Ergun KAFTANCI
PROFESÖR Dr. Aytekin Sır, Dicle Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı öğretim görevlisi. Teröre rağmen Diyarbakır’ı terketmeyen onurlu, cesur, fedakâr ve görevini kutsal sayan öğretim üyelerinden biri…
Tehlikeyi haber veriyor…
“Zaman daraldı” diyor, “Post travmatik stres bozukluğu veya travma sonrası stres bozukluğu bölgeyi sarsıyor”
Çok ama çok önemli bir uyarı geliyor ardından:
-Böyle yaşanılmaz, insanları mutlaka psikiyatri kliniklerine yönlendirmeliyiz.
Neden?
Çünkü 7’den 70’e herkes, derinleşen bir korku içinde. Dolayısıyla halkın korkudan uzaklaştırılması için rehabilite edilmesi lâzım…
Prof. Dr. Sır, sadece çocukların ve sivil halkın değil, bölgede görev yapan herkesin moral kazanmaya ihtiyacı olduğunu da kaydediyor.
…………………………
Değerli okurlar, karşımızda korkunç bir tablo var…
Bölgede hayat âdeta durmuş vaziyette…
Yöre halkında ise moral sıfır…
Sadece halkın değil, açımasız terör çetesinin cana ve mala saldırılarını önlemeye çalışan ve devleti de, halkı da korumak için cansiperane mücadele veren insanların da psikolojik desteğe ihtiyaçları var…
İyi, güzel de yörede ihtiyacı karşılayacak sayıda psikiyatri kliniği var mı?
Bu görev de Üniversite’ye ve Psikiyatri Ana Bilim Dalı bölümüne düşüyor. YÖK konuyu ele almalı, kürsü takviye edilmeli, ekipler oluşturulmalı ve insanların psikolojileri düzeltilmeli…
Halkın ve güvenlik güçlerimizin morali ne kadar yüksek olursa terör belasını alt etmek de o kadar kolay olur!
* * *
ADALET Bakanı Bekir Bozdağ tarif ediyor:
-Ya dine, ya siyasete, ya kine, ya nefrete, ya sevgiye, ya düşmanlığa, ya da esen rüzgârlara bağlı vicdanlardan adalet beklenemez…
Lâfı hem siyasetçilere, hem de savcılarla yargıçlara…
Geç kalmış bir ikrardır bu…
Bozdağ’ın gözü bundan böyle ve öncelikle yargının üzerinde olacak diye düşünüyorum..
Buna da şükür; AKP iktidarı 14 yıl sonra da olsa bu gerçeği görmeye başladı. Eskisi gibi omuz silkerek görmezden gelmeyi de sürdürebilirdi…
O nedenle iktidara kocaman bir bravo!
* * *
BÜLENT Arınç aktif siyasetin içinde değil, kıyısında geziniyor…
Bir üniversitenin düzenlediği “Bölgesel politika” konulu konferansa katıldı ve dikkate değer bir konuşma yaptı…
Cumhuriyet gazetesi yayın yönetmeni Can Dündar ile Ankara temsilcisi Erdem Gül‘ün Silivri’de, bazılarının toplama kampı dediği
cezaevinde tutuklu bulunmalarına değinerek şu şaşırtıcı sözleri sarfetti:
-Belli suçlamalarla tutuklanmaları, Türkiye’deki gidişata zarar verecek bir noktaya geldi. Umarım yargıçlar itirazları dikkate alır tahliye eder…
…………………………
AKP’li eski ve yeni iki parlamenterin bugüne kadar izlenen AKP politikalarına ters düşecek söylemlerle bireysel demokratik haklara, hukuka ve adalete sahip çıkması cidden iyi bir gelişmedir.
Bir bravo da Arınç‘a!
Dileriz aynı anlayış ve mantık, inşallah AKP’de yaygın hale gelir ve en tutucu, katı, ters mantıklı, fanatik AKP’liyi dahi yola getirir, hepsini salim düşünmeye ve ihlas sahibi olmaya sevkeder…
* * *
AKP yalakaları stadyumların adlarını değiştiriyor. Atatürk, İsmetpaşa, 19 Mayıs adlarını silip “Arena” adını veriyorlar…
Sözcüğün Fransızcası L’aréne, İtalyancası Arena…
Birçok dil de bu sözcüğü, bizim gibi “Arena” olarak almış. Rusça’da bile arena diyorlar. Bizde çok kullanılmaya ve dilimize yapışmaya başlaması da kulakları çınlasın Uğur Dündar sayesinde oldu.
AKP yalakaları gözlerini Cumhuriyet, Atatürk, İsmetpaşa, 19 Mayıs gibi milli değerleri ifade eden isimlere taktılar…
Bunları siliyorlar…
Heriflerdeki komplekse bakın, ne kadar iğrenç!
Ankara’daki stadın adını da Osmanlı Stadı koydular; bir de Osmanlıspor takımı icat ettiler…
Fesih yoluna giden Osmanlı Ocakları ise yalakların kalesiydi, kapatılmak üzere…
Topraklarımızı savunamayan, Türk’e karşı devşirmeciliği öne çıkaran, milli irade yerine hanedan iredesini ikame eden yoz bir siyasal yapıya bu sahip çıkışı yakıştıramıyorum. 21’inci Yüzyıl Türkiyesi’ni köhneliğe mahkûm etme gayretlerine de bir anlam veremiyorum…
Milletimizi geriye götürmeye çalışanların sonu, inşâllah hüsran olacak!