Ali BADEMCİ
Tayyip Erdoğan’ın “Sevimsiz imajı” elbette CHP yanlısı veya olmayan sol ile ülkücüler tarafından başlatıldı. Zamana göre doğru kabul edilebilir! Lakin Erdoğan iktidarı on beşinci yıla girmiş! İki seçim arasında PKK’ya operasyonlar başladığından beri, Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan’ın bütün söylemleri milliyetçilik üzerinedir; bu sebeble Kasım seçimlerinde evvelkinden daha iyi netice elde edilmiştir! 15 Temmuz sonrasında ise her cümlesinde “Milliyet”i çağrıştıran “Millet” ifâdesi yer alıyor! Bu güne kadar MHP bile bu kadar ideoloji yapmadığı gibi en yüce kattan öyle ses gelmemiştir! Kaldı ki Suriye müdahalesi başladıktan sonra durum daha da değişmiştir! CHP-HDP-SOL elbette bu görüş, tavır ve eylemlere karşı olacak! Peki MHP veya ülkücüler?İşin içinde Bahçeli muhabbeti var diye mi, yoksa siyaset körlüğü mü? Hangisi olursa olsun doğru değildir! Bugün ülkenin içinde bulunduğu şartları “Devletin yanında olmak” gibi yaşlanmış cümlelerle ifâde etmek mümkün değildir! Hiç de ideolojik düşünme zamanı değildir! Şahsen inanıyorum ki Devlet Bahçeli’nin, Tayyip Erdoğan’ın da yolları doğudur! Böyle bir düşünce kimsenin kırılması ve gücenmesini gerektirmiyor! Hepimizin aynı düşünmesi şart değil! Fakat tekrar tekrar ve derin derin nefes alarak hesap kitap yapmalıyız! Devlet Başkanı’nın “Yeniden Milli Mücadele” çağrıları bizi geceleri huzursuz etmelidir.
ERDOĞAN-BAHÇELİ-ÜLKÜCÜLER
Bu sütûnlarda siyasî yazı yazmak istemediğimi daha evvel açıklamıştım; akademik çevreler; yazılı ve görsel basında kendini ispat etmiş dostlarım ile yayınevlerinin şaka ile karışık tavırları da öyle! Bütün bunlara karışık ülkücü arkadaşlarım ve pek sevgili öğrencilerim aksini istiyor ve bu konuda beni çok zorluyor! Hatıra kitaplarımda bilhassa belirttim; benim herkes gibi normal bir hayatım olmadı; ömrüm ülkücü dernekler ve MHP’de geçti; burası âdeta evim, yuvam ve okulum oldu! Elbette ilim adamı değilim ve hiç de heves etmedim; lakin kitaplarım da böyle tek politize cümle veya polemik göremezsiniz! Tabiatıyle uzun yıllar yazılı basında bulunduğum için, isteyerek veya istemeyerek polemiğe girdiğimiz olmuştur! İşte bu yazıyı da öyle değerlendirmeyin ve siyasi yazı gözü ile de görmeyin; bunu bilhassa rica ediyorum! Bizzatihî imzamla yazdım ki işin ciddiyetine inanın!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski başkanı, eski Başbakan ve şimdi de Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’dan ülkücülerin hazzetmediğini çok iyi biliyorum. Bu konuda herkesin kendine göre haklı gerekçeleri vardır ki bunun en önemlisi o meşhur”Her türlü milliyetçiliği ayaklar atına aldım” şeklindeki açıklamalarıdır. Bu konuda meseleyi sağa-sola çekmenin çok mânâsı yoktur; belki sorsanız yine aynı cevabı verirler! Tabiî buna ek olarak bir de şu “Barış süreci” işi var! İşte bunların açıklanması pek zor! Hadi ikincisini bir parti fikri olduğunu kabul edip, “Aldatıldık” kabulü ile açıklayalım! İkincisine ne gibi kılıf bulabilirsiniz? Efendim o zaman “Başbakan”dı, yeniydi ve milleti tanımıyordu diyebilir miyiz? Bu da zayıf bir sebeptir; acaba doğrusu nedir? Sorunun cevabı basit; Sayın Erdoğan’ın yetişip geldiği ocak-bucak-dernek- parti saflarını iyice düşünmek gerekiyor! “Milli Görüş” çizgisinden geliyor; ne derseniz deyin Erbakan hareketini “Siyasal İslâm” düşüncesinden soyutlayamazsınız! “Mutedil-Ilımlı İslâm” gibi değerlendirmeler de bizi doğru yola götürmez! O günler için “Siyasal İslâm”ın tahlillini yapan yerli ve yabancı siyaset bilimcilerin tahlillerine bakarsnız önünüzü daha rahat görebilirsiniz!
Devlet Bahçeli’ye gelince ona hiç kimse “Ülkücü değildir” diyemez! Genel Başkanlığının ilk döneminin ilk Genel Seçimleri’nden sonra elde edilen başarıyı ileriye taşıyamamıştır! Dar kadro anlayışı, aday listelerinin tanziminde ve teşkilâtın ufuklandırılmasında elbette fahiş denecek hatâları bulunmaktadır! İlginçtir daha o zamandan yanında olanların hepsi şu anda karşısındadır! Yani her tuttuğu dal elinde kalmıştır; üç beş kişi diyeceğiniz güya kadro da kaç sefer dışlanmış ve yeniden geri çağrılmıştır! İşte ülkücüler arasında o günden beri Bahçeli hakkında ileri geri konuşulmaktadır ki şu son kongre sürecinde bıçaklar biraz daha bilenmiştir! Bugün yerel yönetim devlet ve parti teşkilatları ile Ocaklar arasında en küçük münasebet bulunmadığı gibi, Ocaklılar ile Üniversite konseyi ve kulüpler arasında bile bağlar oldukça zayıflamış, “Ülkücüyüm” diyen öğrenciler “Bahçeli”nin adını bile bilmez hale gelmiştir! İki seçim arasında “Bahçeli”nin “Hayır” cephesi çok tenkit edilmişti de, seçimlerden sonra “Evetçi” olması meseleyi halletmedi! Durum kötü, camia dağılmış, her kafadan bir ses çıkıyor ama o yine 2001’deki gibi “Anayasa geçmezse seçim” diyor! Netice o tarihten farklı olur mu sorusunun cevabı yok!
Tayyip Erdoğan’nın “Sevimsiz imajı” elbette CHP yanlısı veya olmayan sol ile ülkücüler tarafından başlatıldı. Zamana göre doğru kabul edilebilir! Lakin Erdoğan iktidarı on beşinci yıla girmiş! İki seçim arasında PKK’ya operasyonlar başladığından beri, Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan’ın bütün söylemleri milliyetçilik üzerinedir; bu sebeble Kasım seçimlerinde evvelkinden daha iyi netice elde edilmiştir! 15 Temmuz sonrasında ise her cümlesinde “Milliyet”i çağrıştıran “Millet” ifâdesi yer alıyor! Bu güne kadar MHP bile bu kadar ideoloji yapmadığı gibi en yüce kattan öyle ses gelmemiştir! Kaldı ki Suriye müdahalesi başladıktan sonra durum daha da değişmiştir! CHP-HDP-SOL elbette bu görüş, tavır ve eylemlere karşı olacak! Peki MHP veya ülkücüler?İşin içinde Bahçeli muhabbeti var diye mi, yoksa siyaset körlüğü mü? Hangisi olursa olsun doğru değildir! Bugün ülkenin içinde bulunduğu şartları “Devletin yanında olmak” gibi yaşlanmış cümlelerle ifâde etmek mümkün değildir! Hiç de ideolojik düşünme zamanı değildir! Şahsen inanıyorum ki Devlet Bahçeli’nin, Tayyip Erdoğan’ın da yolları doğudur! Böyle bir düşünce kimsenin kırılması ve gücenmesini gerektirmiyor! Hepimizin aynı düşünmesi şart değil! Fakat tekrar tekrar ve derin derin nefes alarak hesap kitap yapmalıyız! Devlet Başkanı’nın “Yeniden Milli Mücadele” çağrıları bizi geceleri huzursuz etmelidir.
Hoşçakalın.