
Ergun KAFTANCI
RESMİ açıklamaya göre dört ilde toplam 221 terörist öldürülmüş…
Elbet de durup dururken değil, çatışmada…
Şehit düşen evlâtlarımızın sayısı ise açıklanmadı…
O dört il Şırnak, Diyarbakır, Mardin, Hakkari…
Ya İstanbul?
İstanbul’un göbeğinde eli silahlı teröristler fink atıyor…
Bu fotoğrafı gören yok; yoksa hepimiz kör mü olduk!?
…………………………
Bekamızı tehdit eden tehlike yani terör, giderek dal budak salıyor…
Devletin gücü tükenmiş olamaz…
Ama iktidarın otoritesi?
İşte İstanbul…
O, hükmünü yitirmiş durumda!
…………………………
Üzerine giderek eski paralel devlet olgusunu bitirdik ama yeni paralel devlet olarak ortaya çıkan bölücü çeteyi bitiremedik…
İstanbul’u seyredin…
Silahlı teröristler, göbeğinde gezerek halka korku salıyor…
Emniyet ve yargı hemen harekete geçmeli; meydanın boş olmadığını itlere göstermeli.
* * *
MALİYE Bakanı Naci Ağbal bakanlığın eski müsteşarı. Dolaylı vergilerin artırılmasından yana bir uzman…
Ona göre bütçe, borçlanmayla değil daha fazla vergi geliri elde ederek açık vermekten kurtarılmalı. Hepimiz gibi o da, borçlanmayla finansman sağlamak lüksümüzün olmadığı görüşünde…
Lâfın özeti şu; dolaylı vergiye fazla dokunmadan fakat dolaysız vergileri bir parmak yükselterek kayıtlı ekonomiyi cazip hale getirmek mümkün…
Bilinmeyen bir şey değil ama tepkilerden korkulduğu için, şimdiye kadar yapılmayan bir şey!
* * *
DİKKATİMİ çekti; Başbakan Davutoğlu bir konuşmasında bilim adamlarına hitaben “Kimseye el pençe durma”ve “Zihnini, fikrini teslim etme” nasihatında bulunmuş…
Sonra da eklemiş:
–Ne şart olursa olsun ben hiç kimsenin önünde el pençe durmadım, zihnimi ve fikrimi teslim etmedim…
Öğütün ardından kendisini örnek göstermesi herhalde çok kimseyi şaşırtmış olmalı.
Muhteremin bilimsel hayatına tanık olmadık ama siyasal hayatını herkes gördü; sıklıkla el pençe divan durdu, zihnini de fikrini de teslim etti…
Ayıp bir şey yapmadı ki…
Bunları yapmasaydı Başbakan olamazdı…
Düşüncem bu yönde!
* * *
RANT uğruna yeşili katletmek iktidarın karakteri oldu…
Birkaç kez, temiz hava solumak, sessiz ortamda stres atmak amacıyla gittiğim tarihi Mihrabat Korusu‘nun da imara açıldığını okudum…
Kahroldum…
Koru Boğaz’a hâkim bir mekân; halkın dinlenmek amacıyla tercih ettiği bir yeşil alan. Koruya küçük bir ücret karşılığı giriliyor, isteyen piknik de yapabiliyor. Ancak mangal yasak, çeşitli ağaçlar dikkat çekiyor, kuş sesleri musiki gibi. Tesisin güleryüzlü personeli ve tertemiz tuvaletleri var…
Arazi 200 dönümden biraz fazla…
SİT alanı…
Ama hafriyat başlamış, istinat duvarları örülüyor filan…
Mihrabat Korusu da öyle anlaşılıyor ki yakında beton yığınlarına teslim olacak. Tekrarlayalım, bu iktidar sözde muhafazakâr ama tarihi dokuları bile muhafaza etmiyor, tahrip ederek ranta çanak tutuyor.
İktidarın neyi muhafaza ettiğini herhalde görüyorsunuz; muhafaza edilen sadece rant ve rantiye…
Yani ekonomik getirimci ve getirim…
Bazılarının AKP’yi buluşma noktası olarak düşünmesi de bundan.
…………………….
Mihrabat Korusu‘nun da benzeri alanlar gibi kim vurduya gitmesi engellenmeli!
* * *
GEZİ olayları sırasında polisin orantısız güç kullanmasından kaçarak camiye sığınan yaralanmış ve darb edilmiş yurttaşlar, AKP’liler tarafından kınanmıştı..
İbadethane olduğu için camiye sığınmayı doğru bulmadılar. Türlü yalan uydurarak canının derdine düşen insanları dine saygısızlıkla suçladılar.
Seçim öncesi gördük; camileri siyasal karargâh haline getirdiler. İçeride ya da avluda siyaset masaları açtılar. Namaza giden üst düzey AKP’liler ibadetten sonra siyasal konuşmalar yaptı…
Daha yığınla uygunsuzluk…
Bu defa, caminin içinde kahvaltı sofrası kurdular…
Kafalarına bakın; nazarlarında camiye sığınan zındık, sofra kuran dindar…
Geçiniz!
…………………………
Bir muhterem, merhum Atatürk‘ü ve merhum İnönü‘yü kastederek “İki ayyaşın yaptığı yasa muteber ama dinin emrettiği bir yasa muteber değil, olur mu böyle bir şey…” mealinde bir cümle kullanmıştı…
Diyecek lâfım çok ama mecalim yok…
Yalnız şunu hatırlatırım, yasalar toplumun ihtiyacına göre yapılır; dinin emrine göre yapılmaz. Yapılırsa orası din devleti olur…
Esasen dinin emirleri kutsal kitabımız Kuran‘da mündemiçtir.
Kafalarına soksunlar; Allah tarafından verilen emirlerin kulun takviyesine ihtiyacı da asla söz konusu değildir, olamaz da…
O emirlere yasa yoluyla takviye yapmak kimin haddine…
Bunlar işte bu kadar dindar!