Bülent Vedat AYDEMİR
Gerçeklerden bihaber, rasyonel akıl ve düşünceden yoksun, hayal âleminde dolaşan, maddi ve siyasi çıkarları için “noktasına, virgülüne kadar” İslâm’ın bütün değerlerini sorumsuzca kullanmaktan çekinmeyenlere karşı şiddette bulaşmadan ciddi bir mücadeleye girmenin, dur demenin zamanı geldi. Hatta geçiyor bile…
30 OCAK 2017 tarihli habere göre “Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) Marmara Üniversitesindeki akademik yapılanmasıyla ilgili hazırlanan ve mahkemece kabul edilen İddianameye göre örgüt YÜKSEK LİSANS, DOKTORA ve ALES sınavlarında çaldığı sorular sayesinde üniversitelere 2002-2013 yılları arasında 8500 civarında akademisyeni üniversitelere yerleştirmiş ayrıca Türkiye’de 17 üniversite kurmuş.” (Tarihe dikkat 2002-2013 yılları arası!)
Bu yapılan başkalarının hakkını gasp etmek değil mi?
Bu faaliyeti yürütenlerin; buna göz yumanların hatta teşvik edenlerin de gerekçeleri aynı idi. “ Bunlar Müslüman “
Sanki hakkı gasp edilenler gavur!
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de aynısını yapmışlardı.
“ Müslüman bir Cumhurbaşkanı istiyoruz” diye meydan meydan haykırmışlardı!
Önceki Cumhurbaşkanları Müslüman değil miydi?
“Onlar gavur’muydu?”
Son seçimde aday olan Ekmeleddin İhsanoğlu Müslüman değil miydi?
İslâmi konularda hepsi bir araya gelse bir İhsanoğlu ederler mi!
Bu şekilde oy toplamaya çalıştılar. Başarılı da oldular!
Ayrıştırma, ötekileştirme, hasım-düşman üretme, % 50’yi zor tutma!
Yok yok, ne ararsan var.
Varlıkları sanki çatışma üzerine kurulmuş.
Şimdiden başladılar “ EVETÇİLER – HAYIRCILAR “
Vay babam vay… Uyuyan uyuyana… Aldatan aldatana… Uyku ilacı bağımlılarına Devlet Başkanlığı’nı da verelim… Görev tamamlansın bari…
***
2009 Mahalli seçimler öncesi, bir halk ozanı ( kendisine ulaşamadım. İznini alamadığım için de ismini yazamıyorum) ile sohbetimiz olmuştu. Anadolu’nun birçok yerini gezmiş olan ozan, yerel yaşam ve adetler hakkında da bir hayli bilgiye sahipti. Söz döndü dolaştı, Anadolu kırsalında, halkın dinî nasıl anladığı ve yaşadığı konusuna geldi.
Onun ifadesine göre, “Bizim insanlarımız dinine çok sadıktır, ibadetlerini tam anlamıyla yerine getirmek isterler. Kur’an-ı Kerime, dinimize ve Peygamberimize karşı kesinlikle laf söyletmezler. İslâmiyet uğruna her şeyini, canını bile feda etmekten asla çekinmezler.
Bunun yanında büyük bir kısmı ibadetlerine yetecek kadar ayet ve dua bilir. Dinî bilgileri, genellikle köy imamlarından; dinî konulardaki sohbetlerden, televizyon ve radyolardan dinleyerek öğrendikleri kadardır.
Okuyarak öğrenme oranları yüksek değildir. Menkıbe ve destanlara çok değer verirler.
Eğer dinî konularda biraz bilgiye sahipsen; hitabet yeteneğin iyiyse ve ses tonunda hitabete uygunsa seni büyük bir hayranlıkla dinlerler. Anlattıklarınla onları düşündürebilirsin, güldürebilirsin hatta ağlatabilirsin. Söylemeye dilim varmıyor ama rahatlıkla kandırabilirsin de!
Ozanın anlattıkları arasında son cümlesi dikkatimi çekmişti. “ rahatlıkla kandırabilirsin.” Doğruydu.
İslâmcı politika izleyen siyasi partilerin yıllardır yaptıkları da buydu; dinî söylemlerle insanları etkilemek ve bunu siyasi ranta çevirmek.
Kırsal kesim propagandacılarının genellikle bu tür insanlardan seçildiğine, benim gibi, birçoğunuz da şahit olmuştur.
***
AKP ile yandaşı dinî oluşumların, anayasa değişikliği ile ilgili referandumda, kırsal kesimdeki propagandaları da farklı olmayacaktır.
Yine profesyonelleşmiş propagandacılar sahneye çıkacaklar, bu kez, hilafetin önünü açmak için oy isteyeceklerdir.
Dinî cemaatlerin belirli kesimi bu konuda seferber olmaya hazırlar.
Şimdiden çalışmaya başladıklarıyla ilgili görsel ve yazılı haberler, internet hesaplarında yer almaya başladı bile.
Bütün devlet erkânını da seferber edeceklerine dair ciddi işaretlerde alınmaktadır.
İslâm’ı siyasallaştıranların, Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar devam eden faaliyetlerini incelediğiniz zaman bu anı “dört gözle ve büyük bir özlemle” beklediklerini görmek mümkündür.
AKP’li siyasetçilerin söylemlerine baktığımız zaman bu konudaki zihinsel faaliyetlere başladıklarını görmekteyiz.
Mesela;
90 yıllık reklâm arası,
100 yıllık prangadan kurtulma,
Eski-yeni hegemonya çatışması,
Sarhoşların hazırladığı kanunlar,
Anayasalar zaman içinde değişebilir, gibi açıklamalar dikkat çekicidir.
(Türklükle ilgili faaliyetleri ayrı bir yazı konusudur)
Kimi AKP’lilerin anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili açıklamalarını “şimdilik değişmese de olur” gibi anlıyorum.
Çıkmayacağından emin olsak da, samimiyetle, içten pazarlıklı olmayan, güçlü ve kararlı bir ifadeyle, “anayasanın ilk dört maddesi değiştirilemez” diye haykıracak AKP’li veya AKP’lilerin çıkıp çıkmayacağını hep birlikte, dikkatle takip edelim.
Bu düşüncelerim bana, güçlü bir sesle “ HAYIIIIR “ diye haykırmamı söylüyor, hatta emrediyor!