
Hangisini yazalım! Vallahi intibakı olmayan ve gelişmemiş bir kafa! Sanıyorum öyle bir makamın başında olmayı istermiş gibi şizofren bir adam! Dürüst diye sovyetçiliğini bile görmeyenler olmuştur ama onda elbette solculuğun kuyruk acısı da vardır. Bu derece batmak, düşüncesiz, okumayan ve bilmeyen bir bilgisizlik kimseye nasip olmaz! Fakat tarih zırvalara aldırmıyor, böyle rahatsız adamları tanımıyor ve işte böyle kenar ve köşelere atıyor. Yazık ki her meslekte olan “çöplük” elbette gazetecilikte de vardır, bu adam eşi örneği bulanmaz bir surette zırvaları ile bu çöplüğün parçalarından birisi olacaktır.Yazık bari şu inanmadığı helalleşmek devrinde daha sakin düşünüp yaşına başına yakışan şeyler yazsa da zevkle okusak.
Ali ALPARSLAN
Emin Çölaşan meşhûr kalem erbablarımızdan; yazdıklarının çoğunun tadı tuzu olmaz! Dürüst adam; lâkin gazetecilik hayatı tam bir doğmatizm örneğidir ve onu yazanlar bu özelliğini mutlaka atlamazlar. İyi bir psikoloji objesidir. Yarım asra yaklaşan yazım hayatında ertesi gün ne yazacağını tahmin edebilirsiniz. Dolaysiyle onu değiştirmeniz kesinlikle mümkün değildir. Hiçbir şekilde dünyada değişen yazım şekillerine ve hayatına intibakı, kendini geliştirmesi sözkonusu olamaz. Bürokrat ve aristokrat bir âileden geldiği için yazdıkları ve tahayyül ettikleri hep masa başıdır ve Sözcü’deki ekibinden bazı arkadaşları gibi katiyyen yaratıcı değildir. Klâsik vatanseverlikle karışık solculuktan bir türlü sıyrılamaz! Ehh artık yaş yetmişi devirdiği için bunama da başlamıştır.
Çölaşan’ın hayatına istikamet veren önemli özelliği bir türlü yırtıp çıkamadığı gazeteci hobisinden devletin yüksek makamlarını tam bir acz içinde tenkid etmektir. Gerçekte yaratıcı olması gereken bir mesleği bu yönü ile berbat eder. Ona göre bir takım devlet adamlarını şiddetle, bazan edep hudutlarını da geçecek şekilde tenkid etmektir. Bu özellik onda tam bir şizofrenidir. Yakın tarihimizde bu işlere Rahmetli Süleyman Demirel ile başladı, Özal’la devam etti, şimdi de Tayyip Bey ile sürdürüyor! Allahaşkına bir insanın başka mevzusu, değişik düşünceleri olmaz mı? Diğer bir ifâde ile hiç mi gelişmez, hiç değişik düşüncesi olmaz mı? Veya şiddetle eleştirdiği devlet adamlarının hiç mi iyi bir hizmeti olmadı. Zamanında uçurarak iktidara getirdiği Rahmetli Ecevit’e de aynı şeyleri değişik üslupla yazmıştı!
Sayın Çölaşan birkaç gün önceki yazısında Tayip Bey’i Enver Paşa ile karşılaştırıyor ve zamanın Türkistan’lı mücahidlerini “güruh” diye nitelendiriyor. Murat Bardakçı’yı kaynak gösteriyor ama onun böyle bir eğilimi yok! Tabii o güzelim Bardakçı kitabını da rezil ediyor! Ülkesinin istiklâli için mücadele eden insanlara “cahil” dense de “güruh” denmez! Ülkemizde dünya kadar o insanların “mülteci” olarak gelen torunları var; acaba onlara bu derece hakaret etme hakkını nereden buluyor! Enver Paşa’nın Türkistan mücâdelesinde, Mustafa Kemal’in Türk İstiklâl hareketindeki gibi cahilane hareketler vardır ama, hiçbir şekilde milli mücadelecilere “güruh” diyebilir miyiz? Elbette tarihçi gördüğünü, gazeteci bildiğini yazar ama, mesleği bu kadar ayağa düşürmenin anlamı var mı? Hiç bugünkü Tayyip Bey’i Enver Paşa’ya benzetmek ve buradan neticeler çıkarmak mümkün mü? Zaman ve mekân hiç mi değişmedi? Daha orada mı duruyoruz?
Mesele belli Enver Paşa’nın Türkistan mücadelesi anti-sovyetçi, anti- Bolşevik bir hareketti, ki Çölaşanın solculuğu birden nükzetmiştir. Altemur Kılıç bir TV programında, Enver Paşa’nın şehadeti için Mustafa Kemal’in “Yiğit adamdı yazık oldu” dediğini bir âile hatırası olarak nakleder. Bardakçı da Kafkasya günlerin Mustafa Kemal – Enver Paşa muhaberatını, Çölaşan’ın kaynak gösterdiği son eserinde bihakkın ortaya koyar! Bunları Bay Emin hiç ni görmedi? Anlaşılan o günleri yaşamış olsaydı kara listesinde mutlaka Mustafa Kemal de olacaktı!
Hangisini yazalım! Vallahi intibakı olmayan ve gelişmemiş bir kafa! Sanıyorum öyle bir makamın başında olmayı istermiş gibi şizofren bir adam! Dürüst diye sovyetçliğini bile görmeyenler olmuştur ama onda elbette solculuğun kuyruk acısı da vardır. Bu derece batmak, düşüncesiz, okumayan ve bilmeyen bir bilgisizlik kimseye nasip olmaz! Fakat tarih zırvalara aldırmıyor, böyle rahatsız adamları tanımıyor ve işte böyle kenar ve köşelere atıyor. Yazık ki her meslekte olan “çöplük” elbette gazetecilikte de vardır, bu adam eşi örneği bulanmaz bir surette zırvaları ile bu çöplüğün parçalarından birisi olacaktır.Yazık bari şu inanmadığı helalleşmek devrinde daha sakin düşünüp yaşına başına yakışan şeyler yazsa da zevkle okusak!
Muhabbetle.