Ergun KAFTANCI
KİMİNİN diline 40 yıl, kiminin diline de 50 yıl perseng oluyor…
Yapışıyor yani!
Perseng, pelesenk diye kullandığımız sözcüğün doğru şekli. Pelesenk bir ağaç türü. Kim, nereden bulduysa, getirip dilimize sokmuş, ağzımıza bulaştırmış…
Ben doğrusuna itibar ederim…
………………………… …………………
Dönelim konuya…
Hesaba göre buluğa erdiği günlerde siyasete atıldığı anlaşılan bir zıpır yayın yönetmeni, 55 yaşında olduğu dikkate alınmayacak sanıp “40 yıldır siyasetin içindeyim” diyerek böbürlenmeye yelteniyor.
Dangalak işte!
………………………… …………………
Mesela Cemil Çiçek…
Çiçek de 1946 doğumlu, demek ki o da 69 yaşında…
50 yıldır siyasetin içinde olduğunu söylüyor. Anlaşılan 19 yaşında siyasete bulaşmış. Oysa o tarihlerde üniversite öğrencisi; ancak 1984 yılında belediye başkanı olmuş. Fiili siyaset günleri de o tarihte başlamış…
Anlaşılan ikisi de siyaset yollarına erken düşmüş (!)…
Dangalak gibi böbürlenmiyor!
………………………… ………………..
Bendeniz de 20 yaşına geldiğimde mesleğe başladım. Bugün 79 yaşındayım, demek ki böbürlenmeye kalksam 59 yıldır gazeteciyim, yazarım demem lazım. O günden bugüne siyasete aktif olarak bulaşmadım ve nafile yere de uzun zamana sığınıp birileri gibi böbürlenmedim…
………………………… ……………….
Bir sözcüğün, bir deyişin, bir deyimin dile yapışmasına aldırmayan insan pek çok. Böylelerini sevmem; sevmem çünkü irade sahibi değillerdir. İnsan diline perseng ettiği sözcükten, deyimden, deyişten hatta mimiklerden iradesine sığınıp kurtulamaz mı!?
İlle de muhafaza mı etmeli!?
Oysa bu, düpedüz tik edinmektir…
Yoksa bir kısım insanın şöyle ya da böyle tikli yaşamak hoşuna mı gidiyor…
İradeyi kullanmamak zaafa işarettir, benim de zafiyete parmak kaldırmış insanlarla işim yoktur!
………………………… ……………….
Siyasal hayatta pek çok insanın sözcükleri, deyimleri, deyişleri, tamlamaları yanlış kullandığını görüyoruz.
Cumhurbaşkanımız o gruba dahil…
Mesela “Ne Ahmet, ne Mehmet gelmedi” cümlesine benzer cümleler kurarak yanlış bir ifade kullanmış oluyor…
Yerine göre zamir, sıfat ve zarf olarak kullanılan “Ne” ile kurulan cümlelerin fiilleri olumlu olur. Tayyip Bey bu tür cümleleri olumsuz fiille tamamlıyor. Bu galat yani yanlış da onun diline perseng olmuş…
Bir örnek daha vereyim…
Cumhurbaşkanımız anlamdaş olan “İlgi” ve “Alâka” sözcüklerini hep yan yana kullanıyor. Bu kullanma tarzı da diline perseng olmuş demek ki…
Daha var, ancak devam edersem bir savcı “Cumhurbaşkanı’na hakaret” diye hakkımda soruşturma başlatır diye korkuyorum…
…………………….. ……………………
Dünürümün diline perseng olan deyiş de şu:
-Şekil itibarı ile…
Bir arkadaşım her cümlesinin sonuna “Azizim” sözcüğünü yapıştırıyor; onun dilindeki perseng de bu sözcük…
Çoğu kimse yalan söyler; yalan söylemek kişinin hamurunda vardır, yani bir karakter ürünüdür…
Dolayısıyla perseng olmuş tavır sayılamaz, sadece kişinin fıtratını gösterir…
………………………… ……………..
Vefat etmiş bir arkadaşım ise her cümlesinin sonundaki fiilin son hecesini soluk almadan iki üç kez tekrarlardı. Mesela “Geçen gün ben de o filme gittim, tim, tim…” cümlesinde olduğu gibi…
Bir örnek daha vereyim, şöyle derdi:
–Sen onu gördün mü, mü, mü…
-Eşim söyledi, yarın doktora gidecekmişim, mişim, mişim…
Bu tür uzatmalara “Dile yapışma” demek zor…
Uzmanlar, cümledeki son hecenin tekrarlanmasını, ardından gelecek cümleyi kurma ön çalışması diye niteliyorlar. Az insanda olurmuş…
O az insandan biri meğer bizim Feridun imiş…
Rahmet olsun canına …
* * *
DİKKATLİ bir televizyon izleyicisiyim…
Haberleri, belgeselleri, tarihi programları kaçırmam…
Son zamanlarda evlendirme programlarını da izler oldum. Seviyesi düşük yayınlar. Zaman zaman kadınlar hamamına, zaman zaman da stadyumların tribünlerine dönüyor…
Genellediğinizde iğrenç programlar ama ilgi de çekmiyor değil…
Bu programlarda ve siyasal içerikli oturumlarda yorum yapanların Türkçe’leri ise evlere şenlik; en güzel konuşan ve yorum yapan bile ana dilini öğrenememiş olduğunu, meramını anlatamayarak gösteriyor…
Çoğunun diline bir sözcük ve özellikle de “Şimdi” zarfı yapışık. Her soluk alışlarında yani cümleye başlarken “Şimdi” deyip duruyorlar…
Bitmiyor o şimdiler…
Eğitim ve öğretim hayatımızda ana dilimizi öğretmek ve öğrenmek için özen göstermediğimiz de böylece ortaya çıkıyor…
………………………… …………..
Anadilimizi öğretemediğimiz çocuklarımıza şimdi de seçmeli olarak Arapça dersi alma olanağı sağladık..
Aman ne marifet…
Bir yandan da Arap harflerini öğreteceğiz…
Uygulama üstelik ilkokul ikinci sınıftan başlayacak…
Bu kapıyı açan ilgililere sesleniyorum:
-Yahu siz aklınızı peynir ekmekle mi yediniz; siz de akıl ve iz’an vardı da kalmadı mı, yoksa hiç mi olmadı!?
………………………… …………..
Türkçeye neden düşmanlık ediyor bu bön herifler…
Neden Türk çocuklarının hayatını Arapça ile karartmaya kalkıyorlar?
Yürekleri varsa Arap milliyetçiliğine sempatilerinin nedenini açıklasınlar ki millet de gerçek yüzlerini daha yakından görmüş olsun.
……………………….. ……………….
Milletimiz bu konuda da hainlikle baş başadır…
Uyanalım ve gereğini 1 Kasım’da sandıkta yapalım!