
Ergun KAFTANCI
DANIŞTAY İdari Dava Daireleri Genel Kurulu sadece, adına en son külliye dedikleri Beştepe’deki “Aksaray”ın yasadışı olduğunu hükme bağlamadı, aynı zamanda “Cumhurbaşkanı olarak hukukun dışına çıkan en küçük bir tasarrufum, en küçük bir adımım, en küçük bir girişimim olmadı, olmayacaktır” diyen Tayyip Bey‘i de oyundan düşürdü…
Kaçak saray yaptırmak, yasaları tanımamak ve o sarayda lüks içerisinde yaşamak nasıl bir iş; hukuk dışı tasarruf değil mi!?
…………………………..
Bu yargı kararından sonra yapılacak nedir?
Sarayı boşaltmak ve Çankaya Köşkü‘ne yerleşmek değil mi…
İ. Melih Gökçek‘in bu sarayın yapılmasına, sonra da yerleşkenin külliye haline çevrilmesine olanak tanıması buraya kadar, ötesi yok birader…
Bundan böyle o alanda Cumhurbaşkanlığı’na, bir metrekare bile yer
tahsis edilemeyecek. Verilen alan ise istirdad edilecek, yani geri alınacak
Çünkü…
Atatürk Orman Çiftliği Kuruluş Kanunu bu alanın özel statüye sahip devlet malı olarak tescil edildiğini gösteriyor. Dolayısıyla AKP döneminde kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilmesi de kanuna aykırı…
Hem de külliyen aykırı; hatta yargılanmayı gerektiren bir suç!
Verilen kararda arazinin iktidar tarafından gasp edildiğini -ima eden- ifadeler var…
AKP’liler bu saatten sonra Tayyip Bey ne yapar sorusuna yanıt arıyor.
Bence, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından verilen kararı dikkate almaz; bir sürü yasaya, hatta anayasaya karşı takındığı tavrı sürdürür. Aksi, kendini inkâr olur!
“Cumhurbaşkanı olarak hukukun dışına çıkan en küçük bir tasarrufum, en küçük bir adımım, en küçük bir girişimim olmadı, olmayacaktır” şeklindeki yasalara karşı tavır takınmadığını ileri süren iddiasını da yalanlamış sayılır.
…………………………….
Sonuç?
Erdoğan’a Çankaya’nın yolu gözüktü…
Atatürk‘ün manevi varlığı altında görevini yapacak, laik cumhuriyetimizin ilkelerini istemese de sahiplenecek ve Ulu Önder‘in gölgesinde yoldan çıkamayacaktır.
* * *
ANKARA Rüzgârlı sokak 60’lı hatta 70’li yıllarda Cağaloğlu gibi gazetelerin, Ankara bürolarının ve gazete matbaalarının bulunduğu bir sokaktı. Bir başı Ulus‘taydı. Köşedeki bina CHP Genel merkeziydi, altında da Ulus gazetesinin merkezi ve matbaası bulunuyordu…
Hemen yanındaki boş arazide ise Gazanfer Bilge firmasının şehirlerarası otobüs terminali vardı.
Onun yanıda yine bir matbaa bulunuyordu. Sahibi İzzettin Turanlı idi, matbaanın adı iseDevintes. Bu matbaada birçok Ankara gazetesi basılır, bazı İstanbul gazetelerinin de Ankara baskıları yapılırdı…
Uzun hikâye, İzzettin Bey bir trafik kazasında vefat etti, matbaası ve binası Öncü gazetesinin eski muhabirlerinden Mustafa Özkan‘a kaldı…
Özkan ihaleyle aldığı gazete ve tesis sayesinde adım adım zenginliğe yürümeye başladı…
……………………………..
Rüzgârlı’nın altına doğru sağlı sollu program yapılan, yemekli ve konsomatrisli gazinolar sıralanırdı. Daha aşağıya doğru sağ kolda Güneş Matbaası, Kudret gazetesi, Adalet gazetesi, Hakimiyet gazetesi ve diğerleri bulunurdu…
O tarihlerde sokakta otopark derdi yoktu. Gazete araçları kolayca park ediyor, kamyonlar matbaalara kağıt bobinlerini rahatça taşıyordu…
Unutmadan, Ankara’da Rüzgârlı Sokak‘ta çalışmayana gazeteci demezlerdi…
……………………………..
Yıllar geçti, sokağın çehresi de değişti. Gazeteler gitti, gazeteciler görünmez oldu. Sokak her türlü esnafla doldu, İ. Melih Gökçe başkente musallat olunca yollar paralı otoparka döndü.
Gökçek’e “Bundan vazgeç” dediler, dinlemedi, “Nahoş olaylar olur” dediler, kimseyi iplemedi…
Gecen gün olan oldu…
Mafya halini alan ve kimsenin dur diyemediği değnekçiler, araç sahiplerine kan kusturdukları yetmiyormuş gibi, bir esnafı da vurarak hayattan kopardılar…
Gökçek dün müjde (!) veriyordu:
-Sokaktan otopark kaldırıldı, değnekçilik de yasaklandı…
Ölenler, yaralananlar, sokaktan kaçanlar?
……………………………
Giden gitti, kalanlar hâlâ Gökçek‘in ebesini anıyor!