Ergun KAFTANCI
HARP Akademileri’inde kurmaylık öğretimi gören subaylara hitap eden Tayyip Bey’in “Kandırıldık” mahiyetindeki konuşmasına, terör örgütü kurmakla suçlanıp içeri alınan ve yargılanan eski Genelkurmay Başkanımız İlker Başbuğ başta olmak üzere askerler tepki koydu…
Başbuğ tepkisini tek cümleyle ve nazik biçimde ifade etti, “Yaşananlar Türk Milleti’nin gözü önünde yaşandı. Türk Milleti her şeyi gördü” dedi…
Bu cümlenin anlamı derindir değerli okurlar…
Cumhurun başı ne derse desin, başbakanlığı döneminde edindiği ve siyasal tarihe geçen cemaat yandaşlığını gizleyemez; nitekim herkes yaşadı ve herkes Erdoğan’ın, cemaat damgalı kumpasa ses çıkarmadığını da gördü.
Yine herkes hatırlayacaktır; Erdoğan sesini çıkarmadığı gibi, TSK’yı itibarsızlaştırma gayretlerine de konuşmalarıyla katkıda bulundu. O konuşmaları arşivlerde duruyor; tereddütü olan, gazetelerin arşivlerine girebilir. Bunu beceremeyenlere arşivim açık, her lâfını -tarih zikrederek- elektronik postalarına yollayabilirim…
İlker Başbuğ‘un dediği gibi, yakın tarihte yaşananlar hâlâ toplumun hafızasında; atsan atılmıyor, silsen silinmiyor!
…………………………
Sahte olan fakat gerçekmiş gibi gösterilen “Islak imza” bahanesiyle
darbeci ilan edilen Albay Dursun Çiçek de Erdoğan’a tepki koyan askerlerden biri. Erdoğan’ın konuşmasını iki yüzlülük olarak yorumluyor; Çiçek’e göre Tayyip Bey el’an algı operasyonyla meşgul, milletin Erdoğan’ın tavrını benimsemesi ise söz konusu değil…
Kimine göre Tayyip Bey aklanma peşinde; kimine göre de günah çıkarıyor. Bu yönde bir değerlendirme yapacak değilim; cumhurun başı, ülkenin geldiği noktadan her yurttaş gibi samimi bir endişe duyuyor olabilir. Ya da geçmişteki siyasal tavrının yanlış olduğunu kabullenmektedir. Hangisi olursa olsun AKP lideri ve başbakan olarak yanlışlar yapmış ve ülkede egemen hale gelen kaosun mimarı olmak durumuna düşmüştür…
Bunu yeni farkediyor…
Halkta çoktan oluşan bu izlenimin silinmesi zor, hatta mümkün değil!
…………………………
Değerli okurlar; Erdoğan için “Yanlışlardan dönme gayreti içinde” demek isterdik. Ancak muhterem, cumhurun başına ait görevle, AKP liderliğine ve başbakanlığa ait görevleri birbirine karıştırmayı sürdürüyor; kimse kusura bakmasın, o nedenle hakkında olumlu bir şey söyleyemiyoruz…
Tayyip Bey, ülkenin tek egemeni olmak hevesiyle hem yüzünü, hem adını, hem sıfatlarını, hem de ilkelerini yıprattı.
Sonu gelmeyen vaatler, hayali projeler, ayrıntıları saklanan toplu açılışlar (!), kavgacı dış politika, hatalı ekonomik uygulamalar, kurumlar ve kişiler üzerinde tahakküm fırtınası estirmeler, polise, yargıya, öğretime, basına
müdahaleler ve İslam’a ters düşen, eylem, söylem ve uygulamalar, berbat ekonomi ve pahalılık… Hepsi, halkın nazarında iyice güven kaybetmesine yol açtı.
Sadece kavram kargaşasına değil, hiyerarşik düzenden uzaklaşarak makam kargaşasına da yol açan Erdoğan’ın, AKP’nin ilk yıllarında yandaşlarında hayranlık uyandıran karizması da kalmadı…
Bu kaybın nedeni bizatihi kendisi; karizmasını düşüncesizce harcadı…
………………………
Bu saatten sonra ne olur?
Erdoğan ile Davutoğlu aynı karede yeniden buluşabilirler mi?
Tayyip Bey “Ahmet Bey yanlış yapıyor” demekten vazgeçecek mi?
İki kurum arasında, yani cumhurbaşkanlığıyla başbakanlık arasındaki istişare ve danışma mekanizması çalıştırılabilecek mi?
Taraflar hiçbir şey yaşanmamış gibi devam edebilirler mi?
Son soru, yoksa bildiklerini okumayı sürdürürler mi?
Neler yaşanacağını bekleyip göreceğiz!
………………………
Erdoğan, ayranı kabarırsa yönetimini beğenmediği Davutoğlu‘nu azleder, yerine Beştepe’ye biat edecek birini getirir mi?
AKP artık debelenme sürecinde; dolayısıyla bu dahi olabilir. Erdoğan, makamını dört yıl için sağlamlaştırdığını düşünerek ve başkanlık hevesini de körelterek bunu yapabilir…
Sağlıklı yorum yapmak için AKP’nin Davutoğlu ve arkadaşları tarafından oluşturulacak milletvekili aday listesinin beklememiz lazım. Tayyip Bey bakalım o listeye nasıl bakacak ve ne gibi tasarruflar yapacak!
* * *
HÂLÂ anayasayı değiştirmeyi hayal ediyor. Meydanlarda halka seslenirken “Verin 400 milletvekilini, anayasayı değiştirelim” diyor…
Halk her seçimde değil 400, 550 vekili Meclis’e gönderiyor. Demek ki muhterem 400 yandaş vekil istiyor; kime yandaş, tabii AKP’ye…
Bu seslenmede anayasa suçu mündemiçtir…
Ayrıca, yasama ve yürütme, hatta yargı zaten muhteremin vesayeti altında gibi; üstelik 7 aydan beri de adı konmamış ve kriterleri kendinden menkul başkanlık sistemine geçmiş durumda…
Daha ötesi ne ola!?
……………………….
Terör çetesiyle el ele gelinen noktada başbakan olarak dahli yok mu?
Var…
Pazarlık masasına Fidan‘ı oturtuğunu o açıkladı. İmralı ile görüşmeleri başlattığını o söyledi… Teröristle mücadele yerine müzakere yolun o açtı. Terör sorununu “Kürt sorunu” diye o ilan etti…
Buna rağmen zihinleri şaşırtan bir ifade kullandı ve kürt sorunu diye bir sorunun söz konusu olmadığını vurgulamaya kalktı…
Dolmabahçe toplantısını ve İmralı’dan gelen 10 maddelik yol haritasını rahatsız edici bulan da o. Oysa, basında yer alan iddialara göre on maddelik yol haritasını kaleme alan MİT, yani devlet.
Bu gelişmelerden haberdar olmaması söz konusu olamaz. Muhteremi sinirlendiren herhalde Davutoğlu‘nun, başkanlığı sahnelemeye başlayan Erdoğan‘a rağmen duruma hakim olmaya kalkışması…
Ayrı düşmelerine sebep bir bardak ayran olmasın…
Olabilir; herhalde bir yudum o aldı, bir yudum diğeri…
Sonuçta ayrı düştüler…