
Babür Hüseyin ÖZBEK
Ülkenin yoğun bir gündemi var; isyana dönen terör, işsizlik ve de iktidarın görünen veya görünmeyen yönü ile satha çıkmış buz dağı gibi hukuk ve ekonomi üzerindeki mevcut siyasi baskısı. Onun yanında da yapay bir gündem oluşturuldu; “Darbe geliyor, Darbe olabilir.” Doğru veya yanlış, yalan veya gerçek ortaya bir “Söylenti Demeti” atılıyor. Bazıları da bunu hemen sahiplenip, konuyu körüklüyor, büyütüyor, dallandırıp budaklandırıyorlar.
Örnek mi istiyorsunuz; ABD’li Neocon – Şahin’lerden Michael Rubin, American Enterprise Institute adlı sitede yayınladığı; “Türkiye’de darbe olabilir mi?” başlıklı makalesinde : “…askeri darbe olabilir..” kehanetinde bulunuyor.. Temeli zayıf, suni bir iddia.
Bu iktidar 14 senedir ülkeyi yönetiyor veya yönettiğini, iyi de yönettiğini ısrarla tekrar ediyor. Bu dönemde TSK ihtilal yapmadı, yapmaya teşebbüs etmedi, belki de etmesine fırsat tanınmadı. Ancak iktidar TSK’ya karşı darbesini yaptı, bilhassa Türk Bahriyesi’ni zaafa uğrattı; belirgin rütbenin üzerindeki görevlileri, altın sarısı renkli sırmalı – düğmeli, dünya standartlarındaki, iyi yetişmiş bir takım personeli harcadı.
Zirvede oturanlar, bu konuda nasıl da bu kadar başarılı olabildiler? O dönemlerin ve bugünün genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanlarını bir inceleyin, iktidarla bağlarına bakın, sivil – asker hiyerarşisini tetkik edin, bakın bakalım neler görecesiniz?
Kim ne derse desin hukuk savaşı iyi neticelenmedi. Belki Silivri mahkemeleri bitti ama Donanma için arkasında onulmaz, telafisi güç yaralar açtı. Duruşmalarda, hapishanelerde rahatsızlanıp hayatını kaybeden ve hastalık sahibi olanlar, hayata kahredip küsenler oldu. Bunlar olurken zirvede sen oturuyordun R. Bülent Bostanoğlu. Kulakların hiç çınlamıyor mu?
İKTİDARIN DEĞİRMENİNE SU TAŞIYANLAR
Biz farklı bir toplumuz, çoğunlukla yanlış ata oynuyor, yanlış piyon sürüyor, karşı tarafta vezir – şah hamlesi yapınca apışıp kalıyoruz. Kaçakçı olduğu iddia edilen Reza Zarrab 22 Mart 2016’da İstanbul – Miami uçuşu sonunda uçak piste inince tutuklanıyor, bizim muhalefette bir sevinç, bir iyi oldu: “AK Parti ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan iktidarının, indirilmesinin önü açıldı…” gibi açık veya gizli çığlıklar atılıyor.
Bazı gazeteler ön sayfalarında ve köşe yazarları ile Amerika da 4’üncü Güvenlik Zirvesine gidecek olan R.T.Erdoğan’ın orada tutuklanabileceği, Reza Zarrab ile ortak olduğu, B.H. Obama’nın kendisini kabul etmeyeceğini bile yazıp söyleyenler, dillendirenler oldu. Erdoğan Türkiye’den ayrılırken havaalanında Amerikan savcısına, R. Zarrab’ı tutuklarken Fethullah Gülen’i de dikkate alması gerektiğini belirten; “Sert, dayılanır gibi!” bir demeçle Türkiye’den ayrılıp Atlantik üzerinde bilmem kaçıncı uçuşuna geçti, yolda gazetecilerle maç seyretti.
Şimdi gidip halkla konuşun, vatandaşla sohbet edin: “Muhalefetin kötülediğini, karaladığını, söylenenlerin tam tersinin gerçekleştiğini” istemeseniz de duyup göreceksiniz. Muhalefet oturduğu satranç masasında taşları iyi kullanamıyor yanlış ata oynuyor. İktidar partisi taraftarları ellerini ovuşturuyor, % 50’nin üzerindeki oy oranlarında yükseliş var.
Muhalefet liderleri, sözcüleri ve STK kuruluşları neden iktidarın değirmenine su taşıyorsunuz, bile bile neden yanlış ata oynuyorsunuz? Ülkeyi açmaza sokan “Açılım”a ne oldu? Sizin elinizde isyana yönelmiş terör belasında yaşamını yitirmiş, vatan sever, çoğu fakir bölgelerde birer çiçek gibi açmaya çalışırken katledilen, şehit olan kahramanlara canla başla sahip çıkmak varken…Yıllardır hep aynı ve her akşam ekranlara yansıyan şehit cenazeleri ile ülke bölünmüş gibi, derinden çığlık çığlığa ağlıyor, bu nasıl politika.. Sürekli sorulmalı “Açılım” a ne oldu?
Halk üzgün, iktidarın bu cephesi onun yumuşak karnı. Tabii, ana muhalefet partisinde PKK bayraklı cenazelere katılan başkan yardımcısı Sezgin Tanrıkulu gibi zatların da ne işi var diye soruyorlar, ben de; “Gidip o parti yetkililerine sorun” diyorum.
Rıza Zarrab’ın yıllar önce New York’ta Cavit Çağlar’ın bir hafta tutuklu kaldığı Manhattan Correctional Center’da yatacağı, sonra da aynı binanın ön cephesindeki mahkeme salonunda yapılacak duruşma beklentisi size ne getirir, ne götürür? O savcı ile anlaşır işi bağlar. Hiçbir şeyine güvenilmez. Diğer konu iç – dış söylentili darbe beklentisi, bunlar muhalefete fayda sağlamaz, boş yere kürek çekmeyin. Ama PKK’ya göz kırpmadan, Suriye’deki Türkmen bölgesini havadan ve denizden vuran Rus güçlerini, Kobani’de PYD’ye yapılan Amerikan desteğinin gelecek için vahameti, ülkeye zararları, canlı bilinçli anlatılabilirse büyük şehirlere kadar yansıyan genel güvensizlik ve ekonomik zorluklar iyi dillendirilebilirse iktidar tökezleyebilir. Bu mesele, bu iktidarın gerçek yumuşak karnı. Başarı; bu noktaya teksif edilip uzun vadede iyi işlenmesine bağlı.
TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN BAŞI SAĞ OLSUN!
Nisan 2016’ının ilk günleri masamdaki notlara bakıyorum:
I – Donanmamızdan T.CG.Salihreis ( F – 246) ve T.CG.Bartın ( F – 504 ) fırkateynleri Ukrayna’nın Odesa limanını planlandığı gibi ziyaret ediyorlar, bayrak gösteriyorlar. T.C. Odesa Başkonsolosu Cemil Ufuk Toğrul gerekeni yapıyor, bahriyeliler memnun. Gemiler bu Pazar günü (3 Nisan 2016) halkın ziyaretine açıktı. Odesa güzel şehirdir, görenlere kendini sevdirir.
2 – Yaşayan Türk büyüklerinden düşünür, mücadeleci ulu çınar, Irak Türkmen Cephesi’nin fikir babalarından Ata Terzibaşı ömür boyu hizmet ettiği Kerkük de, 31 Mart 2016’ da, 92 yaşında vefat etti. Türk Dünyasının ve Türk Milliyetçilerinin başı sağ olsun.
3 – ABD’de Maryland’da Türk Diyanet Merkezi açılacak, R.T.Erdoğan’a mikrofonlar uzatılıyor, kameralar çalışıyor. Yoğun haberci içinde Azeri bir bayan gazeteci, boynunda beyaz bir atkı, üşüyor gibi, gözleri dolu ağlıyor, üzgün, bize yansıdığı kadarı ile; “…Siz ne diyorsunuz …” diye sormaya çalışıyor.12 şehit var. Terter, Ağdam, Hocavend, Fuzuli ve Taliş köyü ile diğer mahallerde çatışmalar ve Ermeni saldırısı sürüyor. V. Putin bölgeye bir yandan silah sevk ediyor diğer yandan itidal tavsiyesinde bulunuyor. ABD’de devlet ve Ermeni lobisinin Erivan’a ekonomik ve siyasi desteği tam. Ama Azeri bayan gazeteci ağlıyor, çaresiz gibi. TV’de bile seyrederken Karabağ’a ayrı, gazeteciye ayrı yandım!
4 – Bu makaleyi yazdığım gün ve saatlerden 63 sene geriye gidiyorum; yıl 1953, 3 Nisan’ı 4’üne bağlayan gece, TCG.Dumlupınar Denizaltısı Ege’de görevini yapmış Çanakkale Boğazı’nda ilerliyor; Nara Burnu önlerinde hatalı seyreden İsveç bandıralı Nabolant’la çarpışarak batıyor. Ve 86 personelden 81’i şehit oluyor. Bu vahim kazayı o tarihte o gemide görev yapan ve üsteğmen olan rahmetli eski Denizaltı Filo K. ve sonrada Romanya Büyükelçiliği yapan Hasan Yumuk’tan Şişli deki evinde dinlemiştim. Son sözleri; “Vatan Sağ olsun!” diyen bu kahramanların, mekanları cennet olsun. Kendilerini minnet ve saygı ile anıyoruz.
***
İktidar hatalar yapıyor, vatandaş olarak bizde hatalar yapabiliriz, ama ülkeyi yönetmeye aday muhalefet partileri ve kişilerin bu saatten sonra hata yapma, yanlış ata oynama lüksleri yok.