
Ali BADEMCİ
Şaka bir yana ağır bir ameliyattan çıkmış olan Bahçeli’ye daha saygılı olmalıyız! Nezaketin hiçe sayıldığını görmedim, mutlaka bununla teselli oluyoruz! Yufka yürekle de çetin dağlar aşılır! Çünkü batılılar Türkler’in en ağır silâhı dilleridir diyorlar!
Sayın Bahçeli’nin bir aydan beri sağlık durumu iyi değil; elbette ağır sayılabilecek bir ameliyat geçirdi ve alel-acele biraz da bütünleşmiş olduğu koltuğuna oturdu! Bunu şu bakımdan söylüyoruz; Cumartesi-Pazar günleri sanırım hafta sonu tatili yapmıyorlar! Hayatının alışkanlıklarından biri bu! Bakın dün ve evvelki gün hafta tatili idi; arkadaşlarımız eş çocuklarını yanlarına alarak durumlarına göre hafta sonunu değerlendirme peşindedirler! Üzücüdür ki Sayın Bahçeli’nin böyle bir âilesi yok; parti, parti, parti! Hayatında başka iş de yapmamıştır; yani en iyi bildiği şey siyaset! Ne derseniz deyin bu gerçeği değiştiremezsiniz! İyi yaptı, kötü yaptı bunlar tamamen izafî hususlar! Üstelik tam bir saygı içinde değerlendirilmesi şart! Herkes hatâ yapar, beşer mutlaka şaşar veya şaşırtılır! Ne yapabiliriz ki, bu elimizde olan bir şey değildir ve insan beynini elektronik saat gibi programlayamazsınız! Çünkü her insanın psikolojisi kesinlikle kendine hastır ve başkalarına göre çok değişkendir! Efendim, “Ülkücü İrâde”; işte bu da çok göreceli bir kavram; guruplara göre değişebilir; zaten sağlam ve itirazsız bir tarifi de yapılamamıştır!
Metin Boşnak denen “Boşnak”a göre ülkücü irade AKP karşısında MHP’yi fedâ etmektir; son seçimlerde olduğu gibi! Fakat ülkücülere göre bu irade partiler üstü ve bağımsızdır; siyaset gibi gündelik işlerle değişmez! “Ülkücü İrade”nin ibresini tersine döndürmek de Türk Milliyetçiliğine ihanettir! Karşılığı var mıdır yok mudur, bilmiyoruz ama, MHP’li medyada bülbül kesilen bu âlim bozuntusu bir haindir! Onun görüşlerine sarılanlara da ülkücü demek mümkün değildir! Ne yazık ki önce “Cemaatçi” sonra da “Saraycı” olan bu zatı doğru dürüst ifâde eden olmadı! Üstelik meşhur yazısı her yerde ilk sayfadan yayınlandı! Bununla, MHP hatalarını düzeltecek sanıldı, ama daha kötü oldu! Halbuki onun yerine Kasım seçimlerinin adam gibi bir tahlili yapılsaydı belki ayaklanan insanları durdurmak mümkün olabilirdi! Elbette ışık dibine kör yanıyor ve birbirimizi okumadığımız gibi ülkücüye itimat da yoktur! Neden, çünkü ülkücüdür beş dakikada kamyona bindirir ikna edersiniz! Bak işte öyle olmadı ve gemi öyle bir su aldı ki neredeyse battı batacak! Tek suçlu Bahçeli mi? Biraz insaflı olun! Böyle bir şey düşünmek mümkün mü? Allahaşkına şu yazılanları da iyi okuyun ve adam gibi tahlil edin, afakî değerlendirmeler ülkücüye yakışmıyor! Bana hâlâ “Bir nalına bir mıhına vuruyorsun.” diye yazan var! Yani bu kadar mı? Bu neticeyi mi çıkarıyorsunuz? O zaman kafanız yarım akademisyenleri aşamıyor ve “Boşnak”a itibar ediyorsunuz.
Yatıp kalkıp Bahçeli’yi tenkid edenler, “Bunlarla yürümez, çete, dalton” diyenler, ona “Geçmiş olsun” dediniz mi? “Biz partiden kovulduk, yirmi seneden beri kendileri bizi aramadı da biz neden soralım!” Allahaşkına böyle bir mazeret olur mu? Siyaset ve nezaket, dünya ve ahiret bambaşka bir şeydir. Kadim geleneklerimizde “Helâlleşme” diye bir şey vardır; onun için olmasa bizim için bunun zamanı gelmedi mi? Bizim sağlığımız Devlet Bahçeli’den daha mı iyi? Birçoğumuz onun gibi “Bayy-pas”lıyız! Sadece onun değil bizim de ömrümüz bitiyor, veda zamanı çoktan gelmiş ve geçiyor! Hiç mi birbirimizde hakkımız yoktur; birbirimize bir simit-ayran da mı ikram etmedik! Ne bu kabadayılık, nedir bu ufuksuzluk!
Ben şahsen bütün “Aksakal”lardan bunu beklerdim; ne olurdu bir “Geçmiş olsun”a gitselerdi; dünyanın sonu mu gelirdi? Partiden kovulacaklarını mı sandılar, böyle bir şey olur mu, hiç düşünülebilir mi? İşte bu hususta sınıfta kaldık dostlar sınıfta! İşin ucunda ölüm mü vardı? Geçmişte, Erciyes’de falan nahoş olaylar oldu, fakat çok gerilerde kalmadı mı? Durmadan o günleri düşünmek bile mide bulandırıyor! Kurultaydaki “Yuh” sesleri de çok ama çok kötüydü! Fakat ondan sonra kaç kurultay yapıldı! Bırakın “Aksakal”ları da Meral-Koray-Oğan aynı şeyi yapsaydı ne olacaktı? Ne olurdu da bir sefer “Kol kırılır yen içinde” fotoğrafı görüntülenseydi! Varsın yine herkes yoluna devam etsin, isteyen muhalif iç siyaset, isteyen de namaz kılmaya ve “Mehdi” beklemeye devam etseydi! Anlaşılan şu “Mehdi”nin de geleceği falân yok, aradan 36 sene geçti ne geleceği var ne de görüneceği! Şöyle evvelden tanınmayan bir sakallı zat çıksa “Ben Mehdiyim” dese de şu belâdan kurtulsak! Birilerinin kulağını çekse, şöyle taştan taşa vurup zem’etse de görseydik! Anlaşılan şu “Mehdi” denen adam da bizlerden hoşlanmıyor!
Şaka bir yana ağır bir ameliyattan çıkmış olan Bahçeli’ye daha saygılı olmalıyız! Nezaketin hiçe sayıldığını görmedim, mutlaka bununla teselli oluyoruz! Yufka yürekle de çetin dağlar aşılır! Çünkü batılılar Türkler’in en ağır silâhı dillerdir diyorlar!
Muhabbetle.