Ali Bademci
01 Şubat 2015 günü bu sütunlarda “Türkçüğün Revizesi” başlıklı bir yazı yazmıştım; milliyetçiler içindeki sayısı elliyi geçmeyen bir takım mahfiler, açık ve kapalı olarak bizi topa tuttular. Efendim “Türkçülüğün Revizesi” olur muymuş? Atsız Bey’n çevresinde, bulunmuş sanıyorum emekli Fransızca öğretmeni olan muhterem bir ablamız alenen, “face”de “Önce kelimeyi öğren” diye biraz da aşağılayarak nasihat ediyor. Elbette bizim büyüğümüzdür her şeyi söyleyebilir; biz bundan alınmayız. Lâkin hiç kusura bakmasınlar kendileri Atsız Bey’in meşihatlarını dinleyip bir not alma zahmetine katlanmamalarına rağmen biz Atsız Bey’in dünyasını ve fikirlerini 1968-69 yıllarında “Ötüken” dergilerinde çalışmışızdır.Yani en azından 47 yıl yazı hayatı olan bizler öyle terminolojik hata yapmayız; elbette her insan kusursuz değildir; lâkin 40 yıl önce yayınladığımız 1000 sayfa “Basmacılar”ın yeni baskılarda bir kelime değişikliğe gidilmemiştir. İddia ediyorum ki biz Atsız Beğ’i “Babam çok iyiydi fakat çok ırkçıydı” diyen büyük ve ABD’de inciler saçan küçük oğlundan daha iyi tanıyoruz. İnşallah yakında, sıkı temasımızla çalışan ve bu arkadaşlardan değil aksine “revizyonistlerden” olan bir ülkücünün Atsız Beğ’e ait yayınların ve yayın içeriğinin açıklamalı “Dizin” çalışmasını göreceksiniz.
Hocam kusura kalmasın; elbette Fransızca öğretmenine Fransızca öğretecek değiliz; lakin biz hiç de gerek olmadığı halde yabancı kelime kullanırken bilhassa dikkat eder ve hata yapmamaya gayret sarf ederiz. Şimdi yeniden TDK sözlüğüne baktım: ”Réfizé” Fransız lisanında “sıfat”, ”Düzeltmek, yenilemek” anlamına geliyor. ”Révizyon” ise tam tersine “İsim”, ”Yeniden gözden geçirilip düzeltme” demek. Esasında ikisi de aynı mânâda; lakin ben öğretmen değilim, gazeteci menşeliyim gramere uyması kaydı kaydı ile kullandığımız başlıklarda ifade etme kabiliyeti ararız. Yani o yazıyı bizim başlığımız ifade etmiyor mu? İnsaf yahu! Yazıda tartışılacak yerler var; ama sosyoloji var, tarih var, Türkoloji var, siyaset var neden bunlarla ilgilenmeyip de kraldan fazla kralcı oluyorsunuz?Sizin ölçülerinize göre bizim yerimiz nerededir?Sizin yerinizi söyleyeyim de rahatlayın: Sizin yeriniz partide şunlar olursa siyaset var yoksa yok! Biz bu itirazları Türkeş Bey zamanında yaşadık, hatta ağabeyimiz olan o malum zatın yanında da yer aldık; fakat bir türlü perdenin önüne çıkmadı! Daima geri durmayı tercih etti? Fakat bunlar, zamanın da nimette en önde idi! Neyse bu işe fazla girmek istemiyorum!
Şöyle bir baktım da açık ve özelden gelen mesajlar da söylenenlerin ortalaması “Sen de mi Abi” ile başlayıp, ısrar ve doğmalarla devam ediyor. Bir yorumda deniyor ki, “Bugüne kadar okuduğum en alâkasız, konudan konuya atlanılmış, kafa karıştırıcı ve doğu-batı kaynaklı yabancı kökenli kelimelerin harmanlaştırılıp altını çizerek ifade ediyorum” yeni nesil gençliğin kesinlikle anlamayacağı süslü ve ağır bir dille yazılmış yazınızı öncelikle yeniden gözden geçirip yazmanızı tavsiye ederim. Bir diğer eleştirim ise, ‘Türkçülük’ adı ile başladığınız başlığa hevesle okumaya başlarken ortalarına doğru tamamen dini ve günün siyasi yapısına yönelik yön değiştirilerek yazılması da ayrı bir hezeyandır.” Yazının çok ağır olduğundan başka şikâyet edenler oldu fakat bunlara tarih-Türkoloji -sosyoloji eğitiminden geçmiş bir kardeşimiz bana gerek kalmadan; “Saygı değer Ali Bey, ’Türkçülüğün Revizesi’ başlıklı yazınızı, o yazıya yapılan haksız bir eleştiriyi ve sizin cevabınızı okuduktan sonra duygularımı size iletmeyi vicdan borcu sildim.
Hocam, Düşünce ve eleştirileri son yazınızdaki gibi olan kişilerin, bu yazıyı anlayabilmeleri ve gerçekçi bir yorum yapabilmeleri için önce biraz felsefe ve sosyoloji okumaları elzemdir. Yetmez, biraz da felsefi ve sosyolojik düşünceye alışkanlığına sahip olmaları, ayrıca Atatürkçü düşünce sistemini önyargısız öğrenmeleri gerekir. Böylesi yurttaş ve arkadaşlarımızda bu temeller yoksa sizi anlayamazlar. Onun için böylelerine ne olur alınmayalım. Son aylardaki yazılarınız güncelin gerçeğini yansıttığı, pratiğini gösterdiği için çok güzel. Sağ olun. Kamuoyunda laf- söz uzamasın diye size özel yazıyorum, yazınızın altına ayrıca girmedim. İyi çalışmalar.” satırları ile cevap vermiştir.
Yazının ağır olduğu hususu sanrım açıklığa kavuşmuştur; zaten şikâyet eden ikinci şahsa “Bir daha oku” diye cevap verdiğim zaman okuduktan sonra teşekkür etmiştir. Yazıda bilhassa camia olarak handikaplarımızı ortaya döküp eli-âlemi güldürmemek için bilhassa sosyolojik bir üslup kullanılmıştır; öyle Türkçe hatası yapıldığını iddia edecek kişi ve kişilerin de alnını karışlarım! Şunu anlayamamışımdır ki, kendimize Türkçü deyip İslam’la ne için hesaplaşma içine giriyoruz? Bir milletin büyüklüğü başka milletleri küçültmek ve milletimiz üzerinde Türklük duygularımız kadar müessir olan İslami inançları kapı dışarı etmekle mi sağlanır? Kusura bakmayın son zamanlar benim de göklere çıkardığım “Alevi” veya “Şii” dostlarımız böyle davranıyor; bu kadarı da fazla! Çünkü birçok “Alevilik” çeşidi var; mesela bugünkü Bakı’da “cami var lâkin cemaat yok” yok, Cuma dahi kılmıyorlar! Fakat Türk dünyasında en mütekâmil Türkçülük ve İslâm dünyasında en temiz İslam’ın yaşandığı coğrafya Anadolu’dur; biz millet olarak bu işlere çok önem verdiririz ve XIX. Yüzyıl sonunda Azerbaycanlı aydınlarla başlayan Siyasi Türkçülüğün en büyük eksiliği budur. Meselâ sırf bu bakımdan, âcizane bunları sevmem, zorla mı sevdireceksin! Aynı ekibin Mustafa Kemal’e yaptırdığı benzer hataların faturasını da şimdi ödüyoruz. Harf İnkılabı meselesinde yazmıştım da yine gürültü kopmuştu. Bunları yazmağa devam edeceğiz, canı isteyen okur istemeyen okuyamaz, canları sağ olsun. Yazıların hizmetten başka gayesi yoktur.
Muhabbetle.