Çobanoğlu, Türk Ocakları’nda Aşık Tarzı Kültür Geleneğinin Türk Toplumuna Etkisini Anlattı.
Türk Ocakları Genel Merkezi’nin her hafta düzenlediği Ocakbaşı Sohbetlerinde bu hafta Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu konuk oldu. Çobanoğlu “Aşık Tarzı Kültür Geleneği ve Türk Toplumu” başlık bir sunum yaptı.
Katılımın yoğun olduğu programın açış konuşmasını Türk Ocakları Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yunus Koç yaptı. Koç konuşmasında Türk Ocakları’nın Ocakbaşı Sohbetlerinde pek çok güncel veya genel geçer konuya temas ettiğini belirterek, Türk milliyetçileri açısından en önemli meselenin Türk Kültürü olduğunu, bu toplantıda da bunun bir damarının inceleneceğini belirtti. Kısa bir giriş yaptıktan sonra konuşmacı Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu’nu kürsüye davet etti.
“TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ İDEOLOJİSİNİN ANA DAMARI TÜRKOLOJİDİR”
Çobanoğlu sözlerine Türklerin birlik olması hakkındaki düşünceleriyle başladı. Çobanoğlu, binlerce yıl birbirlerinden ayrı kalmış boyların, farklı coğrafyalarda yaşayan Türk topluluklarının aynı kültür dairesi içinde olmasında sözlü kültürün çok büyük önem taşıdığını belirtti. Kendisinin öğrencilik yıllarında yeni edebiyata meraklı biri olduğunu söyleyen Çobanoğlu, Erol Güngör’ün Türk milli kültürünün kültür değişmelerine nasıl direndiğini anlatan ve sonunda da aydınların desteği olmamasına rağmen diye bitirdiği ifadelerini okuduktan sonra halk bilimci olma yoluna girdiğini ve Türk milli kültürüne böyle hizmet etmek istediğini ifade etti. Ardından dilin ve sözlü edebiyatın kültür üzerindeki etkisinden bahseden Çobanoğlu, milletin oluşumunda klanlar halinde yaşayan toplulukların millet haline gelişindeki süreçte dilin ve sözlü kültürün büyük önem taşıdığını ifade etti. Bu bağlamda da bu işi araştıracak ve bu konular üzerine çalışacak alanın Türkoloji olduğunu söyleyen Çobanoğlu “Türk milliyetçiliğinin ideolojisinin ana damarı Türkoloji’dir” dedi.
“KAHVEHANELER ÖNEMLİ TOPLUMSAL DÖNÜŞÜMLERE YOL AÇMIŞTIR”
Türkoloji Türk’ün yazış biçimi, anlayış biçimi, yaratış biçimini araştıran bir bilimdir ve Türk milliyetçilerinin görevi de bunları korumaktır diyerek konuşmasına devam eden Çobanoğlu, bir kültürün bir kuşaktan başka bir kuşağa söz ve şiir vasıtasıyla taşınması işini Türk toplumunda ilk yapanların “kamlar” olduğunu ifade etti. Kamların dini, siyasi ve ruhani liderler olduğunu belirten Çobanoğlu, bu görevin daha sonra “ozan ve baksılara” geçtiğini bu kişilerin de Türk devletinde çok önemli yer tuttuğunu kağanlarla halk arasında adeta bir aracı konumunda olduklarını söyledi. İslam’ın kabulünden sonra da tekke kurumu çevresinde aşıkların ortaya çıktığını ifade eden Çobanoğlu, aşıklığın tekke-tasavvuf kurumu dışında da daha sonra oluşmaya başladığını belirterek, buna da Köprülü’nün ifadesiyle “aşık tarzı edebiyat geleneği” dediklerini, kendisinin de bunun kahvehanelere bağlı olarak ortaya çıktığını belirtti. Kahvehanelerin tarihi gelişiminden bahseden Çobanoğlu, tekkenin dışında meydana gelen kahvehanelerin ortaya çıktığı dönemlerden itibaren bir sosyalleşme alanı olduğunu ve kahvehanelerin toplumda önemli dönüşümlere yol açtığını söyledi. Kahvenin İslam fıkhındaki yarattığı tartışmalarla toplumsal önemini anlatan Çobanoğlu bu noktada Ebu Suud Efendi’nin öne çıktığını ifade etti. Ebu Suud’un Türk hukuk tarihindeki en önemli isimlerinden biri olduğunu söyleyen Çobanoğlu, bu fıkhi tartışmalar çerçevesinde de Türk kahvesi denen tarzın dahi ortaya çıktığını söyledi. Ebu Suud’un kahve meselesini bu kadar kurcalamasının ise kahve içmek için ortaya çıkan toplantıların yani kahvehanelerin tekkeye alternatif olacağını görmesinin etkisi olduğunu söyleyen
“AŞIKLARIN DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜ DEVAM ETMEKTEDİR”
Çobanoğlu, bunun da gerçekten olduğunu ve bu kahvehanelerde şiirlerin okunduğunu bunun da aşıklar tarafından yapıldığını belirtti. Aşıkların şiir okuduğu kahvehanelerin sözlü kültürü beslediğini söyleyen Çobanoğlu, bu kültürün Türk toplumunu derinden etkilediğini bu sebeple kendisinin “aşık tarzı kültür geleneği” ifadesini kullandığını söyledi. Aşıklığın toplumsal dönüşümdeki yerine örnekler veren Çobanoğlu, matbaadan sonra aşıkların ayrı bir görev daha edindiğini ifade ederek, aşıkların şiirlerini bastırarak sattıklarını ve bu şiirlerle bir nevi basın görevi yaptıklarını belirtti. Cumhuriyet döneminde de aşıkların örnek olarak Almanya’ya Türk işçilerinin gidişinde önem kazandığını söyleyen Çobanoğlu, her dönem aşıkların değişim ve dönüşüm yaşayarak toplumsal kültürü sürekli etkilediğini ve bu sürecin halen devam ettiğini söyledi. Aşıklık geleneğinin devam edip etmeyeceğine dair değerlendirmelerde bulunan Çobanoğlu bu noktada ilk olarak kültürümüzü besleyen bilgi türünün yenilenmesi gerektiğini, batı penceresinden bakan bir bilgi türünün değil kültürümüze ait bir bilginin kullanılması gerektiğini ifade etti. Bu bilgiyi üretecek akademilerin olması gerektiğini, üniversiteler kurulması gerektiğini söyledi ve bunların doğru bir biçimde yapılması halinde Turan’ın da Türk milletinin bekasının da güçlü bir biçimde gerçekleşmesinin hayal olmadığını belirtti.
Çobanoğlu konuşmasının ardından sorulan sorulara cevap verdi ve program sona erdi.