Ali BADEMCİ
Araplar uyku saatleri ihlâl oluyor diye ikindi namazı sünnetini kılmazlar; Türk dünyasını gezenler görmüştür ki bizde “Öğle” namazı da zayıftır! Halbuki akşam evimize geldiğimizde neredeyse sabaha kadar namaz kılarız! Türkler çoban millettir, öğle ve ikindi namazları 400 koyun veya keçi güderek 100 insanı besleyen çobanın hayvanlarını namaz vakitlerinde kurtlara ve kuşlara emanet ediyor! O sebeble ihmal edilen bu vakitler yerine çoban dedelerimiz saatlerce kaza namazı kılarlar! Halbuki Müslüman Türkler vacib ve sünnet namazlarına en az farzlar kadar önem vermişlerdir. Cumaa, Cenaze,Teravih, Bayram namazları Türkler için farzın bile önündedir! İşte Kavmî ve Dinî şuur budur; milletlerin fıtratını değiştirmeniz mümkün olmamaktadır.
KAVMÎ VE DİNÎ ŞÛUR
Siz soyunu sevenlere “ırkçı” denilmesine takılmayın; bu görüş Türkiye’den başka bir ülke sosyolojisinde yoktur! Çünkü “Irk-Irkçılık” ayrı mesele; onun da ilmî kaynağı Avrupa’dadır! Türk dilinde “Irk-Kavim” gibi kelimeler bulunmuyor! Türkler’in kurdukları devletler de belli ırka dayanan “Milli” devletler değil, aksine imparatorluklardır. Arapça “Kabâil”in alt katmanları soy-boy-aşiret-sülale-oba gibi kavramlar da sadece Türk sosyolojisinde değil bütün milletlerin kültüründe benzer şekilde vardır; çünkü âileden millete çıkan merdivenler bunlar üzerine kuruludur! Türkler’in milletleşmesinin Müslüman oluşları ile ilgisi yanlış bir görüş değildir; zira İslâmiyet aynı zamanda Türk kültür hayatına “Hukuk-Kelâm-Hadis-Siyer-Tasavvuf” gibi ilimleri de getirmiştir. Bu ilimler ise “Devlet” düşüncesini şekillendirmiş ve zamanla dini de aşmıştır! O sebeble “Din” ve “Devlet” adlı iki önemli mefhûm ortaya çıkmıştır.
Peygamberlerde kavmi şuur yüksektir; “Musevilik” içine kapalı bir ırk dinidir; “İsevilik” sonradan beynelmilelleşmiş, o sebeble milliyetlere dayalı mezheplere ayrılmıştır. İslâmdaki tezahür daha değişiktir ve başlangıçta bu din de Arap karakterli ve hiç de beynelmilel değildir. Hz.Muhammed’in “Ehl-i Beyt” aşkı bize bunu gösterir. Halifeler devrinde başlayan fütühat ve İslâm çemberi içine giren İranî ve Türk gibi “Acem” unsurlar bu inançlara cihan şümulluk kazandırmıştır. Günümüzde bile Arap İslâm hareketi beynelmilel değil Araplar’ın milliyetçi karakteri ile ancak açıklanabilir. Bu konuda zorlamalar bunalımlar kavram kargaşalıkları doğurmaktadır. Elbette dinler milli değildir; ancak ilk tebliğin yapıldığı milletler daima ilk şekli kabul etmişlerdir.
Semavi din kitapları birer “Vahiy” ürünüdür; vahin lisanı olmaz; ancak zihinlere veya kağıda dökülünce lisan ortaya çıkar. O sebeble dinle birlikte gelişen teoloji olmazsa o dili bilmeyenler bu dini anlamaz ve dinin küresel anlamda gelişmesi sağlanamaz. Bütün bu sebeplerden nereden bakarsanız bakınız din şuurunu kavmi şuurun önüne geçiremezsiniz. Hatta kavmî şuuru yok farz edersiniz dinî şuuru da izahta zorluk çekersiniz.
İslâm dininden Arapları tard edemezsiniz; Farslar ve Türkler’i kovmaya kalkarsanız kavmî ayrılıkçı hareketler başlar. Musevilik Yahudiler’in Hıristiyanlık da tekmil batının dini olduktan sonra derin ayrılıklar ortadan kalkmıştır. Ne yazık ki İslâm milletleri bunu başaramamış, bir ölçüde kavmî ve dinî şuuru dengeleyememiştir. Bu hususta evvela Arap sonra da İran karakteri baskın çıkmış ve İslâm iki parçalı bir şekil almıştır. Türkler’in dengeledikleri asırlar ise İslâm’da huzur ve refah yılları olmuştur.
Düşünebiliyor musunuz ki bir dinin peygamberi “Benim Ehl-i Beytim” derken hangi kavmî şuuru yasaklamıştır? Elbette Tanrı’nın yasakları bütün insanlar geçerlidir ve bu yasak Peygamber için de geçerlidir. Şimdi kalkıp da “Ben Peygamber’in Ehl-i Beyti yolundayım” deyip de kendi “Ehl-i Beyti”nizi nasıl yok farzedebilirsiniz? Yakın devir tarihçilerimizden F.Sümer ”Türkler’de kavmî şuur yüksektir.” tesbitini yaparken, Türk Dünyası tarihçisi Z.V.Togan, ”Türkler ayrık otu gibidir, istediğiniz kadar kazıyın kalan bir parça bile zamanla her yeri işgal eder.” demektedir. Türk ırkının bu özelliklerden uzaklaşması mümkün değildir.
Halk daima şuursuzdur; lâkin köy düğünlerinde, sosyete gecelerinde çekilen halaylara bakınız, bunu kavmî şuurdan başka ne ile izah edebilirsiniz? Şu Kara Deniz’in “Kıpçak” ağzına hayran olmamak, bir Oğuz “Bayati”si ile mest olmamak mümkün mü? Fransız bilgin Roux, “Türkler’in cazibesini savaşçılıklarında değil kültürlerinde aramak gereklidir.” diyor! Katılmamak mümkün mü? Öyle bir folklor ve mûsikî ki Türkçe bilen de bilmeyen de zevk alıyor; bu hususta batı popu ile yarışa dikkat ediniz! Gerçekten “Tarkan” uluslararası bir stardır!
Araplar uyku saatleri ihlâl oluyor diye ikindi namazı sünnetini kılmazlar; Türk dünyasını gezenler görmüştür ki bizde “Öğle” namazı da zayıftır! Halbuki akşam evimize geldiğimizde neredeyse sabaha kadar namaz kılarız! Türkler çoban millettir, öğle ve ikindi namazları 400 koyun veya keçi güderek 100 insanı besleyen çobanın hayvanlarını namaz vakitlerinde kurtlara ve kuşlara emanet ediyor! O sebeble ihmal edilen bu vakitler yerine çoban dedelerimiz saatlerce kaza namazı kılarlar! Halbuki Müslüman Türkler vacib ve sünnet namazlarına en az farzlar kadar önem vermişlerdir. Cumaa, Cenaze,Teravih, Bayram namazları Türkler için farzın bile önündedir! İşte Kavmî ve Dinî şuur budur; milletlerin fıtratını değiştirmeniz mümkün olmamaktadır.
İyi Pazarlar.