
Ergun KAFTANCI
AYDINLIĞA çıkarmak istediğim bir konuya ilişkin sorunun yanıtını arıyorum…
Önemli bir konu…
O da şu; Egemen Bağış, Muammer Güler, Zafer Çağlayan ve Erdoğan Bayraktar hâlâ Reza Zarrab ile görüşüyorlar mı?
Başlarını yakan acem genciyle dostluk ve arkadaşlık ilişkileri sürüyor mu?
Yoksa “Ayran içtik, ayrı düştük” durumu mu var…
Olabilir de, olmayabilir de…
Gördük, alan razı veren Reza; duruma bakıp “Taraflar değişim yaşıyor” diyenlerin iddiası da galiba fazla!
* * *
EKRANA, Çanakkale’de şehit askerleri temsil eden gençlerin asker kıyafetli görüntüsü geldi…
Canlı…
Kısa künye yapıp “Emret komutanım” diyorlar sırayla…
-Denizli, Mehmet Arabacı, emret komutanım…
-Erzurum, Hüsmen Alioğlu, emret komutanım…
-İstanbul, Muhittin Durmuş, emret komutanım….
……………………….. .
Oysa o tarihlerde orduda komutan sözcüğü kullanılmıyordu…
Yerine “Kumandan” diyorlardı…
Öyle anlaşılıyor ki senaryoyu yazan, “Kumandan” sözcüğünün kullanıldığını bilmiyor olmalı ki ucuzcu yolu seçmiş, komutan sözcüğüne sarılıp kalmış…
Belgeseli (!) eşimle birlikte izledik…
Fondan hamasi lâflar eden, özellikle dinsel içerikli sözler sarfeden bir ses yükseliyordu…
Hemen her gün yerli yersiz duyduğumuz bir ses…
Kim acaba diye söylendim, eşim uyardı, “Tayyip Bey’in sesi”…
“Atıyor” diye düşündüm, “Hadi canım, Tayyip Bey’in işi mi yok…” dedim. Israr etti, bunun üzerine pür dikkat kesildim ve kulağımı o sese verdim…
Evet, belgeseldeki ses cumhurun başına aitti…
Az sonra görüntüye kabristan geldi; sıra sıra şehitlerin kabirleri…
Kamera, yağmur altında fatiha okuyan Tayyip Bey‘i görüntüledi. Duayı tamamlayıp yüzünü sıvazlarken görüntü gitti…
Belgesel de (!) bitti!
……………………… ……
Anayasa, seçim süreci dahil her zaman, cumhurbaşkanının siyaseten tarafsız olmasını ve yansız hareket etmesini emrediyor. Bu hükme rağmen Tayyip Bey‘in bu sözde belgeseli, AKP’ye oy akışını sağlamak amacıyla hazırlattığı anlaşılıyor…
Çanakkale Deniz Savaşı zaferini 18 Mart’ta törenlerle yaşayan milletimize, içinde Erdoğan’ın da bulunduğu bu zamansız belgeselle verilmek istenen mesajı anlamamak için insanın iyiden iyiye ahmak olması lâzım…
İnsanlar bundan böyle cumhurun başıyla dublaj sanatçısını birbirine karıştırırsa ve Erdoğan’ı şovmenlik yeteneğine sahip bir siyasetçi olarak düşünürse, suç kimin!?
Ülkemizde hukukun olmadığını, anayasa suçu işleyenlerin takip dahi edilmediği bu belgeselle (!) yeterince kanıtlanmıyor mu!?
…………………………
Partiler seçime, eşit koşullarda gitmiyor beyler…
Tayyip Bey’in, başkanlığı sağlayacak anayasayı yapmak üzere 400 milletvekili istemesinin boşuna olmadığı da herhalde anlaşılmıştır.
Acı olan, devletin de bütün kurum, kuruluş ve görevlileriyle başkanlık uğruna siyasete bulaştırılmış olması… Demek ki AKP, milletin değil devletin partisi olmaya rıza göstermiş durumda…
* * *
RAKAMLARI sevmem, matematiği de. ..
Küçük oğlum bana çekmemiş; bilgisayar mühendisi oldu, matematikçi dehasına sahip, rakamları pek seviyor, beni de hayretten hayrete düşürüyor…
Gevezelik edecek değilim…
Yalnız şunu söylemek istiyorum; 1923’ten 2001’e kadar yani 78 yılda harcanan paranın ya da elden çıkarılan taşınır taşınmaz devlet malının miktarını söylediler. Pek fazla değil, rakamları verdiler ama birini bile aklımda tutamadım…
Hesap uzmanları -Kılıçdaroğlu değil- buna karşılık 14 yıllık AKP iktidarının, 78 yılda harcanan parayı ve eritilen devlet değerlerini fersah fersah geride bıraktığını da açıkladılar…
Hem de onlarca misliyle…
Fark korkunç…
Fark korkunç…
Bugün derin bir uçurumun kenarında olmamızın temel nedeni değerlerin sorumsuzca yok edilmiş olması değil mi!…
……………………….
Ekonomimizin neden berbat duruma düştüğüni daha derinlere inerek sorgulamak mümkün ama anlamsız; rakamlar çöküşün nedenlerini anlatıyor.
“Görünen köy kılavuz istemez”
Bu atasözü, ne güzel ve bu gibi hallerde ne kadar da yerinde bir deyiştir değil mi dostlar!