Ali BADEMCİ
Osmanlı “Ortadoksî” ve “Heteredoksî” inançları artık gün yüzüne çıkmalıdır; bilindiği kadarı ile kuruluş safhasında Alaeddin’den başka belirgin “Sünnî” yoktur! Ya şu çok konuşup da hiç doğruyu görmediğimiz “Yeniçeri Ocağı” için ne dersiniz! Gazneli-Karahanlı-Selçuklu-Memlûk gulâmlarından farkı nedir? Bu günlük bu kadar!
PROTO VE NEO-OSMANLI
Sanki, ilk veya kuruluş Osmanlısını halletmiş, bırakın el-alemi kendi çocuklarımıza tam anlatmışız, ki 2000’lerden sonra bir de “Neo-Osmanlı” veya “Osmanlıcılık” çıkardık! İşin içinde, ömrünü bu işe vermiş bilim adamları olsa, tartışmaya açacak veya değerli bulacaksın! Böyle bir şey yok, derleme toplama siyaset adamları! Siyaset adamları dedik de keşke böyle olsalar, neredeyse şu “Stratejik Derinlik” komedyası ile devlet gemisini karaya oturtacaklardı da, bilerek veya bilmeyerek milliyetçiler imdada yetişti; devlet erki rahat bir nefes aldı! Tabiî olarak bunlar ilk bakışta görülmüyor; hatta politize olmuş şahıslar işi şaka sanıyor! Doğrusu günümüzü iyi anlamak ve kimlik problemlerinden kaynaklanan sisli havadan kurtulmak değil miydi? Elbette her milliyetin ilmi hüviyet kazanmış geleneklerden oluşup da zamanla bilime tahvil olan bir devlet anlayışı vardır; bu anlayış da mutlaka çağa uymakla güçlendirilebilir ve “Siyaset Belgesi” adını alır! Böyle bir oluşum elbette devleti yaratan toplumun maddî-manevî yapısı ile ilgilidir! Aradan bir çivi çakmayı denerseniz o çivi yerine oturmaz ve eğik kalır!
Son yüz yılda Osmanlı’nın ortaya çıkışı ve kuruluşu ile ilgili bir hayli çalışma yapılmıştır; ne yazık ki herşeyde olduğu gibi bu konuda da batılıların kırık dökük görüşlerini inceleyerek doğruyu bulmaya çalıştık! Hani şu Paul Wittek meselesinde olduğu gibi! Ne yapabildik, kuruluş ve ortaya çıkışla ilgili doğru bilgileri toplumlaştırabildik veya eğitime aktarabildik mi? Ne gezer! Bir kere bu devleti kuranların efsanevî atası Süleyman Şah kimdir, naklettiğimiz mezarı ve bilmediğimiz kişiliği doğru mudur, yoksa gerçek olan Kutalmışoğlu Süleyman’la karıştırıyor muyuz? Elbette Kutalmışoğlu cihangirane hayatı olan aydınlık bir şahsiyet! Fakat Osmanlı Süleyman Şah öyle mi? Hayatları birbirine benziyor ve ikincinin birincinin kopyası veya efsanesi olduğu hemen anlaşılıyor!
Bırakın Ertuğrul Gazi’yi Osman Bey’in bile anlaşılır biçimde Müslüman olduğunu efsanesiz izah edemiyoruz! Halbuki M.Halil Bey’e göre muhalif Selçuklu Kutalmışoğlu Süleyman daha İran’da iken muhalif Selçuklu devri din ideolojisi “İsmailiyye”ye mensuptur ve fevkalede okur-yazar siyaseti bilen bir şahsiyettir! O sebeble Oğuz yerleşik nüvesi Suriye ile İznik arasında mekik dokumuş, Haçlılar’a Anadolu’yu onun nesli mezar yapmıştır! Buna karşılık Osmanlı Süleyman ve bilmem kaç çadır “Kayı aşireti” henüz dini bir toplum olmamış ve kuvvetli iddialara göre eski dini görüşlerde, yani “Tengrici”dir! Kayı boyu da baştan beri bilinen ve çok sonraları Türkistan’a bağlanan bir boy olmayıp 15.yüzyıl uydurmasıdır! Halbuki hiç yanına yaklaşmadığımız Osmanlı-Karakoyunlu akrabalığı bir gerçektir! Hiç ilişki kuran oldu mu?
Osmanlı çadırlarını Söğüt’e Selçuklu sultanları mı yerleştirdi? İşte Karakoyunlular’ı iyi tetkik edersek bunun doğru olmadığını icazetin Moğollar yani İlhanlılar’dan geldiğini kolayca anlarız! Çünkü o topraklar Selçuklu değil İlhanlı mülküdür! Kuruluşta o hikayeler ve süslemeler de çok sıkıcı; meselâ meşhur Mal Hatun’un babası sanıldığı gibi Şeyh Edebalı değil Ömer adlı dünyası bilinmeyen bir zattır! Osman Bey’in dinî görüşleri hiç de anlatıldığı gibi değildir; çünkü beylikler dahil zamanın Anadolu “Heteredoks İslâm” etkisindedir ve henüz “Babalık” en büyük otoritedir! “Babalık” ve “Kutsal Delilik” birbirinden çok farklıdır, çünkü “Babalık” kesin olarak Orta Asya olgusudur! Edebalı’nın Baba İlyas’ın halifesi olması bize bunu gösterir. Dolayısiyle hiç de Bizans kokusu yoktur!
Osman Gazi’nin ölümü çok açık olmadığı gibi “Gazilik İdeolojisi” çok abartılı bir batılı empozedir. “Gaziler Tezi”nin Osmanlı’nın kuruluşunda tek açıklayıcı öge olması mümkün değildir! Bunun gibi Emir Timur kendi neslinden olmayan nökerlerle çatışmayı yeğlerken, Osmanlı’nın kurtuluşunda bir Selçuklu algısı olan “Türkmen” korkusu yoktur! Osmanlı Türk kültür ideolojisi “Akbudun-Karabudun” tezini de hakkıyle yaşamıştır. Zamanın Anadolu beyliklerinin “Boy-Aşiret-Soy-İnanç” sistemlerinin iyice tetkikiden sonra Osmanlı inanç sistemi ve dünyası ancak kavranabilir. Şu “Akbörk”, “Karabörk” basit bir başlık olarak ne kadar yanlışsa Osmanlı’yı “Mozaik” olarak düşünmek de o kadar yanlıştır!
Osmanlı “Ortadoksî” ve “Heteredoksî” inançları artık gün yüzüne çıkmalıdır; bilindiği kadarı ile kuruluş safhasında Alaeddin’den başka belirgin “Sünnî” yoktur! Ya şu çok konuşup da hiç doğruyu görmediğimiz “Yeniçeri Ocağı” için ne dersiniz! Gazneli-Karahanlı-Selçuklu-Memlûk gulâmlarından farkı nedir? Bu günlük bu kadar!
Kafalarınız aydınlık olun.