MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun partilerini hedef alan açıklamalarına tepki gösterdi. Davutoğlu’nun başbakan olalı beri kendinde olmadığını savunan Yalçın, “Âdeta haşhaş çiğnemiş, captagon almış gibi kelam etmektedir. Rakip siyasi partilerin liderlerine bonzai kabilinden lakaplar takmaya çalışan Davutoğlu’na bu yüzden Haşhaşin Ahmet veya Captagon Ahmet sıfatı daha çok yakışmaktadır.” dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. E. Semih Yalçın, “Tayyip Erdoğan ve taklidi Ahmet Davutoğlu, son günlerde yaptıkları konuşmalarla büyük çamlar devirmektedir. Bu konuşmalardan birinde siyasi rakipleri için “Bunlar inşaata bekçi bile olamazlar.” diyen Tayyip Erdoğan, kendi fikir ve duruş perişanlığını ele vermiştir. Bulunduğu makam kendisine beş numara bol gelmektedir. Rakiplerimi sözle alt edeyim derken kendisi alta düşmektedir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun son beyanlarına cevap veren Yalçın şunları kaydetti: “MHP olarak şimdiden uyarıyoruz: Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı görev ve yetkilerini aşarak yani Anayasa’yı çiğneyerek açık açık AKP’ye oy istemesi, rejim bunalımına kapı aralamaktadır. Sistem bu zorlamayı kaldırmayacak ve kilitlenerek devlet çarkının işlemez hâle gelmesine yol açacaktır. Tayyip Erdoğan’ın sistemi tıkaması yüzünden ortaya ciddi bir rejim buhranı çıkacaktır.”
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. E. Semih Yalçın, “Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu arasındaki usta çırak ilişkisi, Türkiye’yi ciddi bir rejim bunalımına doğru sürüklemektedir. Özellikle Erdoğan yasa, hukuk, nizam ve değer namına ne varsa yıllardır ayaklar altına alıp durmaktadır. Halkın bütün kesimlerinin temsilcisi olması gerekirken cumhuru kendisine destekleyenler ve desteklemeyenler diye ikiye ayırmakta, kendi zihniyetini benimsemeyenleri bilerek ve isteyerek ötekileştirmektedir. Hâlâ bir siyasi parti lideri gibi sağa sola sataşmakta, siyasi partilerin sözcülerine laf yetiştirmektedir” dedi.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun son beyanlarına cevaben” yazılı basın açıklaması yapan Yalçın şunları kaydetti:
“Erdoğan, son zamanlardaki hemen her konuşmasında “İktidar partisine 400 milletvekili verin onlar da başkanlık sistemini getirsinler.” demektedir. Oysa buna ne yetkisi ve ne de hakkı vardır. Bir siyasi partiye oy isteme cüretinde bulunması, Türkiye’de bizzat cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden bu zatın marifetiyle hukukun ayaklar altına alındığının delilidir.
Erdoğan’ın hayata geçirmeye çalıştığı sistemin yeryüzünde bir benzeri veya örneği yoktur. Sık sık gönderme yaptığı Osmanlı döneminde de parlamento açıldıktan sonra Erdoğan’ın özlemini duyduğu tek adam zihniyetini çağrıştıran tek misal görülmemiştir. Hatta 1909’dan sonra padişahın yetkileri sınırlandırılmıştır. Son iki Osmanlı padişahının konumu da cumhurbaşkanı düzeyindedir. Meclisin kendi başkanını seçme yetkisini uhdesine aldığı bir oturumda Sinop Mebusu Yusuf Kemal Bey (Tengirşenk) “Millî hakimiyetimizi veremeyiz.” diye bağırdığında 1909 yılının Ağustos ayıdır.
Osmanlı parlamentosu, AKP tasallutu altında bulunan bugünkü TBMM’den daha demokrat bir atmosferde işlev görmüştür. Üstelik halk da aydınlar da parlamentolu hayatı çabucak benimsemiş, millî hâkimiyetin yansımalarından memnuniyet duymuşlardır. Osmanlı dönemini millete olduğundan farklı anlatan AKP zihniyetinin istediği, 1909 öncesidir. Yirmi birinci yüzyılda Türkiye’de egemen olan bu kafa yapısı, gericilikten daha beter ve ilkel bir saltanat özleminin ürünüdür.
SİSTEM BU ZORLAMAYI KALDIRMAZ
İnkâr edilmez bir gerçektir ki dikta rejimi bu milletin mayasına uymamaktadır. Başkanlık rejimini Türkiye’ye yerleştirmemekle suçlanan Atatürk’ün parlamenter demokrasiyi ve kuvvetler ayrılığını tercih etmesinin sebebi de millî hasletlerimizde aranmalıdır. Erdoğan boşuna heveslenmemelidir; milletimiz, bütün erklerin bir adamın eline verilmesini asla onaylamayacak ve onun tek adamlık şovlarına itibar etmeyecektir.
MHP olarak şimdiden uyarıyoruz: Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı görev ve yetkilerini aşarak yani Anayasa’yı çiğneyerek açık açık AKP’ye oy istemesi, rejim bunalımına kapı aralamaktadır. Sistem bu zorlamayı kaldırmayacak ve kilitlenerek devlet çarkının işlemez hâle gelmesine yol açacaktır. Tayyip Erdoğan’ın sistemi tıkaması yüzünden ortaya ciddi bir rejim buhranı çıkacaktır.
Erdoğan tarafından Başbakanlığa tayin edildikten sonra kısa sürede çırak çıkan Ahmet Davutoğlu ise çareyi siyasetin dilini giderek çirkinleştirmekte aramaktadır. Kaçak Saray oturanı ile çırağı Davutoğlu’nun ilişkisi Karagöz’le Altıkulaç Beberuhi arasındaki münasebete benzemektedir.
DAVUTOĞLU, KÖTÜ BİR ERDOĞAN TAKLİTÇİSİDİR
Siyasetin Beberuhi’si Davutoğlu, kalıbına uymayan bıçkın tavırlarıyla ancak kötü bir Erdoğan taklitçisidir. Davutoğlu ötekileştirme ve kutuplaştırmada hocasından geri kalmamak için var gücüyle uğraşmaktadır. Ancak güdük boynuzun kulağı geçmesi mümkün değildir.
Tayyip Erdoğan ve taklidi Ahmet Davutoğlu, son günlerde yaptıkları konuşmalarla büyük çamlar devirmektedir. Bu konuşmalardan birinde siyasi rakipleri için “Bunlar inşaata bekçi bile olamazlar.” diyen Tayyip Erdoğan, kendi fikir ve duruş perişanlığını ele vermiştir. Bulunduğu makam kendisine beş numara bol gelmektedir. Rakiplerimi sözle alt edeyim derken kendisi alta düşmektedir.
HAŞHAŞİN AHMET
Diğer taraftan Davutoğlu, Başbakan olalı beri kendinde değildir; âdeta haşhaş çiğnemiş, captagon almış gibi kelam etmektedir. Rakip siyasi partilerin liderlerine bonzai kabilinden lakaplar takmaya çalışan Davutoğlu’na bu yüzden Haşhaşin Ahmet veya Captagon Ahmet sıfatı daha çok yakışmaktadır.
Davutoğlu’nun kullandığı dilin şiddeti, tıpkı Beştepe’de oturan ustası gibi şiddetin dilini beslemektedir. Ama onun başında bulunduğu AKP; cumhurbaşkanlığı sorumluluğunu ve ciddiyetini bir tarafa bırakarak bütün kesimlere ayar vermeye çalışan, millete efelenmekten bir türlü vazgeçmeyen Erdoğan yüzünden her geçen gün kan kaybetmektedir. Bunun içindir ki Erdoğan’ın beceriksiz çırağı Ahmet Davutoğlu da ayrımcılık ve kutuplaştırmada ustasını taklit ederek kan kaybını önlemeye çalışmaktadır. Ama bu, yaraya mikrop sürmekten farksızdır.
AKP iktidarı bir çıkmaz sokağa girmiş, rejimle beraber kendi geleceğini de tıkamıştır. Kendini halkın yerine koyan, milletin yetkilerini gasp eden ve onun temsilcilerini düşman sayan her anlayış gibi AKP’yi bekleyen kaçınılmaz akıbet de çıkmaz sokakta onu yakalayacaktır.”