GEÇEN pazartesi günü haberi Yeniçağ gazetesinin portalından okudum. Çok ama pek çok üzüldüm. Bir süredir hastanede tedavi görmekte olan yazar ve edebiyatçı Âfet Ilgaz Muhteremoğlu Hanımefendi vefat etmiş ve aziz naaşı Sümbül Efendi Camii’nde kılınan öğle namazından sonra Yedikule Asri Mezarlık’ta toprağa verilmiş…
Âfet Ilgaz Hanımefendi bir süreden beri Yeniçağ gazetesinde yazıyordu. Yakınlarının ifadesine göre, tarihi bir roman üzerinde de çalışmalar yapıyordu. Ömrü vefa etmedi ve yeni eserini tamamlayamadı; söylenenlere göre çalışmalarını yarılamıştı… Ilgaz’ın 1993 yılında yayınlanmış “Yol” adlı bir romanı olduğunu maalesef vefatı üzerine öğrendim. Nasıl oldu da“Yol” ile tanışamadım bilemiyorum. Merhumenin vefatını ve toprağa verildiğini geç öğrendiğim için de kızgınım. Cenazesine katılan o kadar dost isimden biri, telefon açıp acı haberi veremez miydi… Etrafımdaki dostlarla, lakayıt tutumları yüzünden yavaş yavaş küseceğim. Onlardan biri de can kardeşim Nazif Okumuş. Telefonumu biliyor, açıp Âfet Hanımefendi’nin ahret yolculuğuna çıktığını söyleyemez miydi? Prof. Mustafa Erkal ve edebiyatçı yazar Mehmet Nuri Yardım ile burnu kafdağında olduğu söylenen BİK Genel Müdürü Mehmet Atalay ve Ilgaz’ı son yolculuğunda yalnız bırakmayan diğer dostlar, telefon numaramı bilmedikleri için mazurdur; onlara küsmüş değilim, bunu da açıklamak istiyorum… Merhume ile yaşıttık… Gün itibarıyla bendenizden altı ay büyüktü, Ezine’de dünyaya gelmişti. Çapa Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümümezunuydu, İhtisası ise Felsefe ve Klasik Diller üzerineydi… Rahmet duallarımızda artık Âfet Ilgaz Hanımefendinin de yeri var. Allah’ın rahmeti üzerine olsun, kabri nurla dolsun. Onun engin bilgisini ve kaleminden dökülen hikmetleri özleyeceğiz; özledikçe de yazdıklarını usanmadan defalarca okuyacağız… …………………………. DERKENAR: Âfet Haımefendi’nin vefatına ilişkin haberi okurken aklıma geldi; haber portalları yayımladıkları haberlerin altına ya da üstüne tarih koyarsa iyi olur. Okur olayın ne zaman meydana geldiğini, yeni mi eski mi olduğunu kolayca anlar. Herhalde Yeniçağ, bu noksanı giderecektir… * * *
DOST geçinen ve çıkarı boyunca bizi gülücüklerle istikbal etmeye özen gösteren insanlara da bu vesileyle serzenişte bulunuyorum. Başladığında “Dostluğumuz pazara kadar değil, mezara kadar” diyerek gösteri yapanlar şimdi nerede?
Hatır dahi sormuyor, Allah’ın selâmını verip almıyorlar…
İnşallah dost kazığı yemenin acısını tatmazlar!!
* * *
TAYYİP Erdoğan cumhurun başı olarak anayasanın 104. maddesine uymuş mudur?
Beştepe’deki sarayda topladığı Bakanlar Kurulu’nu bu maddede yer alan “Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir” hükmüne uygun davranmışsa mesele yok, uymuştur; ancak Bakanlar Kurulu’nu yönetmiş, yönlendirmiş ve başbakanlık makamını yok sayarak başkanlık sistemine geçişin ilk adımlarını atmışsa o takdirde anayasayı çiğnemiş sayılır…
Bu durumda da kendisine, ettiği yemini hatırlatmak gereği ortaya çıkar…
13 danışmanı Erdoğan‘a, 104. maddenin kendisine tanıdığı yapabileceği işlerin neler olduğunu bir kez daha anlatmalıdır; hem de geniş biçimde…
Hükûmet sözcüsü Bülent Arınç bu tür toplantının rutin hale getirilmeyeceğini, sadece Erdoğan’ın talebiyle birkaç kez daha yapılabileceğini açıkladı. İnşallah öyle olur ve anayasanın 104 maddesine ters düşen bir uygulama, gelenek haline getirilmez.
Edilen yemine de sadakat gösterilmiş olur!!
………………………..
Tasmalı basının dışında kalan özgür basın, Saray’daki toplantıya “Saray Kabinesi” ya da “Divan-ı Hümayun”adını yakıştırdı ve padişahlık kurumunun geri gelmek üzere olduğunu ima eden başlıklar kullandı…
Aynı akşam iktidar beslemesi televizyon kanallarında, üzerlerinden yalakalık akan ağızları dinledik. Bunlar, Beştepe’deki toplantıya “Devlet-i Hümayun” yakıştırması yapılmasından zerre kadar rahatsızlık duymadıklarını laik cumhuriyet düşmanlığı yaparak gösterdiler…
Gidi padişahçılar sizi…
…………………………
Bu toplantı, Erdoğan’ın adım adım başkanlık sistemine -Padişahlığa-yürüdüğünü gösteriyor. Bu yürüyüşe önünde sonunda milletimiz, mutlaka dur diyecektir!
* * *
DİVAN-ı Hümayun toplantısında sadrazamın suratının ne kadar asık olduğunu görmediniz mi!? En kızgın halinde bile yüzünden gülücükler eksik olmayan sadrazam hazretlerinin, toplantı boyunca suratından düşen bin parçaydı…
Umutsuz, korku dolu ve endişeli bir hali vardı.
Toplantıdan önce de cumhurun başı, sadrazamla özel olarak görüşmüştü.
Yorumculara bakarsanız sadrazam o görüşmede zılgıtı yemişti; söyleyecek bir şey de bulamamış ve fırçalanınca da küsmüştü…
Sadrazamın ekranlara birkaç saniye için getirilen görüntüsü, bu tür yorum yapanları doğrular mahiyetindeydi…
Pazartesi toplantısında Erdoğan’ın bakanları, “Genel Kurul’da dört bakan arkadaşa sahip çıkılsın, Yüce Divan yolu mutlaka kesilsin” diyerek uyardığı da tekzip edilmeyen iddialar arasında yer aldı…
Bu satırlar yazıldığı sırada Genel Kurul’da oylama henüz başlamamıştı…