Ergun KAFTANCI
ÇELİK halat koptu, Japon mühendis harakiri yaptı…
Japonya’da değil, Türkiye’de…
Körfez’de yapımı süren köprünün sorumlusu Ryochi Kishi, “Halat benim yüzümden koptu” diye bir not bırakarak canına kıydı…
Onura bakın…
…………………………
Sözcü gazetesinin konuya ilişkin başlığına benzer lâflar edecektim ama bir de baktım arkadaşlar benden önce davranmış, bana söyleyecek fazla bir şey bırakmamış…
Müteveffa Japon’un yaptığını bizde yapan çıkmaz…
Çıksa ülkede sorumlu kalmaz…
Yerli malı sorumluların onuru, Hüdâ-
Onur, yerli malı sorumluların idrak, iz’an ve ahlâk anlayışının kapısından bakalım ne zaman girecek…
…………………………
Domuz Gribi adı verilen hastalıktan ölen yurttaş sayısı şimdilik 39…
Sağlık Bakanı olan eski haymatlos, düne kadar bu rakamı saklamakla kalmadı, salgın olmadığını da söyledi…
Nasıl korunacağımızı da anlattı, “Elleri yıkamak yeterli” dedi.
Vefat eden 39 yurttaşımızın ellerini merak ediyorum; yıkamadıklar için mi hastalandılar?
Japonya’da olsaydı bu kafadaki sağlık bakanı en azından istifa ederdi…
Onuru fazla depreşen ise mühendis Ryochi Kishi‘nin yaptığını yapardı…
…………………………
Japonya’da bir bakan, dünyanın en pahalı saatini rüşvet olarak alsaydı ve bu da ortaya çıksaydı ne yapardı?
Üç şeyden birini yapardı; ya istifa ederdi, ya hayatına son verirdi; son şık ya da “Yüce divanda yargılayın beni”derdi.
Bizde hiçbiri yapılmadı…
Hatta rüşvet alanı el birliğiyle akladılar!
Yaşamadık mı!?
…………………………
Japonya’da bir bankacı, erişilmesi çok zor bir serveti ayakkabı kutularında saklasaydı ve milyonlarca yerli ve yabancı parayı yeddindeki bankaya yatırmak yerine evinde istifleseydi, yakalandığında ne yapardı?
Yine üç şıktan birini!
Bizdeki ne yaptı?
Pişimiş kelle gibi sırıttı…
Taltifen de bir başka göreve alâ-ı vâlâ ile gönderildi…
Eeee, burası Japonya değil, Türkiye…
Biz Japon değiliz!
…………………………
Japonya’da ülkeyi ve insanları soyup soğana çevirenler ortaya çıksaydı, ne halk, ne yargı, ne hükûmet bir şey yapardı…
Soyguncular, haklarında bir şey yapılmasını beklemeden üç şıktan birini seçerdi; istifa, yargılanma talebi, olmadı harakiri!
Onura düşkünlük, Japonu bunlardan birine götürüyor; onursuzluk ise bizimkileri tıpış tıpış evlerine!
Biz ne yaptık bir de onu anımsayın; vekillerimiz oy çokluğuyla hepsini temize çıkardı…
Yani…
Oldu da bitti mâşallah, iyi olur inşâllah!
…………………….
Japonya’da bir maden ocağında denetimsizlik ve teknoloji düşmanlığı sonucu yangın çıksaydı, ya da göçük olup 301 madenci diri diri gömülüp can verseydi, enerji bakanı, öteki yetkililer, teknik adamlar, madeni işleten şirketin sahibi, hiçbir şey olmamış gibi evlerinin yolunu tutarlar mıydı?
“Sorumlu biz değiliz” diyerek Japon halkıyla dalga geçmeye kalkarlar mıydı?
Orası Japonya, burası Türkiye demeyin…
Onur, her yerde onurdur; Japon’u, Türk’ü, Eskimo’su, Yamyam’ı olmaz…
Ne yapalım yani, teknoloji için yaptığımızı mı yapalım, onuru da Japonya’dan mı ithal edelim!?
Hülâsa, biz Japon değiliz, olamayız da!
* * *
ARINÇ‘ın Beştepe‘ye nasihatı, AKP içerisinde kümelenen Erdoğancıları hayli kızdırmış. Şimdilik sözcülüğünü Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı “Osmanlı yandaşı” İbrahim Melih Gökçek yapıyor…
Arınç’a âdeta savaş açtı…
Muhteremi cemaatçi ilan etti…
Özetleyim; twitter’de yayınladığı mesajların sonuncusuna da “Arınç seni istemiyoruz” diye yazdı.
Bu kayıkçı kavgasına müdahil olmak istemem. Ne var ki Gökçek’in saldırısının yanıtsız bırakılmasına da gönlüm razı değil. O nedenle Arınç’ın sözlerinden bir demetle konuyu noktalamak istiyorum.
Arınç’ın sözlerinden şu bir ikisi, hem seçmen, hem Başbakan Davutoğlu, hem de yargı tarafından dikkate alınmalı. Çünkü Bülent Bey’in iddiaları suç duyurusu mahiyetindendir.
İşte o sözler:
-Gökçek Ankara’yı parsel parsel sattı…
-Paralelin kucağına oturdu…
-Beni eleştirecek kadar haysiyetli değil…
-Kimin nerede havlayacağını biliriz…
-Bütün telâşı oğlunu vekil yapmak isteğinden kaynaklanıyor…
Velhasılı kelâm, gördünüz mü Vehbi’nin, pardon Melih’in kerrakesini!