Ali BADEMCİ
Çinli “Batı”yı Türkler sayesinde keşfetmiştir. Tabii olarak at besleme, ata binme, ok atma, yay kıvırma, süvari muharebeleri tam olarak Hunlar’dan öğrenilmiştir, ki en aşırı Çin şovenleri bile bunu inkâr etmemektedir. Çinliler esas olarak Araplar gibi “Entari” giyerlermiş; dolayısiyle o kıyafetle savaşmak mümkün olmadığı için Hun devrinde “İmparator” emri ile pantolon giymeye başlamışlardır! Tarih nasıl olur da zamana göre yüksek bir medeniyet ifâde eden “Süvarilik”e barbarlık diyebilir! Slavların ortaya çıkışı ve Rusluğa dönüşmesi çok yenidir; ki bugünkü Ruslar, Çar Devleti’nin kurucusu ve ilk Çar’ın “Boris Gudunov” adlı Tatar olduğunu hatta devlet adının da “Cengiz Han Çarlığı” olduğunu ifâde ediyorlar! Çünkü günümüzde geniş Rus ülkesi tamamen Hunlar’ın coğrafyasıdır.
ASYA VE AVRUPA’DA HUN GERÇEĞİ
Elbette mitolojiler tarihin îzahında çok önemlidir; o sebeble mitoloji bilmeden tarih anlatımı mümkün değildir. Çünkü tarihin yegâne konusu olan insan toplulukları ile bunlar arasındaki her türlü ilişkilerin, sosyal ve kültür hafızası mitlolojilerdir. Mitolojiler aynı zamanda ve ağırlıklı olarak kendi toplumunun ruh halini ortaya koyarlar. Dolayısiyle mitololojiler sadece tarih ışığı değil aynı zamanda sosyolojinin ta kendisidir. Daha evvelki dönemlerde mitoloji milletlerin yazılı olmayan tarih mataryalleridir diye izah ediliyordu; fakat ilerleyen zamanlarda sosyolojinin ağır bastığı tesbit edilmiştir. Hocalarımız “Destan bilmeyen tarihçi olamaz” diye öğrencilerine hep tenbihatta bulunurlar. Bunu iyi anlamak gerekiyor; çünkü mitoloji aynı zamanda kadim ve büyük millet olmanın da ölçüsüdür ve daima millidir. Onun için yazılı olmayan tarihe mitoloji demek yanlış değildir; elbette zaman içinde yazılı belgelerin ortaya çıkması ile tarih daha muhkem hâle gelir. Kim söylemiş bilmiyoruz ama Türkler “Tarih yazan değil tarih yapan millettir.” görüşü ne kadar doğru ise gerçeğin kendisi değildir. Çünkü bir şark geleneği olan mitolojilerde çok zengin bir kültür bakiyeleri vardır. Bunları tekrar tekrar okumalıyız, ki doğru tarihi öğrenelim!
Kültür hayatımıza yerleşmiş yanlış değerlendirmelerden biri de “Eski Türk Tarihi” adlandırmasıdır. Çok yakın da olsa, tarih daima eskileri ihtivâ eder; o sebeble eskinin eskisi olmaz; çünkü eski de yenidir! Selçuklu ve Osmanlı gibi batı coğrafyasında geçen tarihimiz zamanın tarihçileri veya vak’anavüsleri tarafından hep “Oğuz Han” ile başlatılmış ve kurucu hanedanlar o efsanevî ataya bağlanmıştır. Bugün tarih yazımında ulaştığımız yer kesinlikle mitolojileri doğrulamaktadır. İnsanların teşkilâtlanmış topluluklar olarak bir düzen içinde yaşamalarının yaşı 4000 yılın ötesine indirilememektedir; ki ilk insanlık evriminden sonra tarihe tescil edilen kadim millet şüphesiz ki Türkler’dir. Bu bir hamaset ifâdesi değildir aksi takdirde işin içinden çıkılmıyor ve tarih bilimi kilitleniyor! İnsanların yaratılışı, adım adım medenileşmesi “Taş” ve “Demir” devirleri elbette uzun sürmüştür; bugün bunlar tamamen efsaneler ve arkeolojik kazılarla tesbit edilebiliyor; ki doğru da yanlış da olsa netice itibariyle iddia ve yorumlardan ibarettir.
Orta Asya’nın neresini kazarsanız Türk çıkıyor; Avrupa mı diyorsunuz, Karpatlar’dan Urallar’a,Urallar’dan Çin Seddi doğusuna kadar buluntular birbirine benziyor. Siz XVIII. asır sanayi devriminden sonra ortaya çıkan siyaset ve ideoloji bezirganlığını bir yana bırakın! Eski Çin tarihçileri, yeni tarihçiler gibi karartma yapmamışlardır. M.Ö.97 yılında Çin tarihçilerinden “Se-ma Tan” ve oğlu ”Se-ma T’sien”’n yazdıkları “Şi-ki”(Tarih Eserleri) adlı kitapta Çin milliyeti ve devletinin ortaya çıkışı Hunlar’la îzah edilmektedir. Bu kitabın 110.cildinde “Hsaiyung-nu (Hun)” ile ilgili geniş bilgiler bulunmaktadır. Baba oğul tarihçiler kendilerinden önce yazılmış Çin tarihlerinden de faydalanmış ve M.Ö.1000’lerde Hunlar ile Çinliler’in her türlü ilişkilerini detaylandırmışlardır. Hatta ilk Çin sülalesi “Hsia” hanedanına Hun iştiraki veya Hun-Çin menşe efsanesine göre Hunlar’ın bunlarla aynı kökten geldiği inancı hanedan tarafından belgelere dökülmüştür. Elbette Hunlar’ın Çinli olması düşünülemez, lâkin M.Ö. 1000’den bahsediyoruz ki, Otto Franke ondan evvelki Çin tarihlerinin uydurma olduğunu yazmaktadır. Asya’da ilk devletleşmeleri “Irk” noktayi nazarından îzah edemeyiz; isim yapmış ve sonraki tarihlerde iz bırakmış Asya kavimleri Hunlar, Çinliler, Moğollar (Tunguzlar) ve Tibetliler’dir. Elbette bunların tarihleri iç içe girmiştir; yaşanmış olan hadiseleri bugünkü milliyet ölçülerine göre düzenlememiz imkânı yoktur! XVIII. asır sonuna kadar Çin hanedanları daima kolektiftir; ya Moğol-Çin, ya Tibet-Çin yahud da Türk Çin ortaklığıdır!
Batıda geçen Avrasya tarihi de böyledir; elbette Selçuklu ve Osmanlı’nın çatısı tek milliyetli idi! Fakat M.Ö.IV. yüzyılda vukuu bulduğu bilim adamları tarafından açıklanan “Kavimler Göçü”nden sonra İdil-Ural’da bulunan Hun ve Fin kavimlerinin Karedeniz kuzeyine kadar inerek buradan Roma ve Baltık sahillerine dayanması bugünkü Avrupa milliyetlerini ortaya çıkarmıştır. Batı Roma’nın yıkılmasından sonra Balamir ile başlayan Avrupa Hun tarihi Attila ile bugün bile hâtıraları bulunan bir hakikat olmuştur. Kendilerinin de kabul ettiği gibi Finler-Macarlar-Bulgarlar birer “Hsaiyung-nu (Hun)” gerçeğidir. Dolayısiyle Hunları tanımayan bir Asya izahı olmayacağı gibi Avrupa teşekkülünün ortaya konması da mümkün değildir.
Siz şark kaynaklı olan Türkler’in barbarlığı hikâyesini geçin; gelmiş geçmiş en iyi Sinolog ve Çin tarihçisi olan O.Franke Çinliler’in kendilerinin dışında dünyada başka milletlerin de olduğunu Hunlar’dan öğrendiklerini yazmaktadır. Yani Çinli “batı”yı Türkler sayesinde keşfetmiştir. Tabii olarak at besleme, ata binme, ok atma, yay kıvırma, süvari muharebeleri tam olarak Hunlar’dan öğrenilmiştir, ki en aşırı Çin şovenleri bile bunu inkâr etmemektedir. Çinliler esas olarak Araplar gibi “Entari” giyerlermiş; dolayısiyle o kıyafetle savaşmak mümkün olmadığı için Hun devrinde “İmparator” emri ile pantolon giymeye başlamışlardır! Tarih nasıl olur da zamana göre yüksek bir medeniyet ifâde eden “Süvarilik”e barbarlık diyebilir! Slavların ortaya çıkışı ve Rusluğa dönüşmesi çok yenidir; ki bugünkü Ruslar, Çar Devleti’nin kurucusu ve ilk Çar’ın “Boris Gudunov”adlı Tatar olduğunu hatta devlet adının da “Cengiz Han Çarlığı” olduğunu ifâde ediyorlar! Çünkü günümüzde geniş Rus ülkesi tamamen Hunlar’ın coğrafyasıdır.
Bizde tarih kitapları çok soğuk; ya tamamen uydurma bilgilerle ifâde ediliyor veya yabancı kelimelere boğuluyor. İlim adamlarımız modern tarih yazıcılığında yüz yıldan beri “Transkripsiyon” yapıyorlar; lâkin bu işi de yeni öğrendik. A.Taşağıl’ın “Göktürkler” dizisinden çok şey anlaşılmıyor; fakat “Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları” mütehassız olmayan ortalama aydına daha yakın! Elbette Eberhard, hocası O.Franke’den net, fakat bunun öğrencisi Bahaeddin Ögel Hoca’ya hiç diyecek yok; hangi kitabını bulursak mutlak okumalı ve üzerinde çalışmalıyız; “ Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi I-II” tekrarlara boğulmuş ama, eldeki mataryel önce bu yolla hafızaya kaydedilebiliyor! Hunlar konusunda günümüz Sovyet ve Çin tarihçileri çok dikkatle okunmalı!
Esen kalın.