Kenan EROĞLU
Odgurmuş: Yine adaysınız sanırım.
Monşer-Usta: Evet adayım, bir sakıncası mı var? Aday olmamın.
Odgurmuş: Ne sakıncası olacak, isteyen herkes, istediği yere ve istediği partiden aday olabilir. Madem kanunlarımız 18 yaşını dolduran herkes aday olabilmesine izin veriyor.
Monşer-Usta: O halde ben de adayım. Henüz partimi belirlemedim ama her durumda ve her yere aday olma potansiyelini içimde taşıyorum.
Biliyorsun ben her konuda yetkin bir insanım. Gerçi tahsilim konusunda bazı tereddütler uyandırılmış ama şunu unutmayın ki: Ben ekonomiden anlarım, iç siyasetten dış siyasetten anlarım. Jeopolitikten, jeostratejiden ve her türlü ideolojiden anladığım gibi Ortadoğu, Balkanlar politikalarından da oldukça anlarım. Ben hem Rusya uzmanı hem ABD uzmanı ve hem de AB uzmanı kadar bilgilere sahibim. Bu yüzden benim gibi yetkin bir adayı nereden bulacaklar. Sanıyorum ki partiler beni aday göstermek için sıraya gireceklerdir.
Odgurmuş: Yalnız biraz dikkatli olmalısınız. Çünkü sadece fikir hareketlerinde değil, siyasi partilerde de sık sık görülen ve istenmeyen kişilere karşı gösterilen tepki ve kampanyaları dikkate almalısın. Çünkü bu tepkiler hem siyasi partilerde hem de fikir hareketlerinde hep birbirine benzerlik arz eder. Hatta fikir hareketlerinde fikirler çok daha keskin ifade edilir ve hatta sizi ihanetle bile suçlayabilirler.
Mesela; Herhangi bir kişi şu veya bu şekilde herhangi bir yere-makama aday olmuştur. Ve bu kişinin adaylığı Partisi veya partisinin Genel merkezi tarafından onaylanmadığı takdirde o aday hakkında karalama, engelleme, mani olma kampanyası devreye giriveriyor.
Söylenen sözlerin bazen had ve hududu yoktur, o kişi sanki uzaydan gelmiştir, Sanki sizinle senelerden beri aynı yerde yaşamamıştır veya aynı hareketin içinde bulunmamıştır. Hâlbuki durum başka bir türlüdür. Aday olması muhtemel olan kişiler düne kadar aramızda bulunuyorlardı. Fikren ve zikren tanıdığımız insanlardı. Ama ne olduysa oldu bu kişi yanıldı ve herhangi bir yere ki bu yer Genel başkanlık, il başkanlığı, Belediye başkanlığı veya Milletvekilliği adaylığı da olabilir ki talip olmuştur. Bu fark etmez. O kişi eğer istenmiyorsa, kesinlikle istenmez.
O kişi asla aday olamaz. Olmamalı.
Sonra; diyelim aday adayı oldunuz, gönlünüzden geçen ve yıllardır hizmet ettiğiniz, kurucuları arasında olduğunuz partiye gittiniz aday adayı olduğunuzu belirten dilekçeyi verdiniz. İş bununla bitmiyor, önce parti dengeleri, sonra Genel Başkan dengeleri daha sonra da aday olduğun bölgeye ait dengeler hesap edilecek ve sana ona gör bir cevap verilecektir. Siz umduğunuzu bulamayacak, bin bir ümitle bağlandığınız partinize kırılacak, üzülecek, kahrolacaksınız fakat bu duygularınızı dışa vuramayacak ve adaylıkları kesinleşen adaylara başarılar dileyecek ama içiniz kan ağlayacak. Sizin gibi bir değere önem vermedikleri için yıllardır hizmet ettiğin partine davana kırılacak ama belli edemeyeceksiniz. Siz hep ön sıralarda ve istediğiniz seçim bölgesinden aday olmak isteyeceksiniz fakat bu ne mümkün. Bir de bakmışsınız listeye dahi girememişsiniz.
Monşer-Usta: Deme ya, demek siyaset denilen meslek pek kolay bir meslek değilmiş.
Odgurmuş: Hele bir de bir partinin fanatik taraftarları var ki onların eline ve diline bir düştün mü durumunuz daha da vahim.
Bir fikir hareketine katılan ve o harekete taassup derecesinde bağlanan taraftarlar, insanları beğenmemeyi, eleştirmeyi ve insanların değer yargılarını, kesip biçmeyi ölçüp tartmayı, kraldan fazla kralcı olmayı pek severler ve bunu sık sık yaparlar.
İstemedikleri, beğenmedikleri, merkezleri ve merkezi otoriteleri tarafından onaylanmayan kişiler herhangi bir yere “aday” olduklarında o kişi aleyhinde sanki bir mekanizma otomatik olarak işlemeye başlar, o adayla ilgili bin bir türlü olumsuz sebepler bulunur. O’nun fikirleri, hareketleri, bulunduğu ortamlar, katıldığı toplantılar, konuştuğu kişiler, yaptığı seyahatler, yediği yemekler bile dile getirilerek o kişinin bu iş için uygun olamayacağı ortaya konulur.
Bu kutsal görev! İçin, çokbilmiş! Taraftarlar, gençler, köşe yazarları ve yakın gazeteciler canla başla çalışır, yazılar yazar, şüpheler uyandırır o kişiyi anasından doğduğuna pişman ederler.
Yeter ki lider’den, merkezden olumsuz bir işaret almış olsunlar.
Ve her kafadan bir ses gelir, koro halinde başlarlar.
“Yine ve yeniden adaysın ha“, “Sen de her yere aday oluyorsun arkadaş”, “Hem..”, “Laf aramızda ama ondan hiçbir şey olmaz.”, “Sende yenile yenile doymadın bir türlü. Ama hep kaybettin”, “Şimdi yine adaysın ha”, “Biz demokratik bir hareketiz… Sen de istediğin yere, istediğin zaman aday olabilirsin. Kim engel oluyor canım… Adaylık herkesin hakkı. İstersen olursun, istemezsen olmazsın”.
“Amaaaaaa……”, “Nereye aday olduğunu biliyor musun?”, “Ateşten bir gömleği giymeye neden bu kadar heveslisin.”, “Aday olduğun yerin büyük bir vebali var. Dur durak bilmeyecek, uyku yüzü görmeyeceksin”, “Genel Başkanın geçtiği çetin yollardan geçeceksin”. “Bütün bu sınavlar için kendini hazır hissediyor musun?. Hazırlandın mı?”
“Zordur bizde bu işler zor. Daha doğrusu sana daha da zor”.
“Bak biz senelerdir Çok seçimler atlattık”. “Çok hükümetler kuruldu, çok hükümetler yıkıldı sen o günlerde nerelerdeydin. Öyle tepeden inmek var mı?”.
Bu ve buna benzer cümleleri çok duyacaksınız, bunlara kendinizi alıştırmalı ve ona göre bir yere aday olmalısınız.
Tabi bir de aday olup seçilememek var, seçildikten sonra sizden istenilenlerin yerine getirilememesi var. Onlar da ayrı bir konu.
******************
Sözün Özü:
“Âsûde olam dersen gelme cihâna
Meydana düşen kurtulmaz bârân-ı belâdan”
diyen Ziyâ Paşa’nın bu beyitini biraz değiştirerek okursak, zannederim ne demek istediğimiz daha kolay anlaşılır:
“Âsûde kalmak istersen olma tâlip bir makama,
Yoksa başın derde girer bil kibârân-ı belâdan…”