Ali BADEMCİ
alibademci@gmail.com
İşte bugün yeni kuşaklardaki kavram kargaşalığı siyasete dönüşürken anlamsız şeyler böyle ortaya çıkıyor! Orhun yazıtlarında Türk etnolojisi açık seçik ortadadır; Türk mefhumunun şubeleri yok; fakat Oğuz’un şubeleri vardır! Kaşgarlı Divanı’nda bu alt şubeler 24 veya 22’dir. Reşidüddin’in Oğuznamesi’nde de aynı gerçeği görürsünüz’ İslâmi devirde Oğuz deyiminin yerini Müslüman Türk anlamında “Türkmen-Türkman” almıştır. Başka bir kavram veya istilâh aramaya gerek var mı? Kültür ve siyaset sosyolojisinde elbette Turan deyimi boş ve havada duran bir istilâh değildir! Fakat Türk deyiminin yerini alması ve ikame görevi yapması kesinlikle mümkün değildir! Meselâ kulağa hoş gelen bir nostaljik deyim olarak kullanılabilir, tıpkı Kızıl Elma gibi;buna kimsenin itirazı olmaz! Her millet ve milliyetin Kızıl Elma’sı vardır! Fakat tescilli bir marka olan millet adının yerine bunları kullanamayız, kullanırsak çok yanlışlık yaparız ve siyaseten kullanılmış oluruz. Şuurlu Türkçülerin bu deyimden uzak durması ve açıklanması zor olan engellerin çıkmaması en doğru yoldur. Pan İslamizm gibi, bırakın Panturanizm’i Pantürkizme bile müşterek bir vatan, müşterek bir dil ve kültür bulamazsınız!
TURANÎ TÜRK DEMEK Mİ?
Turan deyimi ilk olarak XI. Yüzyılda Firdevsi’nin Şehname adlı mitolojik eserinde geçer. Bu eser Türk Gazneli İmparatorluğu sultanına takdim edilmiş dünya şaheserleri arasındadır. Netice itibariyle bir İranlı yazdığı ve dili de Farsça olduğu için elbette bir İran klâsiğidir. Fakat o ölçüde de Türk sultanına armağan edildiği için aynı zamanda Türkî ve İslâmî bir eser olduğu konusunda herhangi bir sıkıntı yoktur. Bu eserde İran deyimine karşılık kullanılan Turan deyiminin etniste ifâde etmediği açıktır; zaten İran ötesi Türk ülkeleri denirken coğrafî bir deyim olduğu bellidir. Daha evvelce İranlılar’ın kullandığına dair esası bilinmeyen bilgilere sahibiz. İlk üç harfin benzerliğine dayanan etimolojik tahliller varsa da bunlara kıymet verilmemiştir. Batılılar bu deyimi Türkistan ötesinde oturan Türkler ve Tatarlar’ın vatanı olarak işaret ederler. Dolayısiyle bırakın bugünkü anlamıyle bütün Türkler’in oturduğu yerler olarak tarif edilmesini Türk yurdu anlamına gelen Türkistan bile Turan’ın içinde değildir!
Türk adına gelince Göktürkler’den beri millet adımız olarak dercedilmiştir. Artık bir takım Çin kaynaklarından filolojik bilgiler tekrar etmemize gerek yoktur; bu yollar artık tekrar edile edile pek eskimiştir. Yok efendim Çin alfabesinde “R” sesi yokmuş da Türk yerine “Tukyu” denmiş filân! Artık ilmî denilen bu metot son bulmuştur; o edebiyatı ancak Göktürkler devrinden önceki zamanlar için yapabiliriz; hoş daha bu devri de adam akıllı inceleyebilmiş değiliz! Yazıtlar’ın nasıl çözüldüğünü, çok tekrar edilen “Tengri” ve “Türk” deyimlerinin baş harflerinden anlaşıldığını elbette biliyoruz! Orhun, Yenisey, Uygur vs. yazıtlari üzerinde sosyoloyi bilim dalı şubeleri nazarından çok iyi çalışılmış değildir. Bu yazıtlar birer kültür ve tarih âbidesi olarak geçen asırdan beri açıklama beklemektedir. Böyle bir çalışmanın olduğunu düşünmek bile mümkün değildir. O sebeble Yazıtların ruhunu anlayamadığımız için özellikle genç arkadaşlar uydurma ve speküler deyimlere, hem de tam yabancıların istediği ölçülerde siyaseten değer vererek Türklük düşüncesini yozlaştırıyorlar. Maalesef bilim adamlarımız da bu durumu seyredip çoğu zaman böyle deyimlere itibar ediyorlar.
İlginçtir ki Cumhuriyetten sonra batıya benzer şekilde Türk tarihi ve Türkoloji diye iki bilim dalı oluşturulmuş ve kültürümüz çok anlamsız şekilde ikiye bölünmüştür. Ayrıca Türk tarihi “Yakın, Genel, İnkılâb” gibi disiplinlere ayrılmıştır. Böyle bir durum ilim adamlarımızın tarih ve kültür tarihimize hakkıyle vukfiyetlerinin önüne geçmiştir. Bugün “Türkloloji” denilen disiplin Türklük Bilimi anlamına mı geliyor yoksa sadece Türk dilini veya edebiyatını mı kapsamaktadır belli değildir. Çoğu zaman tarihçi ve Türkologu ayırt edemiyorsunuz! O zaman akademilerde düzgün çalışmalar yapılamıyor ve tarihçi tamamen olayları ortaya koyarken diğer bilim dalları ile ilişkilendiremiyor! Türkolog da yeterli tarihi bilgiye sahip olmadığı için o da görevini hakkıyle yapamıyor! İşte bu sebeble ortaya çıkan karşıklık bilgisizliğe dönüşüyor! Kendisi akademi menşeyli olmayan Köprülü’nün çalışmaları çok büyük kiymet ifâde ediyor! Zeki Velidi gibi Cumhuriyet döneminde Türk dünyasından ve kaba deyimle alaylı olup da sonradan akademiye intikal eden âlimlerin görüşleri de topluma indirilemiyor! Bütün bu sebeplerden bir Faruk Sümer Bahaettin Ögel, Ögel de bir Osman Turan yerine konulamıyor!
İşte bugün yeni kuşaklardaki kavram kargaşalığı siyasete dönüşürken anlamsız şeyler böyle ortaya çıkıyor! Orhun yazıtlarında Türk etnolojisi açık seçik ortadadır; Türk mefhumunun şubeleri yok; fakat Oğuz’un şubeleri vardır! Kaşgarlı Divanı’nda bu alt şubeler 24 veya 22’dir. Rerşidüddin’in Oğuznamesi’nde de aynı gerçeği görürsünüz’ İslâmi devirde Oğuz deyiminin yerini Müslüman Türk anlamında “Türkmen-Türkman” almıştır. Başka bir kavram veya istilâh aramaya gerek var mı? Kültür ve siyaset sosyolojisinde elbette Turan deyimi boş ve havada duran bir istilâh değildir! Fakat Türk deyiminin yerini alması ve ikame görevi yapması kesinlikle mümkün değildir! Meselâ kulağa hoş gelen bir nostaljik deyim olarak kullanılabilir, tıpkı Kızıl Elma gibi; buna kimsenin itirazı olmaz! Her millet ve milliyetin Kızıl Elma’sı vardır! Fakat tescilli bir marka olan millet adının yerine bunları kullanamayız, kullanırsak çok yanlışlık yaparız ve siyaseten kullanılmış oluruz. Şuurlu Türkçülerin bu deyimden uzak durması ve açıklanması zor olan engellerin çıkmaması en doğru yoldur. Pan İslamizim gibi, bırakın Panturanizm’i Pantürkizme bile müşterek bir vatan, müşterek bir dil ve kültür bulamazsınız!
Muhabbetle.