
TBMM’de HDP’nin Bakan Mevlüt Çavuşoğlu hakkında verdiği gensoru önergesinin görüşmeleri sırasında Süleyman Şah tartışması yaşandı. MHP Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy, türbenin taşınması sırasında terör örgütünden destek alındığını iddiasını gündeme getirdi. Ersoy, ” Süleyman Şah Türbesi’nin oradan kaldırılması sırasında PKK’yla, PYD’yle ve onların siyasal uzantılarıyla İstanbul’da iş tutuldu mu, tutulmadı mı? Bunu nasıl yaptınız? Buna niye müsaade ettiniz? ” diye sordu.
YEREL UNSURLARA ‘VURURUZ’ DEDİK
Bakan Çavuşoğlu ise bu iddiaya ‘”Doğru değil, biz burada DAİŞ ve bölgedeki çatışmalardan dolayı bir tehdit oluşunca türbeyi geçici olarak taşımak istedik, kararımızı verdik ve o kararı verdikten sonra da oradaki unsurların hepsine şunu söyledik: ‘Sakın ha karşımıza çıkmayın, karşımıza çıkanı vururuz’ dedik ve operasyonu da yaptık. Dolayısıyla, PYD, YPG’yle iş birliği kesinlikle söz konusu değildir.”
“Statükodan Resmi İdeolojiden Brüksel ve Washington’un Şefaatine”
Ersoy, konuşmasına dış politika ile iç politikanın birbirine giren, birbirini etkileyip birbiri yerine kullanılan, bazen de birbirine vasıta yapılan alanlar haline geldiğini söyledi.
İktidar partisinin kendinden önceki bilgi, birikim, tecrübe ve bu sayede oluşmuş devlet aklını yok sayan anlayışının bugünkü öngörüsüzlüklerle dolu Türk Dış politikasının temelini oluşturduğunu söyleyen Ersoy, “Türkiye’de dış politikayı paradigma değişimi üzerinden monşerlerden kurtaracağız, dış politikadaki statükocu büyükelçilerden Türkiye’yi temizleyeceğiz.” anlayışıyla hafızayı ve tecrübeyi yok kabul edenler, özel sektörden profesyonel anlamda istihdam ettikleri, kendi arka bahçelerini oluşturdukları diplomat misyonuyla bu hafızadan mahrum oldukları için bu hataları yaptılar” dedi.
Türk Dış Politikasının gelişimi hakkında kısa bir bilgi veren Ersoy, Osmanlı’nın sonu Cumhuriyetin başındaki “kurucu irade”nin içinden çıktığı yangın coğrafyasının tecrübesiyle “Yurtta sulh cihanda sulh” dediğini hatırlattı. Ersoy, 1960’lara kadar belli ittifaklar dışında bölge siyasetine ilgilenilmediğini fakat 1960 sonrasında çok yönlü Ortadoğu politikalarına geçişi 1967-73 yılları arasında Arap-İsrail savaşında gördüklerini belirtti.
Ersoy, “iktidara geldiği ilk yıllarda statükoya, resmi ideolojiye savaş açtığını iddia eden AKP’nin bugün Brüksel ve Washington’un şefaatine sığınma süreci başlamıştır” dedi.
Ersoy, “Arap Baharı” sürecinde dış politikada özneden ziyade nesne durumunda kalındığını, bunun da birçok hataya sebebiyet verdiğini söyledi. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’ne eş başkanlığı kabul eden iktidar partisinin Ortadoğu coğrafyasında küresel güçlerin emperyalist çizmelerinin dolaşmasına neden olduğunu belirten Ersoy, bunun önlenebilmesi için “yerli ve milli” bir duruş sergilemek gerekiyordu fakat AKP bu duruşu gösteremedi dedi. Bu nedenle AKP’nin bugün “yerlilik ve millilik” söylemleri dün yaptıkları ile çelişmekte olduğunu belirtti.
“STRATEJİK HATALAR TAKTİKSEL KAHRAMANLIKLARLA TELAFİ EDİLEMEZ”
“Dış Politikada, stratejik derinlikler içerisinde mücadele verilirken stratejik iflas ve müflisliğe dönüşüp üzerine kitaplar yazılabilir noktaya gelindiğini” belirten Ersoy, stratejik hataların taktiksel kahramanlılarla telafi edilemeyeceğini söyledi. Bu durumun sebebi AKP iktidarının kendilerinden önceki bilgi birikim ve geleneği yok saymasından kaynaklandığını belirten Ersoy, “kendinizden öncekileri yok sayıp yeni bir sayfa açma ve geleneği, tecrübeyi, müktesebatı yok kabul etme. Bu, doğanın kuralına aykırıdır sayın milletvekilleri. Zaman denilen kavram kaybolmaz, geçer, öyle bir geçer zaman ki deriz ama öyle kaybolmaz, biriktirir ki zaman medeniyetleri, devletleri, kişileri var eder. İşte, bu tecrübelerle, bu varlıklarla siz yarınlarınızı aydınlatacak hafızayı oluşturursunuz” dedi.
“İki köprü, iki havaalanı var ki üçüncüsünü yapıyorsunuz” diyen Ersoy, devlette devamlılığın esas olduğunu belirtti.
“AKP DIŞ POLİTİKADA ULUSLARARASI HUKUK VE MEŞRUİYET SORUNU OLUŞTURDU”
AKP, dış politikada, parti programlarında yer alan “komşu ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması” söyleminin tersi yönde işler yaptığını belirten Ersoy, bu durumun uluslararası hukuk ve meşruiyet sorununu da beraberinde getirdiğini belirtti. Irak’ta merkezi hükümet yok sayılarak bölgesel aktörlerle anlaşmalar yapıldığını belirten Ersoy, Suriye’de muhalif gruplara destek verildiğinin dünya kamuoyunda kabul edildiğini, bunun da uluslararası hukuk ihlallerine ve uluslararası meşruiyet alanımızın kaybolmasına neden olduğunu söyledi.
“TÜRKMENLER İLE İLGİLİ OLARAK DEVLET POLİTİKAMIZ NEDİR?”
“İlk Misakımillî sınırlarımız içerisinde bulunan Irak (Musul, Kerkük) Türkmenleri, Suriye Türkmenleri, sınırlarımıza en yakın soydaşlarımızdır” diyen Ersoy, “Bugün, siyaseten, nüfus olarak bile Türkmenlerden nüfusu çok daha az olan ama bölgesel konjonktürün ve terörün rüzgârıyla ve uluslararası güçlerin bölgede koridor açması, kantonlar oluşturarak sözde kürdistana zemin hazırlaması gerekçesiyle bölgedeki başka etnik kimliklerin Türkmenlerden fersah fersah çok daha öne geçtiklerini görüyoruz. Bu da kendi içerisinde sorunsal oluşturuyor” dedi.
“PYD, PKK’NIN UZANTISI TERÖR ÖRGÜTÜDÜR”
Milliyetçi Hareket Partisi’nin, PYD PKK’nın uzantısıdır, terör örgütüdür, PYD’ye yardım, yataklık yapmayın, beraber iş tutmayın” diye hükümeti uyardığını belirten Ersoy, hükümetin ise bu uyarıları dikkate almadığını hatta PYD’nin başı Salih Müslüm’ü ağırlayarak suç işlediğini söyledi.
PYD konusunda hükümetin tamamen yanlış, öngörüsüz davrandığını söyleyen Ersoy, ABD’nin bölgeye gönderdiği silahların PYD eliyle Türkiye’ye dönmüş olduğu bir ortamda Dışişleri Bakanının “PYD için ABD ile ilişkimizi bozacak değiliz” demesi dış politikadaki tutumuzu göstermesi açısından önemlidir dedi.
“ŞAM’DA CUMA NAMAZI KILAMADIK AMA TÜRK DIŞ POLİTİKASININ CENAZE NAMAZINI KILIYORUZ”
Avrupa Birliği ile ilişkiler, Irak ve Suriye sorunlarındaki öngörüsüzlükler, Rusya krizi, bakanın deyimiyle “çuvallanan” Ukrayna olayı, Mısır, Kıbrıs, konuları ve Ermenistan, İran ile olan ilişkilerde geldiğimiz durumun karnesini çıkartacak olsak AKP bu karnede geçer not alamaz diyen Ersoy, “Şam’da Cuma namazı kılmadık ama bugün Türk Dış Politikasının cenaze namazını kılıyoruz” dedi.
Dış politikada günlük, anlık reflekslere bağlı olarak verilen dış politika reaksiyonları ile dış politikanın yürütülemeyeceğini belirten Ersoy, “içerisinde bulunduğu kriz ve kaos ortamı ve terörle mücadelenin çok yönlü olması hasebiyle, teröre ve teröriste mesafe koyamayan, onların gölgesinde siyasete mecbur ve mahkûm kalan yapılanmaların bu önergeyi vermesi bu tartışma zemininde bizim devlet ve millet bekası ve mücadelesi noktasında bu önergeye aleyhte oy kullanmamız için yeterlidir. Aleyhte oy kullanmamız, bizim, Adalet ve Kalkınma Partisinin kendi içerisindeki çelişkilerini ortaya koymak ve uyarma sorumluluğumuzu bir kenara koymamıza asla engel değildir” dedi.
“MEZARLIKLAR, TÜRBELER VATANLAŞTIRILAN COĞRAFYANIN TAPUSUDUR”
Dış politikada birçok kriz yaşandığını, bunların milletimizin gönlünde yaralar açtığını, milli ve manevi değer yargılarımıza zarar verdiğini belirten Ersoy, “Bizim için türbeler manevi yerler, coğrafyanın vatanlaşmasının ifadesidir.
Alperen gazilerin, yer tutanların manevi kültürü, Türk-İslam medeniyetinin sembolüdür.IŞİD’ci selefi akımların, Baasçıların ve Arap kültürünün reddettiği ama Türk kültürünün erken dönem inanç sisteminden bu tarafa kadar getirmiş olduğu mezar ve mezarlıklar ve kutsal kabul etmiş olduğu, büyük ulu kişi kabul ettikleri şahısların yatırları. Süleyman Şah Türbesi’nin, yatırının oradan kaldırılması sırasında PKK’yla, PYD’yle ve onların siyasal uzantılarıyla İstanbul’da iş tutuldu mu, tutulmadı mı? Bunu nasıl yaptınız?
Buna niye müsaade ettiniz? Buna müsaade ettiyseniz bugün kalkıp birlikte yol yürümek durumunda olduğunuz bu eşhaslarla bugün itibarıyla kavga ederken onlar kalkıp bunları önünüze koyarsa ne yaparız diye hiç düşünmediniz mi?” diye sorarak hükümete yüklendi.