Ergun KAFTANCI
ADIYAMAN ile Şanlıurfa arasındaki Atatürk baraj göleti üzerinden yapılan deniz taşımacılığı maalesef iki kent arasındaki trafik sorununu çözemedi. O nedenle Kahta – Siverek arasında bir asma köprü yapılması planlandı.
Köprü bitirilip trafiğe açıldığında insanlar çevre illere çok kısa sürede ulaşabilecek. Diyarbakır’dan yola çıkacak bir araç en fazla bir buçuk saat sonra Adıyaman’da olacak. Böylece Atatürk baraj göleti üzerinden belirli zamanlarda yararlanılabilen feribotla seyahat, sadece keyfe keder bir uygulama olarak kalacak.
Köprünün adı Nissibi diye geçiyor; nissibi sözcüğü süryani dilinde toplanma yeri demek. O nedenle bu ismin yerine verilecek isim için araştırma yapılıyor.
Köprünün yapımına üç yıl önce başlandı; bugün ne durumda olduğunu bilemiyorum. Herhalde ya bitti, ya bitmek üzere. Proje bedeli 40 milyon avro idi; maliyetlerdeki artış tüzünden bu rakam epey aşılmış olmalı…
Proje ve inşaat Türk mühendis ve işçimizin eseri; köprünün cinsi ise “Eğik Askılı Gergili Köprü”. Dünyada, böyle inşa edilmiş kaç köprü olduğunu bilemiyorum…
Bu bilgilerden sonra gelelim yeniden köprünün adına…
AKP’liler köprünün adını da saptamış; adı artık Nissibi değil Recep Tayyip Erdoğan… Cumhurun başından “Efendim adınızı köprüye veriyoruz” diyerek izin aldıklarına ilişkin bilgim yok. Almamış olabilirler. Muhteremin adını stadyumlara kadar indirdiklerine ve de aksine bir tepki görmediklerine göre, bu köprüye de RTE yani Recep Tayyip Erdoğan Köprüsü diyebilirler; karar tepki görmez, aksine alkış alır…
RTE adında üniversitemiz var, stadyumumuz var, neden köprümüz de olmasın. Hastanemiz de olmalı, lisemiz de, caddemiz de; muhteremin her yere heykeli dikilmeli, hem de rabia işareti yapan heykelleri…
Yakışır vallahi…
“Tek adam paranoyası“na kapılan AKP’lilerin aklına zaten başka isimlerin gelmesi mümkün değil; adamları sadece RTE adı doyuruyor!
…………………………
Peki paranoya nedir?
Arkadaşım ve ailemizin yakın dostu Dr. Yalçın‘a sordum, kısaca tanımladı ve “Kuruntular hastalığı” dedi…
Hastalığın değişik evreleri var; dikkat ve analiz evresi, perseküsyon evresi, büyüklük taslama evresi…Yalçın bunları uzun uzun anlattı ama yersizlikten size nakledemiyorum…
Türlerine gelince, onları da sıraladı…
Kötülük peşinde olmak, haksızken haklılık iddia etmek, kendisini kâşif zannetmek, isim babası saymak, padişah, kral, nebi, mehdi filan sanarak büyüklük taslamak…
Dikkat çekmeye çalışırlar; bilinçsiz, cahil ve muhakeme yeteneği olmayan insanları peşlerine takmayı severler; paranoyak olduğunu algılayanlara ve engel olmak isteyenlere her türlü kötülüğü yapabilirler, miting ve gösteri düzenlemek başlıca işlerdir.
Hepsi kıskançtır…
Cezai ehliyetleri yoktur; yargılanamazlar ancak tedavi altına alınırlar.
İyileşirler mi?
Yüce Allah bilir!
………………………….
AKP’liler köprünün yöre halkının koyduğu Nissibi adını değiştirsinler ama RTE adında ısrar etmesinler. Cumhurun başını eleştirilmeye itmek hakkına sahip değiliz!
* * *
MECLİSİN gündeminde bulunan Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı‘nın yasalaşması halinde yurttaş, bundan sonra canı hiç acıtılmadan yani çaktırılmadan soyulacak desem baştakiler köpürecek…
Evet, öyle olacak…
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) bu tasarıyı internet sitesinde görüşe açtı; tasarıya göre bundan sonra, elektrik faturalarındaki çeşitli bedeller tek başlık altında toplanacak.
Yani…
Kaçak kayıp elektrik bedelini ödemeye devam edeceğiz…
Seyretmediğimiz halde hepimizden zorla alınan TRT payını ödemek zorunda kalacağız, abur cubur vergilerde de bir eksilme olmayacak…
Taşeron dağıtım firmaları, perakende satış hizmet bedelini, sayaç okuma bedelini, iletim sistem kullanım bedelini ve kayıp enerji tedarik maliyetlerini faturalarda “Dağıtım bedeli” adı altında toplayacak ve hepimizden tıkır tıkır alacak; kısacası eskisi gibi faturalardaki rakamları öpüle öpüle vereceğiz; şükredelim ki öpüldüğümüzü hissetmeyeceğiz…
Bir devlet, yurttaşlarının bu şekilde soyulmasına nasıl olur da rıza gösterir diye düşündüm; meğer adresi şaşırmışım. Başka devletleri bilemeyeceğim ama bizim devletimiz yasama gücü sayesinde işte böyle rıza gösterir…
* * *
MAKUL şüphe kapanına yakalanan bir meslektaşımız, kelepçelenip polis aracına bindirilince kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti…
Bu gerekçeye dayanarak yasa hazırlayanlarla uygulayanları, Yüce Allah’a havale ediyorum; neylerse O güzel eyler!
Yılmaz Koçyılmaz Ankaralı bir meslektaşımızdı.
Geçinmek için gazeteciliğinin dışında yaş meyve – sebze kurutma ve paketleme fabrikası kurmuştu, işletmenin sahibiydi. Fabrikadan dönerken aracının yolu trafik polisleri tarafından kesildi ve yola devam etmesi meteorolojik koşullar bahane edilerek engellendi.
Kısa bir tartışma sonucu Yılmaz’ı kelepçelediler ve polis aracına bindirdiler. Yüksek tansiyon hastası olanKoçyılmaz‘ın tansiyonu yükseldi ve kalbi durdu, aracın içerisinde hayata veda etti…
Bu bilinen ilk makul şüphe cinayetidir değerli okurlar; faili de görüldüğü gibi polis değil onun eline makul şüphe silahını veren iktidardır!
Yılmaz‘a Allah’tan rahmet, yakınlarına ve meslektaşlarımıza sabırlar diliyorum…
Bu cinayetin hesabı mutlaka sorulmalıdır, diyerek nokta koyuyorum.