Ergun KAFTANCI
Afrin ve Azez’de ne işimiz var diyenler çoğaldı…
Ne işimiz olduğunu anlamayanlara yazıklar olsun…
Terör yuvalarına giriliyor ve hepsi kullanılamayacak şekilde imha ediliyor. Teröristlere gelince onlar da etkisiz hale getiriliyor…
Bu nedenle oralardayız.
Amerikan destekli çeteleri Fırat’ın iyice doğusuna kadar süreceğiz ve bunu sağlayana kadar da oralarda olacağız…
Esad’ın, ABD’nin ve Rusya’nın yapmadığını yapıyoruz; terör çetelerini vatanımız ve milletimiz için tehlike olmaktan çıkarıyoruz.
ABD’nin aklı varsa Fırat’ın doğusuna kadar sürdüreceğimiz harekâtın karşısına çıkmaz…
* * *
Bizim için bir tehdit ve tehlike olan terörist varlığı, silahla sonlandırılır mı…
Elbet de yan çalışmalar yapmak gerekir. Diplomasi masasında da sonuç almak şart, ayrıca bölgenin sosyal ve ekonomik sorunlarını asgariye indirmek lazım. Bunları yapma görevi Suriye devletine düşüyor. BM ve Güvenlik Konseyi Esad’ı bu yönde zorlamalı ki ülkede silahlı çatışmalar son bulsun, terör de yeşerecek alan bulamasın…
Bu coğrafyada silahlar başka türlü susmaz…
* * *
Bu arada bir yanlışı da düzeltmek gerekiyor…
Israrda yarar yok, Suriye yönetimiyle yani Esad ile diyalog kurmak lazım. Şayet Esad ile köprüleri atmasaydık Suriye’de ne bu kadar terör örgütü hayat bulabilirdi, ne biz orada bulunmak zorunda kalırdık, ne de çetelerin yok edilmeleri bu kadar uzardı…
* * *
Bugün Suriye, hem ABD’nin, hem Rusya’nın işgali altında.
Ülkenin doğusu taa Fırat’a kadar ABD’nin elinde. Sınırımıza 5 kilometre mesafede olan Menbic’de teröristlerden oluşan 30 bin kişilik bir ordu kurdular, ellerine her türlü silah verildi, eğitim görüyorlar ve BOP’un hayata geçirileceği günü bekliyorlar. Çok geniş bir alan teröristlerin elinde. Menbiç’ten Malkıye’ye kadar uzanan koridor bizim için bir başka tehlike…
Bu tehlikeyi ortadan kaldırmakta kararlıyız…
Dolayısıyla başlattığımız harekâtı sonuna kadar sürdüreceğiz…
* * *
Suriye’nin giderek derinleşen bir bataklık haline geldiği görülüyor. Bu bataklığı, Suriye üzerinde emelleri olan iki devlet Rusya ve Amerika çıkar kavgası başlatarak derinleştirdi.
ABD teröristi maşa gibi kullanıyor, Rusya da geri çekilerek bizi öne çıkmaya mecbur etti. Oysa terör çetelerini ortadan kaldırması gereken iki ülkeden biri ABD, diğeri Rusya…
Sahadan kaçtılar; bıraksaydık, terör çetesi daha büyük tehlike haline gelecekti…
Şimdi hiç olmazsa gücümüzü gördüler…
* * *
Kabadayılık esaslı dış politikamızın masada bir işe yaramadığını görmeliyiz. Harekâtımızı destekleyen sadece iki ülke var, biri Azerbaycan, diğeri Katar. Etrafımızda başka da dost ülke kalmadı…
Âdeta dışlanmış haldeyiz. Osmanlı’nın son döneminden farklı bir durumda değiliz…
Toparlanmalıyız, hem sahada, hem masada zafere doğru yürümeliyiz!
Ya Lozan olmasaydı
GÜNDEMİ değiştirmesini mâşallah pek beceriyorlar.
Amaçları sürekli gerilim yaratmak ve polemiklerle halka seçime dönük mesajlar vermek…
Lozan meselesini bu nedenle ortaya getirdiler. Bunu yaparken de lafı “18 adayı biz vermedik, Lozan, dolayısıyla CHP verdi” demeye getirdiler…
Lozan’da kimseye bir karış toprak verilmedi. İngiliz kaypaklığı olmasaydı Musul da, Kerkük de Türkiye Cumhuriyeti toprakları olacaktı…
Ege Adaları İtalya’ya verilmişti, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra İtalyanlardan alındı Yunanlara verildi.
Karasularımız içerisinde olan bahse konu 18 ada zaten bizimdi, bizde kaldı…
* * *
Bugün bu gerçeği çarpıtma çalışmaları söz konusu;Erdoğan uzmanlara “Araştırın” dedi…
Oysa Lozan’ın 80. yılında bu antlaşmayı büyük zaferin tamamlayıcısı sayan Erdoğan’dı..
84. yılında “Lozan Türkiye’nin kuruluş belgesidir” diyen de oydu…
86. yılında “Antlaşmanın mimarı devlet adamlarımızı rahmetle ve şükranla anıyoruz” demişti. O devlet adamlarının başında merhum Atatürk ile İnönüde geliyordu…
2003’ten beri bunları söyleyene ne oldu da şimdi Lozan antlaşmasına karşı çalışmalar yaptırıyor…
Ya Lozan olmasaydı…
* * *
Herkes külâhını önüne koyup düşünsün!
DERKENAR
İKTİDAR, harekâtı da, Lozan’ı da, hamaset yüklü çıkışlarını da, kabalık ifade eden söylemlerle seçim malzemesi haline getirmesin. Muhalefet liderine “Ulan ahlâksız” biçimindeki bir ifadeyle saldırarak oy toplamanın modası çoktan geçti. AKP’liler bile bu üslubu onaylamıyor. Bu ve benzeri argo ifadeler ayrıca, siyasetçilerin ağzına hiç ama hiç yakışmıyor. Edep üzre olalım ve siyaseti de çığırından çıkarmayalım; edep ya Hu edep!