Ali BADEMCİ
Böyle aşk mı olur? Yaş yetmiş iş bitmiş! Böyle sonbahar da olmaz kendinizi boşuna teselli etmeyin ileri yaşlarda sizi kalpten götürecek bir ihanete uğrayıp kavrum kavrulmayın! Ahh Zeynep, ülkücülüğü sana tercih ettik ama seni unutmanın zararlarını da çekiyor! Aşkın ve ideallerin sonbaharı olmuyor ve çekilmiyor! İşte ömür bitti fakat yol bitmiyor
Bu yazı bir tarih veya siyasî yazı değildir; özellikle siyaset yazılarından bıktık, usandık, ikrah etik! Aşk yazısı aşk! Hiç hatırlamadığımız altmış seneden beri öyle! Birader tarihsiz de olmuyor ki, bizlerden önce de böyleymiş! Şu ülkücülük bahar mefhumunun yanından bile geçmemiş; sonbaharda başlamış yine öyle devam ediyor! Elbette kavurucu sıcaklar geçmiş, ağaç kurumamış ama, sonbahar yeşermesi de kâfi gelmiyor! Çünkü önünde kış geliyor, canlıların kış uykusu diye bir dönemleri var, o soğuk kara topraktan işin içinde filizlenmemek de var!
Ömür geçiyor; netice itibariyle insanız; o sayılı günler, aylar, mevsimler ve yıllara neler sığdırmadık ki! Hayat aşk üzerine kurulu da, bildiğiniz ve bildiğimiz dizi filmlerdeki gibi aşklar değildir! Yaşadığımız toplumların kabul etmeyeceği ilişkiler elbette aşk değildir! Edeb ve hayâ duvarları çoktan aşılmış; şerefsiz artist neredeyse anasının üstüne çıkacak! Bunlara aşk denir mi? Bizim gençliğimizde sevgililerimiz oldu; onları tanımazdık bile! İçten içe bir gönül muhabbetti varmış! Bunların birçoğunu altmışlı yaşları devirdikten sonra anladık! İlkokul, ortaokul, lise, akraba, mahalle aşkları! Bazen basit bir sarıçiçek, bazen bir el kadar işli mendil, bazen iki satırlık mektup, bazen de defter veya kitap sayfasına işlenmiş anlamlı bir cümle!
Biz ülkücüler bunları hiç farkedemedik; bu dünyada sadece bizler yaşıyormuş gibi kurgular yaptık, sazı olmayan sözlerden güfteler yazdık! Kimi zaman Turan’a gidiyoruz diye yola çıktık da Kars’ı aşamadık! Çoğu kere katil ilân edildik de, avuçlarımızı açıp kan olmadığını görünce ondan da şüphe ettik! Bir türlü bir kazmaya sap olamadık ve bir ömrü böyle yedik bitirdik! Elbet hafızaya “yalan-yalan” türküleri pek sığmadı; yani onunla da kendimizi aldatıp, teselli olamadık! Gerçek aşklarımızı hakikaten unuttuk! Şöyle bir kendimi yokladım da, acaba bu satırlar tarih değil de edebiyat mı, hâtıra veya roman cümleleri mi? O da olmuyor çünkü bir ömrü yiyip bitiren düşler ve düşünceler roman ve hikâye olabilir mi? Ben Zeyneb’ı unuttum da siz Ayşe’den veya Hatice’den gönül silkebiliniz mi?
Zeynep kıvırcık saçlı idi; biraz da yapılı idi! İlkokulda ağızlarımız süt koktuğu günlerde, okul çıkışlarında kapıda bekler mahalleye beraber gitmemizi isterdi! Teneffüslerde ille de bir yol boyu! İlkbahar’ı birlikte farkederdik ki bayırlar mis gibi çiçek kokardı! Bademler, şeftaliler, kirazlar çiçek açar da tozları etrafa yayılır ve çoğu zaman her tarafımızı kaşındırırdı! İncir ve Zeytin yaprakları yemyeşil olur, ki şu zeytin denen mübarek hiç yaprak dökmezdi, aynı oksijen üreten çam ağaçları gibi! Zeynep neler anlatırdı şimdi hatırlamak mümkün değil, ama o kara gözlerden hayat fışkırır, mahcup mahcup bakardı! Allah var Zeyneb’i çok seven olduğu için ara sıra aşiret kavgasına benzeyen arkadaş kavgaları da olurdu ki bunlara Zeyneb’den ziyade başka bahaneler uydurulurdu!
Şu hayat neden durmak bilmiyor; o tertemiz çocukluk günleri! O yıllar ilk gençlik ışıkları tarafından aydınlatılınca artık Zeynep unutulmuş, yerine başkaları oturmuştur! Fakat Zeynep’teki saflığı yakalamak bir türlü mümkün değildi! Ortaokulda ülkücülük öğrendik ki artık yeni aşklar kafaları sarmıyordu! Üniversite bitirdik; o günlere hayret ediyorum ki âşık olan, hayatını birleştirmek ve evlenmek isteyen ülkücü sayısı pek azdı! Fakat biz fukara çocukları bir türlü Zeynepler’i hayatımızdan çıkarıp atamadık ama ne ortasını ne de sonunu göremedik! Zeynep duruyor mu, göçmüş mü onu da bilecek kadar vefâlı olamadık!
Bazen çok kötü bir şekilde hayatın sonbaharı diyorlar; hiç hayatta sonbahar sevmek imkânı var mı? Bahar gittikten aşklar yok olduktan sonra kim sonbahara razı olur! Bizler yetmiş yaşının son üç basamağındayız; gece yarılarına kadar yakalayamadığımız ülkücü baharı çalışırız! Teknoloji ilerlemiş, dünyanın her yeri ile görüntülü konuşabiliyor ve insanlarla tanışabiliyorsunuz! Ne kadar çok da aşk arayan var; Alamanya’dan bir hanım çıkıyor da “Tanışalım, gerekirse evlenelim” diyor; bazen o sevimiz tersler de düşüyor ki insan her iki hâle de acıyor! Alamanyalı’ya yaşlıyım diyemiyorsun da “Kızım profile bakmadın mı” dediğin zaman da “Olsun aşkın yaşı” olmaz diyor! Fakat sonra ille de canlı görünce hemen cihazını kapatıyor! Böyle aşk mı olur? Yaş yetmiş iş bitmiş! Böyle sonbahar da olmaz kendinizi boşuna teselli etmeyin ileri yaşlarda sizi kalpten götürecek bir ihanete uğrayıp kavrum kavrulmayın! Ahh Zeynep, ülkücülüğü sana tercih ettik ama seni unutmanın zararlarını da çekiyor! Aşkın ve ideallerin sonbaharı olmuyor ve çekilmiyor! İşte ömür bitti fakat yol bitmiyor!
Muhabbetle.