde olduğu gibi liyakat erbâbından çok, liyakatsiz yandaşlarına devletin kapılarını açıyor!
Bu devşirme anlayış, maalesef imparatorluk çökene kadar sürmüştür, onu da anımsatayım!
* * *
ANAYASA Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç mart ayında emekli olacak. O nedenle iktidar gözünü AYM’ye dikti. En geç iki ay zarfında yargıçlar, mahkeme başkanını seçecek. İktidar, AKP’ye yakın birinin başkan olması için şimdiden kulise başladı.
Keza aynı tarihlerde Yargıtay’da da seçim var. Görev süresi dolan başkanın yerine yeni bir ismin seçilmesi lâzım. Orada da iktidar kulis yapıp duruyor. AYM ve Yargıtay başkanlıkları AKP’ye yakın olursa hukuk da AKP’nin kafasında şekillenen hukuk olur, kuş beyinsiz kafalarında bu hesabı yapıyorlar…
AYM seçiminden önce süresi dolan bir üyenin yerine cumhurun başı atama yapacak. Yeni ismin de AKP’ye yakın olacağı kuşkusuz. Halen altı üyenin AKP yanlısı olduğu iddia ediliyor, bu sayı 7’ye çıkarılabilir…
Ülkede hukukun egemen olmadığını gösteren onlarca uygulamadan birini, bu seçimler ve atamalar oluşturacak. Polisi, savcı ve yargıç yapan yeni yasa da geldi, “Makul şüphe” baş köşeye oturtuldu ve uygulama da başladı.
Yargıyı şekillendirme gayretlerinin mecmuu ,AKP’nin hukuk anlayışını gösteriyor değerli okurlar…