
Ali BADEMCİ
Eski Ankara için Hükümet yeni bir paket ve proje hazırlığında imiş! Memnuniyetle karşılıyoruz. Ankara’da PYD-PKK-DHKP egemenliğini kabul etmiyoruz! İşte bu iş aynı “Yunan”a benziyor! Çıt çıkmamalı, Başkent’e köpek girmemeli! Burası Ankara! Mustafa Kemal’in Ankarası, Osmanlı’nın mânevi dünyası, Türklüğün kalesi!
İnanın üç günden beri hasta yatıyorum; hanımın diz kapağı kırılmış, ameliyat oldu yatalak vaziyette! Adana’da yaşıyoruz; çocuklarımın her MHP iktidarında işleri bozulur; kaç kuruşum geliyorsa elimden alıyorlar! 24 Şubat Çarşamba günü de Hacettepe Üniversitesi’nde “Bayır Bucak” konferansım var; mümkünse Sayın Devlet Bahçeli’yi de ziyaret edeceğim. Bana daha evvel “Randevu ile uğraşmayın, gelin” demişti ama müsait olduklarını özel kalemleri bildirdiler. Sakın yanlış anlamayın sağlık ziyareti!
Yine gözüm şu “Hacettepe” adına ilişti; sahi ne demek? “Hacet “temin edecek kişilere eğitim veren üniversite! Allah Allah insan delirmez mi yahu? Aslı nedir biliyor musunuz “Hâcetepe” yani “Hoca Tepesi”, tasavvuftan ilham alınmış bir isim! Sanıyorum Banarlı Hoca şu heyula “Etimesgut”u açıklamıştı; tabii aslı “Ahimes’ud”dur. Ankara’nın Ahi Merkezi olması dolayısiyle birçok ilçe ve semt adları eski isimlerinden bir şekilde bozmadır. Belki yazan olmuştur şahsen görmedim; fakat böyle şeyler kültürümüze hançer gibi saplanıyor! Devlet Başkanlığı mekânına “Külliye” dediler, keşke Ankara’da şu çarpıklıkları da düzeltseler!
Bizim Çukurovalılar kış Ankarası’ndan çok hoş hoşlanmazlar; ama yazın da oradan çıkmak istemezler! Tıpkı Niğde gibi; böyle koca Toroslar ulaşıma açılmadan evvel hep oraya yaylaya gidilirmiş! Bizim küsurat kafalılardan üç delikanlı Özal’ın yanında politika yapmak için kışın Şubatı veya Mart’ında Ankara yoluna çıkmışlar; Pozantı-Aksaray derken otonun kaloriferinden kışın çok farkına varmamışlar! Ama Ankara’ya gelip de her tarafı buz – kar içinde görünce titreme başlamış; bir taksiye binerken zevattan biri, iki malum Adana sıyırtması yapmış ki, taksi şoförü yakasına sarılmış ve “Sen kimin karsına sövüyorsun eşşeğlu!” deyince delikanlı küfür ettiğine pişman olmuş” “Yahu ağam ben sana değil soğuğa ve şu buzlara sövüyorum” demiş de dayaktan kurtulmuş!
Sanıyorum 1975-76 idi, Ülkü Ocakları Genel Merkez’ine seminer için davet edilmiştim; Umumi Türk Tarihi üzerine üç gün belli saatlerde sohbet yaptık. Bendeniz o zamanlar söyleşi başlar başlamaz bu konuda en önemli birincil kaynakları yanımda bir torbada taşır masa üzerine sererdim. Bu seminerlerden Türkeş Bey’in de direkt haberi vardı; dinleyiciler genellikle Anadolu Ocak Şube başkanları idi. Birgün sohbet biraz uzadı ve salonda ufak tefek dalgalanmalar başladı. Hemen soru cevaplara geçtik, etkili bir bölgenin Ülkü Ocağı Başkanı soruyor: “Hocam üç gündür dinliyoruz. Saydığınız kitap adlarını akılda tutmak bile mümkün değildir. İyisi mi siz bunları birleştirip şöyle küçük bir kitapçık yapamaz mısınız? Okuyup kurtulalım, vallahi bizim çok; daha çok işimiz var.” Bu olayı unutmayın 40 sene evvel de aynı durumdaydık.
Yeni olmuş bir hadise, Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nden gözümün pek tutuğu bir yönetici, telefonda “Hocam siz daha evvel Kocaeli başkanıydınız.” demez mi? Ben “Kocaeli’ne yakında gitmedim, ama 1967’de Antakya Başkanıydım” deyince “Karıştırdım” dedi. Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nden bir yetkili, “Hocam iyi hoş ta Genel Başkanımızı çok tenkid ediyor.” demiş! Çok iyi anlayamadım; Sayın Genel Başkanı tenkidlerimi herkes bilir, zat-ı âlileri bilir, ama bugüne kadar böyle bir şikâyet almadım! Bizim kafamızdaki Bahçeli sadece siyaset adamı değil hemşehrimiz ve bölgemizin adamı önemli bir şahsiyettir! Bu sebeble onunla ilgili palavralara inanmayız; lâkin herkes hata yapabildiği için böyle bir şey olunca da adam gibi konuşuruz! Fakat bunun da bir seviyesi ve şekli vardır! Parti tasarruflarına karışamayız, çünkü bu bir kurul işidir! Bu sebeble bizim için şahsı her zaman muteberdir!
Rahmetli Tevfik Çavdar (İzmir 1929 – Ankara 2012) çok severim; kendisi solcu tanınan bir ekonomist ve yazardır. Milli Mücadele ile ilgili kitapları bilhassa okunması ve ibret alınması gerekli. “Milli Mücadele’nin Ekonomik Kökenleri- Milli Mücadelede Sayılarla Vaziyeti Umumiye” çok hacimli olmayan ilk eserleri; daha sonra bunlar sanırım iyi bir mizanpajla tekrar yayınlandı. Aynı günlerde N. Fazıl’ın “Sakarya”sını da önünüze koyun ve bir değerlendirme yapın. Çavdar, Milli Mücadele’yi Ankara gözü ile anlatıyor; N. Fazıl muhayyel “Sarıklılar” gözü ile bal gibi hareket ve başarı ile dalga geçiyor. Fakat Çavdar’ın milletin gözünde, Ankara’nın kalbinde ve kafasında Milli Mücadele, “Ankara’nın taşına bak gözlerimin yaşına bak, biz Yunan’a esir olduk şu feleğin işine bak!” İşte Ankara işte Milli Mücâdele!
Eski Ankara için Hükümet yeni bir paket ve proje hazırlığında imiş! Memnuniyetle karşılıyoruz. Ankara’da PYD-PKK-DHKP egemenliğini kabul etmiyoruz! İşte bu iş aynı “Yunan”a benziyor! Çıt çıkmamalı, Başkent’e köpek girmemeli! Burası Ankara! Mustafa Kemal’in Ankara’sı, Osmanlı’nın mânevi dünyası, Türklüğün kalesi!
Muhabbetle.