Ali BADEMCİ
Rusya Federasyonu içinde Tatar ve Başkurt bölgeleri ülkenin omurgası durumundadır. Bu özerk cumhuriyetlerde dünya kadar Türkistanlı mühendis ve işçi çalışmaktadır. Sovyetlerden kalan ve fena olmayan bir sosyal alt yapıları da var! “Avrasya” düşüncesi bu insanların teknolojiyi ülkelerine taşımakla ancak geçerlilik kazanabilir! Bu düşüncenin Türk Cumhuriyetleri’nde bir hayli taraftarı ve ideoloğu bulunmaktadır. O sebeble doğrusu odur ki “Muhayyel Şark” mucizesinin merkezi neden Türkistan olmasın? Türk insanı bunu özlemeli ve takipçisi olmalıdır, içi boş siyasi düşüncelerin camiayı toparlayamadığını en güzel örnekleri ile Türkiye’de görmedik mi?
ÇAĞDAŞ TÜRKÇÜLÜK
Geleneksel “Batı Düşüncesi” sür’atle değişiyor; tıpkı XVI.yüzyıl “Rönesans” ve “Reform” devri gibi; belki de daha hızlı ve daha sert! Tabiî olarak içinde bulunduğumuz “İslâm Kültür” çemberinin de gerek düşünce gerekse siyasi ve sosyal olarak bu depremden etkilenmemesi mümkün değildir. Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” ve Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” tezleri elbette tartışılıyor. Rus Gumilev’in “Avrasya” kuramı da öyle! Bu uluslararası teorileri hangi açıdan ele alırsanız alınız bir ucu mutlak olarak Türk ırkı ve Türk düşüncesine dayanmaktadır! Öyle ki “Batılı” düşüncenin bir slogan olarak ortaya koyduğu “İslâmofobi” bile Müslümanları değil Türkler’i muhatap almaktadır. Çünkü Türkiye’nin dışında batının konusu olabilecek bir müslüman ülkesi bulunmuyor; hepsi sömürge durumundadır! O sebeble “Batı”nın “İslâmofobi” tepkilerinden bizler gibi düşünenler çok doğru olarak “Turkofobi” diye alınganlık göstermektedir.
İçinde bulunduğumuz asır gerçekten bilgi çağıdır; “Muhteşem Yüzyıllar”ı Türkler’in yarattığı ve Batı Türklüğünün çağ değiştirdiği hususu bir dünya gerçeğidir; fakat ne yazık ki uyanan batıya uyum sağlanamadı ve Türklük uluslararası yarışta geride kaldı. Bugün Türk dünyası ve İslâm Âlemi bu ezikliğin altında ancak küsüratla ifâde edilmektedir. İç ve dış siyasette başarısızlığımızın gerçek sebebi budur. Türklük ve Türkçülük ırkımızın misyonuna uygun yeni bir yol seçmek ve kendini ispat etmek durumundadır; bu da ancak bilgilenme, bilgi çağını yakalama, dinde hurafeden, düşüncede hamasetten kurtulmamız gerekiyor! Türklüğümüzü unutturmayacak, ikinci duruma düşürmeyecek bir “İslâm” istiyoruz! “Küreselleşme” ve “Post Modernizm”i de böyle anlamalıyız!
Geniş anlamda Türkler en büyük İslâm demografisine sahiptir; “Batı”nın aksiyoner gücü 800 milyon iken “Doğu”nun 1,5 milyar “İslâm”gücünün elbette lokomotifi Türkler ve Türk düşüncesidir; bu hususun adam akıllı şuurunda olmamız gerekiyor! Batı Türklüğü elbette “İslâm”ın kurtarıcısı olmuştur; fakat doğu Türklüğünü de “İslâm” kurtarmış ve bugünkü Türk dünyasını gözlerimiz önüne sermiştir. Doğu Türklüğü sömürge savaşından kolu kanadı kırık olarak çıkmış, fakat hiç olmasa müstemleke olmaktan kurtulmuştur. Sovyetler’den ayrılan Türk cumhuriyetlerinde “İslâm Düşüncesi” bakirdir, yani siyasileşmemiştir. Bu önemli güç “Softa Afgan” düşüncesine kaptırılmamalıdır. Böyle bir durum dünyanın felâketi olur; yani demek isteriz ki “Türkistan” Afganistan olmamalıdır; çünkü bu safhayı Irak ve Suriye takip edecektir. Elbette siyaset olarak “Batı”nın yeni stratejileri böyle görüşleri temel almıştır. Dünya ekonomisinde doğunun patlayan bir yıldız olduğunu bizzat batılı ideologlar ifâde etmekte ve yaşlanan “Batı” düşüncesinin sür’atle iflâs ettiğini ileri sürmektedir. “Medeniyetler Çatışması” ve “Tarihin Sonu” tartışmalarından bunu anlıyoruz.
Batı Türklüğü, Doğu Türklüğü ile başta dil olmak üzere kültürel birliği bir an evvel tamamlamalıdır. Rejimlerin çok ehemmiyeti yoktur; doğu Türklüğü de “Batı”nın alternatifi olan “Şark” uyanmasında yerini almalı ve her Türk Cumhuriyetleri hiç olmazsa bir Malezya durumuna gelmelidir. Cumhuriyetlerin Türkiye gibi uyduruk demokrasilere ihtiyacı bulunmuyor; zaten Arap tipi krallık özentisi içinde bulunan da yoktur! Şark Türklüğüne adam gibi Türklük ve lâyık olduğu İslâmî düşünceler taşınmalıdır. İşte bunun adı çağdaş Türkçülüktür. Elbette sosyalizasyonda hayaller önemlidir, fakat modern düşüncelerle desteklenmeyen hayallerin hiç faydası yoktur. Yani tarih bilimi varsa destanlar önemlidir; efsaneler bir coğrafya ifâde ediyorsa adı vatan, sosyolojiye dönüşüyorsa ideâldir.
Modern dünyada herkes geçen asrın “Pan İslâmizm” ve “Pan Türkizm”ine bir alan sağlanamayacağını çok iyi bilmektedir. O sebeble Türk Dünyası olarak bir birimizin iç işlerine karışmamalıyız! Kültürel bütünlük ve ekonomik entegrasyon yeni bir diriliş için yeterlidir. Türk Cumhuriyetleri Türkiye ve dünyadan sağlayacağı beyin transferi ile ülkelerinde refahı artırmalıdır. Bugünkü doğu Türklüğü gerçekten iptidaî bir hayat tarzı yaşamaktadır. Elbette Kazakistan parlayan bir yıldızdır; fakat Özbekistan-Türkmenistan-Kırgızistan için bunu söylemek mümkün müdür? Her türlü doğal kaynağı olan Türkistan karanlıklar içindedir, zavallı soydaşlarımız hâlâ Selçuklu’nun toprak damlı evlerinde gaz lambası ile yaşamaktadır. Bu insanlar fikirde ve düşüncede ne olursa olsun çok şey ifâde etmeyecektir; ekonomileri tüketim ekonomisidir! Dış borçlarının olmaması neyi ifade eder?
Rusya Federasyonu içinde Tatar ve Başkurt bölgeleri ülkenin omurgası durumundadır. Bu özerk cumhuriyetlerde dünya kadar Türkistanlı mühendis ve işçi çalışmaktadır. Sovyetler’den kalan ve fena olmayan bir sosyal alt yapıları da var! “Avrasya” düşüncesi bu insanların teknolojiyi ülkelerine taşımakla ancak geçerlilik kazanabilir! Bu düşüncenin Türk Cumhuriyetleri’nde bir hayli taraftarı ve ideoloğu bulunmaktadır. O sebeble doğrusu odur ki “Muhayyel Şark” mucizesinin merkezi neden Türkistan olmasın? Türk insanı bunu özlemeli ve takipçisi olmalıdır, içi boş siyasi düşüncelerin camiayı toparlayamadığını en güzel örnekleri ile Türkiye’de görmedik mi?
Sağlıcakla kalın.