Bülent Vedat Aydemir
Siyasetçiler kitlelerle selamlaşmak; toplantı, miting ve diğer etkinliklerde mensuplarıyla birlikte “bir ve beraber” olduklarını ifade etmek için el işaretlerini de kullanırlar.
Bu işaretler farklı ülkelerde farklı anlamlarla yapılmaktadır.
Ülkücüler Parmaklarıyla Bozkurt işaret yaparak millî sembolümüz olan Bozkurt figürünü canlandırırlar. Bu işaret ilk defa Azerbaycan’da rahmetli Elçibey tarafından kullanılmış, Rahmetli Türkeş tarafından ülkemize taşınmıştır.
Bozkurt işareti millî bir sembol olduğu için kısa zamanda Ülkücü Hareketin mensupları tarafından kullanılmaya başlanmıştır.
****
Gelelim AKP’liler tarafından kullanılan “RABİA” işaretine.
Rahmetli Erbakan hoca’nın siyasi el işareti, aynı zamanda “süper” anlamında da kullanılan, yumruğunu sıkıp, başparmağını havaya kaldırma şeklindeydi. Bu işaret Millî Nizam geleneğini takip eden bütün siyasi oluşumlar tarafından da kullanılmıştır. Saadet Partisi de sanırım hâlâ bu el işaretini kullanıyordur.
AKP’liler, “Rabia” işaretini bütün miting ve toplantılarında kullanmaya başladılar.
Arapçada 4 anlamına gelen Rabia işareti, Mısır’da Mursi’ye yapılan darbeden sonra, Mursi taraftarlarınca özellikle İhvan’cılar tarafından darbeye karşı duruşun bir sembolü olarak kullanılmıştır.
Gerçek manası, Mursi’nin 4. Cumhurbaşkanı olmasına gönderme yapmasıdır.
Bu işaretle kadın bir sufi olan Rabia’tül Adeviyye’ye gönderme yapıldığı iddiaları bir yanılgıdan ibarettir.
İhvan’cılara karşı büyük bir sevgi duyan ve sempati besleyen Sayın Erdoğan bu el işaretine balıklama atlamış ve partisinin toplantılarında kullanmaya başlamıştır.
Özetle, “Rabia” işareti Mısırlı İhvan’cıların işaretidir. İthal bir el işaretidir.
Başlangıçta sade ve maddeler halinde her hangi bir anlam taşımayan bu el işareti, ne anlama geldiği sorgulanmaya başlanınca, İthal edilen bu yeni ürünün iyi pazarlanabilmesi için, ürün üzerinde albenisi olan ilaveler gerekiyordu.
Rabia işareti “4” rakamını çağrıştırdığı için, dört maddeden oluşması gereken bir anlam yüklemeye çalıştılar.
Bu maddeleri de zihin yapıları ve “duygusal popülizm” alanındaki profesyonellikleri gereği, “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” şeklinde açıkladılar.
Ama işaret beş değil, dört parmak olduğu için, bir maddden vazgeçmeleri gerekiyordu. Karar verdiler ve “Tek dil” şartından vazgeçtiler.
İşlerine de gelmişti!
****
AKP’nin Toplantı, miting ve diğer etkinliklerinde sadece “tek” kelimesi söylenmekte, nedense bu şartların “Türk” başlığı unutulmaktadır.
Akıllarda kalan soru ise, bunun unutulma mı, yoksa “Türk Milleti” gerçeğini bir türlü hazmedemeyen “ siyasal ümmetçi” ve “etnik bölücü” taifelerinin kızdırılmaması mı şeklindedir.
Unutmak gaflet, ötesi ihanettir!
Bunun doğrusu:
Tek Millet, Türk Milleti’dir.
Tek Bayrak, Türk Bayrağı’dır
Tek Vatan, Türk Vatanı’dır.
Tek Devlet, Türk Devleti’dir.
Tek Dil, Türk Dili’dir, Türkçe’dir.
Eğer zihniyetiniz dolayısıyla fikir sisteminiz millî ise, bunlar olmazsa olmazınızdır.
Eğer Millî değilseniz, bazılarından taviz verebilirsiniz! Veriyorsunuz da!
Bunlar birlikte var ise Millî devlet vardır.
Birini veya birkaçını çıkarırsanız, Millî devletten taviz vermiş olursunuz.
Millî devleti topal bırakmış olursunuz.
****
Son günlerde yaşadıklarımıza, gördüklerimize ve duyduklarımıza bir bakalım.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 Nisan’da Diyarbakır’a yapacağı ziyaret öncesi kentin caddeleri Türkçe-Kürtçe yazılı pankartlarla donatıldı ve buna devlet olarak sessiz kalındı.
Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en yüksek resmi temsilcisidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yazı dili Türkçe’dir.
Cumhurbaşkanı yabancı bir ülkede değil, Türk vatanında, bir vilayetimizde Kürtçe yazı dili ile karşılanıyor!
Şu ana kadar resmi bir soruşturma söz konusu bile değil.
Millet olmanın Milli devlet olmanın olmazsa olmazlarından birisi de, sınırlar içinde resmi dilin Türkçe olduğudur.
Kürtçe pankart hazırlayanlar şüphesiz Türkçe’yi gayet iyi biliyorlar!
Maksat başkadır. Kürtçeyi ikinci bir yazı dili olarak kabul ettirmek için fırsat kollamaktır.
Diğer diller konuşulabilir, ancak yazı dili değildir.
Olanlara üzülmemek, kahrolmamak elde değil ki!
Bu ise “Rabia” daki dört parmak şartlarında tek dil’in “Türk Dili” niye yer almadığı konusunda farklı düşüncelere ve suçlamalara yol açıyor.
****
Sayın Başbakan Van konuşmasında “biz Şivan Perver’iz” dedi.
Duygusal popülizmin bu kadarına da pes doğrusu!
Batı’da Mustafa Yıldızdoğan’ın “Türkiyem” Şarkısı!
Doğu’da Şivan Perver ve Ahmet Kaya!
Tersini yapabilir misiniz?
Meselâ; Karadeniz’de, Orta Anadolu’da, Akdeniz’de ve Batı Anadolu’da, Van’daki konuşmanızda söylediğiniz gibi “Şivan Perver’iz” diyebilir misiniz?
Meselâ; Diyarbakır’da, Van’da Hakkâri’de, Mustafa Yıldızdoğan’ın “Türkiyem” şarkısı eşliğinde konuşmaya başlayabilir misiniz?
Hedef duygusal popülizm yöntemiyle “oy” toplamak ise çok zor!
Belki de İmkânsız!
Rahmetli Galip Erdem’in dediği gibi “Günümüzün ihmalleri ileride telafisi zor durumlar ortaya çıkarır.”